Son Pişmanlık

827 29 10
                                    

**Aden'in Geri Dönüşü: Pişmanlık ve Yeniden Birleşme**

---

**Poyraz'dan**

Bugün pazardı, ailecek evdeydik. Kahvaltıdan sonra hepimiz salonda kahve içiyorduk. O sırada anneme bir telefon geldi; arayan Aden'miş. Hayla hangi yüzle aradığını anlamamıştım. Anneme birkaç gün için yurt dışına gideceğini söyledi. Sanki çok da umurumuzdaydı.

Annemin Aden'le telefon konuşması bittikten bir süre sonra Aren aradı. Bir operasyona gittiğini ve en geç birkaç gün içinde geri döneceğini söyledi. Bir de, "Eğer bana bir şey olursa, Aden'le tekrar konuşun" dedi.

Neden böyle dediğini anlamamıştım. Neyse ki elinde sonunda her şey ortaya çıkar. Ortalama 7 saat sonra annemin akrabaları geldi. Üç dayım ve sekiz kuzenim vardı. En büyükleri Enver dayımın oğlu Yiğit'ti ve askerdi; Aren'le aynı timdeydi. Dayımlar hemen sonra Aren eve geldi. Yiğit ile Aren mutsuzdu, sebebini anlayamadım. O sırada bir anda içeriye otuza yakın adam girdi ve hepimizin başına silah dayadı.

Yanlarından biri televizyonu açtı. O sırada önümüzde tanınmayacak bir şekilde sandalyeye bağlı bir kadın yüzü vardı. Televizyon açılır açılmaz Yiğit konuşmaya başladı.

"Komutanım, iyimisiniz? Gittiğimizden beri sizi arıyoruz, bulamadık. Sinyal kesiciler vardı."

Dediğine göre Aren'lerin komutanıydı ve esir düşmüştü. Bu yüzden mutsuzlardı. Dikkatlice kadına baktım ve birden aklıma bir şey geldi. Bu kadın Aden'di. Aren, o yüzden öyle demişti çünkü Aden, bilgisayar mühendisi değil askerdi.

O sırada Aden'in yanındaki adam konuşmaya başladı.

"Eee binbaşım, ne oldu? En son yanımdan kurtuluyordunuz ama gördüğüm kadarıyla hala benim esirimsiniz. Doğru ya, aileniz senin asker olduğunu bilmiyordu. Ah, sana yazık oldu. Asker olmanı böyle öğrendikleri neyse, binbaşı, bugün buradan biri ölecek, hadi seçimini yap: Ailen mi, babamı yada baban olmayan banmı timin mi, yoksa albay m?"

Aden böyle bir soru sorulunca düşünmeye başladı. O sırada ailemden birini kaybedeceğimizi düşünüyordum ya da öleceğimi, çünkü Aden'e en uzak olan bizdik. Aden o sırada adamı yanına çağırdı, kulağına bir şeyler fısıldadı ve yanımdan duymayı beklediğim silah sesini televizyondan duydum. Adam, Aden'in karnına sıkıp kaçmaya başladı. Aden hafif bir sarsılsa da hemen ayaklandı ve konuşmaya başladı.

"Korkmayın, korkmayın, iyiyim. Bir maceranın daha sonuna geldik. Bir daha teröristler sizin eve yaklaşamaz. Bu arada, General Demir, madem dedemmişsin, bir içtima yapalım beraber. Bu arada albayım, konumuna bir helikopter yollarsanız sevinirim, yoksa kan kaybından bayılacağım. Tüm generalim, siz de daha fazla ayakta kalmayın. Bunun askeriniz olarak değil, kızınız olarak söylüyorum. Şimdi sırtınızı tutacak. Size bir hafta boyunca ben bakıyorum, lütfen oturun."

O sırada televizyondan tanımadığım bir adamın sesi geldi.

"Ah deli kız, orada bile beni düşünüyorsun. İyiyim, merak etme. Bir daha bana bakmanı da izin vermem, benden söylemesi."

O sırada dedem araldı.

"Başım bağım, benim torunum olduğumu şimdi mi öğreniyordum, ask olsun yani."

"Generalim, sanırım ben de sizin benim dedem olduğunuzu yeni öğrendim. Şimdi benim buradan kurtulmam lazım. Kalın sağlıcakla."

O sırada televizyondaki görüntü kapandı ve yeni fark ettim, bize silah dayayan adamlar gitmişti.

Ne yani, Aden asker miydi? Neden bize bilgisayar mühendisi olduğunu söylememişti? Bir de yetmezmiş gibi Aren ile aynı timdeydi. Daha da önemlisi, Aden vurulmuştu. Hızlıca Aren'in yanına gittim.

Kara (Gerçek Ailem) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin