slide

311 37 18
                                    


"Promise, baby, I'll take you to heaven if you want it."

Çok büyüktü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Çok büyüktü. Minho'nun acısını yaşayan herhangi biri hayatına son vermek, bu acıdan kurtulmak isterdi. Gözleri önünde kendinden çok sevdiği nişanlısının, annesinin ve babasının canice parçalarına ayrılmasına tanık olmuş birisine göre Minho gerçekten çok sabırlıydı.

Defalarca kez doz aşımına uğrayarak, kaza yaparak ve kendine zarar vererek ölümden dönen birisine göre şimdi hayata sanki uçurumun başından sarkan bir halat gibi tutunuyor, elleri acısa da, kanasa da o halatı bırakmıyordu.

Her gece terler içinde nişanlısı Hyeon'un yardım çağırışlarını duyarak kalkıyor, derin nefesler alarak bunun sadece bir kabus olduğunu kendine hatırlatmaya çalışıyordu. Bu sırada onunla aynı odada kalan ve Sunghoon'un babasının yıllar önce işe aldığı Jisung ona yardım ediyor, nefes egzersizleri ve terapiyle ona destek oluyordu.

Jisung, Minho'nun aksine bir insandı ve hiçbir zaman Minho hakkındaki gerçeği öğrenmemişti. Sunghoon'un babası Jisung'u işe almadan önce ona sadece Minho'nun ailesi ve nişanlısının bir araba kazasında vefat ettiğini, onları kurtaramadığı için Minho'nun suçluluk hissettiğini ve bu yüzden yıllardır kabuslar ve halüsinasyonlar gördüğünü söylemişti. O zamanlar oldukça fakir bir aileden gelen ve üniversite 3. sınıf öğrencisi olan Jisung, bunun staj yapabilmek ve tez yazabilmek için mükemmel bir fırsat olduğunu düşünüp bu teklifi kabul etmişti.

Minho, Hyeon'la sadece 19 yaşındayken nişanlanmıştı. Minho Hyeon'u o kadar seviyordu ki onun için sürekli evden kaçarak tehlikeli olsa da Hyeon'un yanına gidiyordu. Oldukça nadir olan ve atalarından ona aktarılan bir türdü Minho, Hyeon'un ilgisini çeken de buydu zaten.

Ataları Leviathan ve Alecto, Minho'nun çok uzak kuşaklardan büyükannesi ve büyükbabasıydı. Leviathan, Tevrat ve İncil'de geçen ve kötülügü temsil eden bir deniz canavarıydı. Alecto ise özellikle başkalarına karşı işlenen ahlaki suçları kınamakla yükümlüydü. Bu yüzden Minho ailesi tarafından katı kurallarla büyütülmüştü.

Minho hiçbir zaman dilediği gibi bir çocukluk geçirememişti, her zaman atalarının ailesine ve kendisine bıraktığı özelliklerden birisi olan 'ahlaki kurallara saygı ve bu kurallara uymayanlara ceza' kavramı altında ezilerek büyütülmüştü ve Hyeon onun özgürlüğüydü.

Yanında Hyeon varken ona kendini kanıtlama çabası altına giriyordu Minho sürekli. Hyeon'un sadece onu sevmesini, başkalarında gözünün olmamasını istiyordu. Bu yüzden ailesine ettiği yemini bozarak nadir bir soylu olduğundan bahsetmişti Hyeon'a. Sonrasında belalar peşlerini bırakmamıştı zaten.

Hyeon'a kendi türünden bahsettikten tam 4 gün sonra, dolunayın baş gösterdiği günde, o zamanlar oldukça büyük bir dağın yamacındaki bir köşkte yaşayan Minho ve ailesinin başına hiç beklenmedik bir şey geldi. Bunlar olurken Minho henüz 20 yaşına girmemişti bile.

CursedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin