a little death

259 43 8
                                    

"Make me feel like i am breathing, feel like i am human."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben, bunu nasıl açıklayacağımı ya da seni kendime nasıl inandırabileceğimi bilmiyorum ama ben bir vampirim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ben, bunu nasıl açıklayacağımı ya da seni kendime nasıl inandırabileceğimi bilmiyorum ama ben bir vampirim. Tüm ailem böyle ve bu şekilde yetiştirildim." Söylediklerinin ardından gözlerimin içine bakarak tepkimi süzdüğünde bir şey diyememiştim. Ona inanmak istesem de yıllarca savunduğum bu düşüncenin gerçek oluşu bana doğru gelmiyordu, vampirler gerçek olamazdı.

"Bana inanmayabilirsin ama diğerlerinin dediklerini düşün, Jay gerçekten de yarı yılan bir ailenin soyundan geliyor. Hyunjin'in küçükken ailesinin yüz karası olduğu için odasına kilitlendiği günleri biliyorum mesela."

"Peki ama..." Odağımı ellerimden çekip gözlerine çıkardım. "Bunu neden bana açıklıyorsun?" Bunu sormamı beklemiyormuş gibi yutkundu. "Çünkü, bu hikayeye sen de dahilsin." Kaşlarımı kaldırarak ona döndüm. "Ne?"

"Mesajlaşırken sana anlattığım hikayeyi hatırlıyorsun, değil mi?" Söyleyeceklerini merak ettiğim için hızlıca kafamı salladım. "O hikaye gerçek, bu konuda hiçbir bilgim yok ama yaşanırken oradaydım." Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim.

"İyi ama bunun benimle ne ilgisi var? Kafam çok karıştı şu an." Bakışlarını odanın içinde gezdirdi ve saate bakarak sabırsızca ayağa kalktı. "Benimle gel." Elimi tutarak beni merdivenlerin önüne getirdi. Anlamayarak ona baktığımda merdivenleri işaret ederek dışarı çıktı ve elimden tutarak çıkmama yardım etti.

Dışarı çıktığım anda içime dolan garip hisle Sunghoon'un koluna sıkıca tutundum. Aniden koluna sarılmamla ilk önce bana, daha sonraysa gökyüzüne baktı. "Vay canına, ilk defa buna şahit oluyorum." Anlamayan bakışlarla Sunghoon'a döndüm. Başım deli gibi zonkluyordu ve ne olduğunu gerçekten anlamamıştım.

"Nasıl hissediyorsun? Evdeyken böyle hissediyor muydun?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. Evde de, genel olarak bugün başım çok ağrımıştı kendimi biraz şey hissetmiştim, doyumsuz. "Başım zaten ağrıyordu ama dışarı çıkınca daha da ağrıdı. Neden çıktık ki dışarı?"

"Bugün dolunay var, Jake. Her ay rahatsızlandığın, kendini kötü hissettiğin zamanları hatırla, hepsi dolunaya denk geliyordu. Bunun ne demek olduğunu anlıyorsun, değil mi?"

"Sunghoon kendimi kötü hissetmeye başladım, içeri girelim." Bana destek vererek merdivenlerden indirdiğinde içeri girmiştik. Kendimi çok garip ve enerjik hissediyordum, bir o kadar da sabırsız ve aç.

"Dolunay olduğunda kendini böyle hissetmenin sebeb-"

"Dudaklarını şöyle yaparak konuşma." Sözünü böldüğüm için afallayarak kafasını sağa eğdi. Yayıldığı koltukta bana dönerek bir şeyler anlatmaya çalışırken diliyle ıslattığı dudakları yüzünden odağımı koruyamıyordum.

"Ne yaptığımı anlamadım ama her neyse. Dediğim gibi-" Bacaklarımı iki yanına açarak yerleştirdim ve kucağına oturdum. Yüzündeki şaşkın ifadeyle bana bakarken elimi çenesine atarak kaldırdım ve göz temasını sağladım. "Şu an deli gibi ilgiye açım, benimle ilgilenmek ister misin?"

Bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında giderken geriledi. "Bunun için çok iyi bir zaman değil bence." Alt dudağımı büzdüğümde bakışları dudaklarıma kaydı. "Bu senin insiyatifine kalmış bir şey değildi."

İki elini belime yerleştirdiğinde beni kendine çekeceğini düşünsem de kucağından kaldırarak koltuktaki eski yerime geri yerleştirdi ve pantolonundaki hayali tozları silkeledi. Bacaklarını biraz daha açarak oturduğunda tüm vücudum titremiş, açık bacakları arasında olmak istemiştim.

"Anlatacağım şeylerden sonra benden iğrenebilirsin o yüzden lütfen biraz sabret ve dediklerimi dinle." Gülerek kaşlarımı çattım ve koltukta ona doğru dönüp ellerimi önümde birleştirdim. "Dinledikten sonra düşüncelerim değişmezse peki?" Birkaç saniye gözlerimin içine baktı. İrisleri tıpkı ilk gün olduğu gibi kızarmıştı, bunu kendi isteğiyle yapabiliyor oluşuna feci şekilde yükseldiğimi anlamaması için alt dudağımı ısırarak yanımdaki yastığı kucağıma yerleştirdim ve sustum.

"Uzun zamandır nefes almıyor, uyumuyor, yemek yemiyor veya doğru düzgün bir şey içmiyorum. Yaşan ölü gibi bir hayat sürüyorum ve güneşten oldukça kaçınarak cildimi güneş ışınlarından saklıyorum. Güneşle olan uzun süreli temaslarımda ciddi hasarlar görüyorum ve hastalanıyorum." Vay be, karşımda insan formunda bir canlı vardı ve benim düşündüğüm tek şey alt dudağını emmekti, şaka gibi.

"Sindirim sistemim yok, havayı içime çekebiliyorum ama bu nefes almak gibi hissettirmiyor. Uzun süre kan tatmadığımda oldukça tehlikeli olabiliyorum ve dişlerim kaşındığında bir şeyler emmek istiyorum, dişlerim sürekli kaşınır." Lütfen, tanrım lütfen, boynumu em. Parmaklarım da olur ama ilk tercihim boyun.

"Kalbim atmıyor, insan sıcaklığım yok. Ellerim her zaman soğuk olur, sıcak vücuduma işlemez ve insan gibi hissetmiyorum. Ciddi sağlık sorunlarım ortaya çıkabilir ve bir anda buradan uzaklaşmak zorunda kalabilirim. Ailem hakkında ise..." Olmayan sıcaklığını geri getirebilirim, demek istedim ama tek yapabildiğim kucağımdaki yastığı kendime bastırarak inlememeye çalışmak olmuştu.

Tüm anlattıklarına karşılık kendimi neden hala böyle hissettiğimi anlayamıyordum. Karşıma geçmiş vampir olduğunu söyleyen bir adama karşı böyle hissetmek benim için alışılmışın oldukça dışındaydı ama bunu kabullenip onunla bir ilişkiye girme düşüncesi sanki benim kaderimmiş gibi hissettiriyordu.

Belki de dediği şeylerin gerçek olma düşüncesi beni korkuttuğu için ilgimi başka tarafa çekmeye çalışıyordumdur, diye düşündüm kendi kendime. Dudaklarından dökülen cümlelerin anlamına değil de dudaklarına odaklanmak istemişimdir, kim bilir.

"Babam bir zamanlar oldukça iyi bir avukatmış, annemle eski eşinin boşanma avukatı olarak işe alındığında annemin vampir olduğunu fark etmiş ve bu sayede yakınlaşmışlar. Babam çok zengin olduktan sonra avukatlığı bırakmış ve şehir merkezinden uzak bir yerde annemle yaşamaya başlamış. Yani, melez olmadığım için birçok vampire göre daha güçlü ve dayanıklıyım."

Oturduğu yerde bir bacağını kırarak bana döndü. "Şimdi de sana seni anlatacağım."

taslaktaki bolumlerim bitti 10 yil sonra gorusuruz agalar

CursedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin