"i will love you 'til the end of time I would wait a million years. Promise you'll remember that you're mine.""Böyle saplarlar, çek 12 kart!" Heeseung çığlık attığında Sunoo sinirle bakarak elini kartlara attı. Herkesin kartları bitmiş, sadece Heesun ikilisi kalmıştı ve Heeseung Sunoo'yla uğraşmayı biraz fazla sevdiği için oyun yarım saattir sadece o ikili arasında dönüyordu.
"Daraldım dışarıdayım ben." Jay'in arkadaşlarından birinin kafesindeydik ve saat neredeyse 3'e geliyordu. Kafenin camdan kapısına ilerleyerek dışarı çıktığımda yazın sıcak havası içimi ürpertti. Sokaklar bomboştu, karanlığı aydınlatan sokak lambaları hariç hiçbir ışık kaynağı yoktu.
Derin derin nefesler aldım, son zamanlarda bunu çok yapardım çünkü boğazımı sıkan eller olduğunu hissederdim. Hızlıca gözlerim dolarken yutkundum ve gözlerimi yıldızlara diktim. Elimi kalbime götürerek sakinleşmeye çalıştım, aklıma gelen sahneler işimi zorlaştırsa da olduğum yere çökerek sakinleşmeyi başardım.
Karşımda ışığı yanıp sönen sokak lambası, cebimde bitmek üzere olan sigara paketim ve üzerine baş harflerimizi kazıdığım çakmağım hariç hiçbir şeyim yoktu. Göz kapaklarım ağırlaşıyor, sessiz sokakta kendi nefes seslerim hariç hiçbir şey duymuyordum.
Cebimden çıkardığım sigara paketini açtım, kapağının iç kısmına yine baş harflerimizi kazımışım fark etmeden. Kutunun içinden çakmağımı çıkarıp baş harflerimizi kazıdığım yere baktım, dokundum ve öptüm. Bu senin çakmağındı sevgilim.
Hafifçe esen rüzgar ateşi söndürmesin diye elimi çakmağa siper ettim. Dudaklarım arasındaki sigarayı yakıp acı dumanı içime çektim yavaşça. Ciğerlerime dolan zehir canımı senden daha az yaktı, bunu bilerek güldüm acıyla.
Kafamı kafeye çevirdim, camdan kahkaha atan arkadaşlarımı görebiliyordum, seslerini duyabiliyordum. Jungwon yoktu, Jiwoong yoktu, ailem yine yoktu. Doğum günüme az kala sevdiğim insanların birer birer azalması içime otururken bir kere daha dumanı dışarı bıraktım.
Eskiden bana kızdığın için kendimi aç bırakmazdım. Öğlenleri bana çikolata getirir, bazen evime seveceğimi düşündüğün yemekleri alarak gelirdin. Şu an mideme giren tek şey bu zehirli duman ve tarifini senin hazırladığın kek. Her bittiğinde özenle hazırladığım o kek, ben yapınca beğenmediğim ama sen yapsan tepsiyi bile yiyeceğim o kek.
Ateşi bir kere daha yaktım. Bazen sadece durup bu ateşi yakar ve avuç içime tutardım çakmağı. Bazen parmak uçlarımla ateşi yönlendirdiğime inanırdım, sadece bakışlarımla insanları yakabildiğimi düşünüyordum bazen. Sevgilisi vampir olan bir adamın pek de normal olması beklenemezdi değil mi?
Karşıdaki boş dükkana bakarken duydum adım seslerini. Tüm tüylerim dikleşti ve nefesim kesildi bir anda. Çakmaktaki ateş isini bırakarak söndü. Ve seni gördüm.
Ellerin cebinde yürüyordun, kulağında kulaklıkların vardı saçların kısacıktı. Hızlı adımlarla karşımdan yürüdüğünde kalkmak istedim, koşarak seni yakalamak istedim ama yapamıyordum, olduğum yerde kalakalmıştım ve sen yine benden gitmiştin.
Gördüğüm şeyin hayal olma ihtimali beni korkulurken kendimi deli gibi hissetmeye başladı. Sen oradaydın, bundan emindim. Ne olmuştu, nasıl gelmiştin, neden gitmiştin, Heeseung ya da Jay bir şey biliyor muydu?
Kendime geldiğimde hızlıca gittiğin yoldan seni bulmaya çalıştım ama çoktan gitmiştin. Ellerimle yüzümü ovuşturarak olduğum yere çöktüm ve derin nefesler almaya başladım, seni yine kaybetmiştim ve ne zaman bulacağımı bilmiyordum.
Sabah olana kadar çevredeki her sokağı dolaştım, her zile bastım ama hatırladığım tek şey birisinin kucağına yığıldığım olmuştu, sabah uyandığımda ise kendi ve kendi odamdaydım.
Hıçkırarak ağlamaya ve yatağı yumruklamaya başladım. Yaşadığım, gördüğüm hiçbir şey gerçek değil miydi? Yine odamda yapayalnız duruyordum, yokluğunun bünyeme yüklediği eziyetle yatıyordum yatağımda.
"Bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edemiyorum." Heeseung'ın tanıdık sesi kulaklarıma doldu. "Biliyorum ama zorunda olduğumuzu da sen biliyorsun. Bunların hiçbirini hak etmedi o." Birkaç adım sesi duydum. "Lütfen bir mucize olsun." fısıltısını duydum ve Heeseung'la Jay odama girdi.
"İyi uyudun mu? Nasılsın?" Kafamı sallamakla yetindim sadece. "Kaç gündür uyumuyorsun ve yemek yemiyorsun? Yanına geldiğim anda üzerime bayıldın. Ne kadar korktuğumu tahmin bile edemezsin."
"Sana çorba yaptık." Elindeki kaseyi bana doğru uzattı Heeseung, içimden hiçbir şey yemek gelmiyordu ama çok aç hissediyordum. Heeseung'ın eldivenli ellerindeki kaseyi aldım ve birkaç kaşık çorba içtim. Bu sırada Jay ve Heeseung birbirine bakıyordu.
"Noldu?" Kafamı çorbadan kaldırıp ikisine döndüm. "Jake, şu an içtiğin çorba yaklaşık 170 derece sıcak bir kasede duruyor, Heeseung o yüzden eldiven taktı ama sen çıplak ellerinle kaseyi tutarak bir insanın içmesi imkansız olacak kadar sıcak bir çorbayı içiyorsun."
"Mala anlatır gibi anlat şunu, yeni uyandım bir sikim anlamıyorum."Dedim çorbanın son damlalarını içtikten sonra.
"Daha önce hiç çok sıcak bir şeye dokunup ısıyı hissetmediğin ya da ateşi hareket ettirebildiğin oldu mu?" Aklıma dün gece geldi. "Dün gece parmak uçlarımla ateşi oynattım ama rüzgardan dolayı olduğunu düşünmüştüm, onun haricinde daha önceden elime çok fazla ateş tutmuştum ama hiç yanmadım."
"Bunun sebebi ateşi kontrol ediyor olman. Bunu yapabilenlere ne ad verildiğini henüz bilmiyoruz ama ateşi yönetebilme kabiliyetin var ve bu seni ölümsüz yapar." Dedi Heeseung. Hala hiçbir şey anlamıyordum.
"Abin Jiwoong Minho'nun ailesini katleden bir kurt adam, aynı şekilde sen de kurtsun. Ateşi yönetebilmek seni sonsuz yaparken kurt olman seni ölümlü kılıyor. Çok ayrı bir türsün yani, daha önceden hiç bu tarz bir kurtla karşılaşmamıştım." Yani Heeseung'a göre ölümsüz, Jay'e göre ölümlü bir kurttum, öyle mi?
"Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?"
"Sunghoon'un başarılı olduğunu anlamına geliyor." İkisi de birbirine bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum, Sunghoon kendini benim için feda mı etmişti?
meraba naber
bayadır yazamıodum sınavlar başlamadan serotonin boostlayalım dedim
iyi yapmış mıyım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed
FanfictionÜniversiteye yeni başlayan Jake, tarih ve mitolojik canlılar hakkında oldukça bilgili olan Profesör Sunghoon'a karşı güçlü bir çekim hisseder.