the lost soul down

301 36 10
                                    


"You love me, me."

Tıpkı anlaştığımız gibi saat sekiz olduğunda Jaylerin evine gelmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Tıpkı anlaştığımız gibi saat sekiz olduğunda Jaylerin evine gelmiştim. Ailesi Hyunjinlerin ailesi ile yemekte olduğu için büyük ihtimalle yalnız olacaktık. Kapıyı çalıp beklemeye başladığımda beyaz gömlekli tanımadığım bir kadın açtı, büyük ihtimalle yemekleri bu kadın hazırlıyordu.

Eğilerek selam verdim ve salona geçtim. "Bay Park üst katta uyuyordu, birazdan gelir." Kafamı salladığımda kadın eşyalarını aldı ve eğilerek evden çıktı. Etrafa göz attıktan sonra salonun sarımsı loş ışığına baktım ve yukarı çıktım

Jay'e hiçbir zaman soyadıyla hitap etmemiştim ama eden çok kişi duymuştum. Gerek ailesi yüzünden, gerekse üniversitesinde oldukça saygın birisi oluşu yüzünden defalarca kez ona bu şekilde hitap edildiğini duymuştum.

Merdivenleri çıkarak Jay'in odasına sessizce girdiğimde uyuduğunu gördüm. Gözlerinin üzerinde siyah bir göz bandı vardı ve dudaklarını büzerek uyuyordu, sahi, dudakları neden böyleydi?

"Dudakları neden bu kadar parlak? Tam öpmelik gözüküyor." Kendi kendime kıkırdadım ve birkaç santim uzakta olan dudaklarına bir bakış atarak uzaklaştım. İçimi nedensizce garip bir his kaplamıştı ve bu hiç hayra alamet değildi.

Odasında dolaşarak aşina olduğum yerleri inceledim. Bu odaya sıkça girip çıkıyordum çünkü Jay'e özel ders veriyordum. Onu da kendim gibi bir matematikçi yapacaktım, gerçi o omzumun belime oranını hesaplayabilmek için özel ders aldığını söylemişti ama olsun.

Sandalyeye oturup kafamı geriye attım ve soluklandım. Odasının her yerinde kişiliğini yansıtan bölümler vardı. Koyu gri duvarlar, odanın üst kenarlarına yerleştirilmiş koyu mavi led ışık, bir duvarın komple bizim anılarımızla süslenmiş bir panoyla kaplanması ve tüm mobilyaların siyah seçilmesi gibi.

Ağzını şapırdatarak elini göz bandına attı ve esnedi. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra beni görmeyle yerinde sıçradı. Ben ona gülerken o yanındaki suyu içerek elini kalbine götürmüştü. "Salaksın ya!" Birkaç dakika sonra gülüşüm durduğunda kalkarak odasında tuvalete gitti. Zamandan tasarruf olması için yatağını toplamaya başladığımda tuvaletten çıktı.

"Boşver yatağı, kitapları aşağıdaki masaya koyuyorum, gel hadi."

"Üzerinde beraber yatmadığımız sürece yatağının düzgün kalması ilk tercihim." Gözlerini büyüterek odadan çıktığında güldüm. Jay'le uğraşmak çok eğlenceliydi.

———

Sunghoon yine aynı kafeye çağırdığı için ders çıkışı oraya gidiyordum. Tüm gün matematik anlatmak ve karşınızdaki kişinin anlamadığını bilmek insanı çok yoruyordu ve başım gerçekten aşırı ağrıyordu.

Kafeye geldiğimde arabayı park ettim ve inerek kafeye girdim. Bizim oturduğumuz kısma ilerlediğimde herkesin tam olduğunu gördüm, Jay hariç. Armut koltuklardan birisine oturdum ve ayağa kalkan Niki'yi dinlemeye başladım.

"Şimdi aklıma mükemmel bir fikir geldi ve bugün bu fikri kullanarak birazdan anlatacağım oyunu oynayacağız." Niki'nin bakışları kapıya yöneldiğinde herkes o tarafa döndü. Jay'in girdiğini gördüğümde gülümseyerek yanımdaki boşluğu gösterdim.

Yanıma oturduğunda Niki bize dönerek konuşmaya devam etti. "İkili grup olacağız ve her gruptan sırayla iki kişi seçeceğiz. Rakip takımlardan olacakları için birbirlerine hayır dedirtmeye çalışacaklar. Kendinize eş seçin hadi."

Jay'e döndüğümde onun çoktan bana baktığını fark ettim. "Takım mıyız?"

"Takımız."

Herkes sırayla eş olduğunda Jake ve Sunghoon bir yere, Hyunjin ve Minho da başka bir yere oturup kendi aralarında grup olduklarını belli etmişlerdi. Niki de Sunoo'yla eş olduğunda taş kağıt makas oynayarak kimlerin ortaya geçeceğini seçtiler. Sunghoon ve Minho ortaya geçtiğinde ortamın gerileceğini anlamıştım.

"Bahse girerim ki...şu an aramızdan birisinden büyük bir sır saklamıyorsundur." Sunghoon sinirli bakışlarla Minho'yu süzdükten sonra ses çıkarmadan ayağa kalkarak Jake'in yanındaki yerine geri döndü. Minho yüzündeki intikam almanın verdiği sevinçle Sunghoon'a bakarken karşısına Niki oturdu.

"Hm, bahse girerim ki terapistine aşıksındır." Minho Niki'nin omzuna vurarak kalktı, yerine geçerek ne soracağımı düşünmeye başladım. "Bahse girerim ki sırf dersten geçebilmek için sınav sorularını çalmamışsındır."

Niki utangaç bir tavırla güldükten sonra herkes yargılayıcı bakışlar attı. Gülüşmeler kesildiğinde Niki bana döndü. "Tam şu anda Jay'i öpemezsin." Göz bebeklerim büyürken hızlıca ayağa kalktım. "Hayır, hayır, hayır!"

Armut koltuklardan birine geri döndüm. "Dün hiç öyle demiyordun ama." Kulağımda hissettiğim sıcak nefesi ve yutkunuş sesiyle gözlerimi büyüterek ona döndüm. Bunca zamandır uyanıktı ve numara yapmıştı yani?

"Bu konuyu sonra konuşacağız." Önüne döndüğünde kapıdan birisinin girdiğini gördüm. Oldukça sinirli bakışları ve soğuk ses tonuyla tüm odayı taradı ve konuştu. "Jake."

Niki ve Sunghoon'la gülüşerek konuşan Jake başını çevirdiğinde şaşkın şekilde duraksadı ve girdiği kapıdan geri çıkan çocuğun peşinden gitti. Herkes şaşkın şekilde birbirine bakarken Niki sırıtıyordu.

CursedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin