baya bi beklettim umarım unutmamışsınızdır 🤭
"Even if my heart stops beating, you're the only thing i need."
Çok eski zamanlarda, oldukça güzel bir kadın yaşarmış. Bu kadın, her gün sürdüğü kırmızı ruju, ojeli ve uzun tırnakları ile herkesi korkuturmuş. Üzerine giydiği bordo, uzun elbisesi, uzun ve dalgalı siyah saçları onun imzası gibiymiş.
Yürüdüğü sokakta insan olmaz, soğuk hava bembeyaz tenini ezer geçermiş. Solgun teninin belirginleştirdiği kemikleri, keskin yüz hatları ve boğumlu parmakları onu eşsiz kılıyor, güzelliğine güzellik katıyormuş.
Halk arasına fazla karışmaz, herkes ondan korktuğu için o şehre indiğinde herkes evlerine kapanırmış. Hatta bazı aileler çocuklarına yaptığı yemeği yemezse, eve saatinde gelmezse, ebeveynlerinin dediklerini dinlemezse 'kırmızı kadın'ın onları alıp götüreceğini söyleyip çocuklarını korkuturlarmış.
Bu kadın, halkın ondan neden korktuğunu anlamazmış ama insanlar tarafından kaçınılmaz hissetmenin egosunu üzerinde hissedermiş, insanların uydurduğu hikayeler kulağına gelirmiş çünkü.
"O bir cadı! Yemin ederim size! Yoksa neden şehirde değil de dağın tepesinde yaşıyor olsun, bana inanın!"
"Eğer tabağındakini bitirmezsen o dağdan inecek ve seni yiyecek! Çabuk tabağındakileri bitir yoksa canından olursun!"
"Herkes bir gün onun aramızdan bir kurban seçeceğini söylüyor. Seçtiği kişi yaş, cinsiyet, ırk fark etmeyecek ve ona istediğini yapacakmış. Ne kadar da korkunç bir kadın bu böyle!"
"Ben onun vampir olduğunu duydum. Yıllardır korkuyla yaşıyoruz, hepimiz evlendik, hatta çocuklarımız bile oldu ama onun yüzünde tek bir kırışıklık bile yok. Bir insanın teni bu kadar grimsi olamaz, hiçbir insan dağın tepesinde, soğukta yıllarca yaşayamaz. O bir vampir ve bizi korumaya çalıştığı için şehirde yaşamıyor. Kanın kokusunu aldığında kendini durduramamaktan korkuyor o."
Ve doğrusunu söylemek gerekirse son dedikodu kulağına geldiğinde elindeki bardağı düşürmüştü kadın. Bulunduğu yerde kimsenin olmayışına şükürler ederek bardağın kırıklarını ayak ucuyla itti ve çıktı dükkandan. Hızlı adımları, sanki imkanı varmışçasına daha da beyazlaşan yüzü onu apartmanının camından izleyenleri korkuttu.
"Seçecek! Şimdi bir kurban seçecek! Bir anda ona bir şey oldu!" Çocuklarının gözlerini kapatanlar, perdesini çekenler, yere yatıp ölmüş taklidi yapan insanlar bile vardı sokakta ve beyni gürültülerle doluydu kadının.
Adımları durdu, olduğu yere çakıldı birkaç saniye. Herkes pür dikkat onu izlerken gözlerini kıstı ve tersine döndü. Sesi duyduğu yöne doğru ilerledi ve apartman kapısının girişinde minik bir erkek çocuğuyla kenara sinmiş kadını gördü.
Tek bir hamleyle sivri tırnaklarını kadının boynuna geçirerek onu yakaladı ve sindiği yerden kaldırarak yüz yüze gelmelerini sağladı. Kadının yüzündeki korku, her şeye rağmen çocuğunun elini bırakmamaya çalışması ve seyrek nefeslerinin burnuna vurması sinir etmişti onu. Tırnaklarının uçlarını boynuna iyice bastırarak yüzüne yakınlaştırdı onu.
"Evet, tam şimdi kurbanımı seçeceğim." Kadının göz yaşları yanaklarından süzülerek kırmızı elbisesinin dantelli koluna damladı. Boğazından tutulan kadına göre onun kurbanı ta kendisiydi, ama öyle olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cursed
FanfictionÜniversiteye yeni başlayan Jake, tarih ve mitolojik canlılar hakkında oldukça bilgili olan Profesör Sunghoon'a karşı güçlü bir çekim hisseder.