Kim bilirdi ki tesadüf eseri tanıştığım birinin hayatımın merkezi olacağını. Açıkçası ben bilemezdim. Eğer o gün Yoongi bana o iş fikriyle gelmeseydi belki de şu an burada olamayacaktık. Birlikte olmayacaktık. Kim bilirdi ki.
Hiç bir zaman hayatımda kendimden çok seveceğim biri olacağını düşünmemiştim. Kendimden daha çok değer verip seveceğim birini. Bu zamana kadar sevgili olduğum insanlar olmuştu tabi ki.
Onları sevmiştim, ama hiç kimsede ona hissettiğim duyguları tatmadım. Ona hissettiğim şey sadece sevgi değildi, ben ona aşıktım. Hem de çok aşıktım. Onun için bir saniye bile tereddüt etmeden kalbimi söküp verecek kadar çok hem de.
Tabi ki bu birbirimizi kırıp dökmediğimiz anlamına gelmiyordu. Birbirimizi kırıyorduk. Ama elinde sonunda birbirimize sarılıp özür diliyorduk. Jungkook bana hiç bir zaman elini kaldırmadı.
Her ne kadar sinirlenmiş olsa dahi hiç bir zaman yanlışlıkla bile olsa bunu yapmadı. Bazen işi yüzünden aşırı stres olduğu zamanlar oluyordu.
O zamanlarda ise çalışma odasına kapanıp biraz yatışana kadar orada kalıyordu. Biraz kafasını dağıttığında ise yanıma gelip sıkıca sarılıp öpüyordu. Ben ise istediği ilgiyi veriyordum. Ama bazen bazı hareketlerine anlam veremiyordum. Bugün de olduğu gibi.
"Yine düşüncelere daldın Taetae" Arkadaşımın adımı anmasıyla gözlerimi boş boş baktığım televizyondan çektim.
"Elimde değil Yoongi, ilk defa başıma gelen bir durum sonuçta." Jungkook sabahtan beri beni görmezden geliyordu. Sabah kalktığımda yatakta yalnızdım.
Normalde yanımda olur uyurken beni izlerdi, gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey onun gülümseyen yüzü olurdu. Beni sıkıca öper sonra birlikte kahvaltıya inerdik. Bu sabah ise kocaman yatakta yapayalnızdım.
Onu mutfakta tek başına kahve içip telefonuna bakarken gördüm. Yanına gidip sarılmaya çalıştım ama kendini geri çekti. Resmen benden uzak duruyordu.
Kahvaltı hazırlamaya başladığımda ise hiç bir şey söylemeden gitmişti. Sadece arkasından kapının sesini duydum. Ne olmuştu bilmiyorum.
Dün gece ise gayet mutluyduk sarılıp uyumuştuk her zaman yaptığımız gibi sabaha aniden bu kadar değişeceğini kim düşünürdü ki. Aklım almıyordu resmen neden, neden böyle olmuştu ki?
Gözlerim dolduğunda iç çekip bacaklarımı göğsüme çektim. Telefonumu elime alıp dert ortağım olan arkadaşımı aradım. Yoongi olayı duyar duymaz gelmişti. Ağlamak üzereydim resmen. Eliyle sırtımı sıvazladığında dolu gözlerimi ona çevirdim.
"Tae yapma güzelim, doldurma o kahvelerini. O piçi öldüreceğim, bunu sana nasıl yapar?!" Ani yükselişine güldüm.
Sinirlerim bozulmuştu resmen. Bir yandan ağlıyor bir yandan ise gülüyordum. Kafayı yedim sanırım.
"Çilek getireyim mi sana?" Başımı salladım.
Çilek her zaman moralimi yükseltirdi. Yanımdan kalkıp mutfağa gittiğinde telefonuma baktım. Sıfır mesaj, sıfır arama. Bir bildirim bile yoktu. Aniden yükselen sinirle elimdeki telefonu hışımla yere fırlattım.
"Piç! Aramazsan arama, sana mı kaldım sanki!"
Kalktığım koltuğa geri oturdum. Gözlerim buğulanmaya başladığında dudağımı ısırdım.
Lanet duygular.
Yoongi elinde bir kase çilekle içeri girdiğinde deli gibi ağlıyor ve Jungkook' a sövüyordum. Sonra ettiğim hakaretler için üzülüp bir tur da ona ağlıyordum. Ağlamaktan yüzüm ekmek hamuruna dönmüştü resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry Boy ○Taekook○
Fanfic-Tamamlandı- Arkadaşının önerisiyle girdiği lüks gazinoda çalışmaya başlamakla birlikte yeraltının en güçlü mafyasına aşık olmak mı? Bu tam benlik bir iş. ☆ "Sen gidip de elalemin mafyasına aşık mı oldun?!" "B...