"zor zamanlar gerçek karakteri ortaya çıkarır"
-Mark Manson
herkese yeni bölümden merhaba bu bölümü biraz kısa yazacağım sizi fazla sıkmamak için, eğer derseniz ki yok uzun yaz daha iyi diye yorumlarda belirtiniz ayrıca bunu keyifen yazdığımı da söylemeliyim jdjd yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar
Sabahın güneşi gözüme vururken gözlerimi yumarak elimle gölge yaptım. Hiç kalkmak istemiyordum yataktan hatta onların yüzüne bile görmemek...mecburen yataktan kalktım ve Odanın içinde olan Banyoya doğru ilerledim. içerisi o kadar genişti ki bizim evden bile daha büyüktü. tamamı beyaz seramiklerle döşenmiş ve duşa kabin oldukça genişti.
Geniş küveti ve aydınlatmalarıyla bi hayli lüks olduğu uzaktan yakından belli oluyordu. elimi ve yüzümü ılık su ile yıkayıp banyodan ayrıldım. üstüm dünkü ile aynıydı ve dünkü olay aklıma yeniden geldiğinde üzüntüyle yatağa oturdum. kaçmak için bir şeyler yapmalıydım ama nasıl? dışarıda korumalar vardı ve o akın denilen bunakta da silah vardı. kaçarsam vurulurdum hemen. birinci kuralım dikkat çekmemekti. ikinci kural ise onları kaçmayacağımı belli etmem gerekiyordu. belki bir ihtimal beni dışarıya çıkarabilir, hemen ardından ise dışarıdaki insanlardan yardım isteyebilirdim. bunun çok vakit kaybı olduğunu düşündüm aniden. değil burada birkaç gün birkaç hafta bile kalamazdım yoksa aklımı oynatırdım. Odanın kapısı iki defa vurulduğunda yerimden sıçramıştım. kim gelmişti? yoksa o adam mıydı gelen. kapıya meraklı gözlerle bakarken kapının ağır açılmasıyla birlikte dünkü hizmetçi kadını gördüğümde rahatlamıştım. Kadın bana naif gülümsemesiyle "kahvaltıya bekleniyorsunuz efendim bir an önce kahvaltınızı edin" dedi. bende hafif tebessüm ederek kafamı salladıktan sonra odadan ayrılmıştı. neden acele bir iş varmış gibi söylemişti. neden bir an önce kahvaltımı etmeliydim? aklımda bir sürü sorular varken bir yenisi daha eklenmişti. yoksa beni öldürecek miydi bugün? kalbim hızlı atarken yerimden doğrulup odadan ayrıldım. aşağı kata normal adımlarla indiğimde dünküne nazaran O sarışın saçlı kadın ve diğer adam yoktu. sadece dünkü mutfakta gördüğüm uzun boylu Adam ve beni zorla kaçıran Alkan vardı masada. içimde gerilim trafoları atarken ağır ağır yürüdüm. istemsizce Akın denilen aşağılık herife baktığımda bana kibarca ( sahte çıkan sesiyle) "Günaydın İdil gel masamıza otur son kez" deyince gözlerimi büyüttüm. şaşkın ifadeyle ona bakarken içimdeki düşünce tetiklendi. beni öldürecek miydi yoksa? hayır bunu düşünme İdil. kötü şeyleri çabuk çekersin kendine eğer böyle düşünmeye devam edersen! bunun nedenini soracaktım elbette ama ilk önce kahvaltı yapmam gerekiyordu. stresten elimin terlediğini hissediyordum. sandalye çekip otururken sakin çıkmaya uğraşan sesimle sordum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN KÖTÜ KABUS
RomanceNe işe bulaştığının farkına çok geç varan İdil'in zorlu kaçış hikayesi... Gölgeli hayatında bürünmüş bir dünyada tesadüf bir tanıklık İdil'in mafyanın gizli entrikalarının içine sürükler. Loş bir otoparkta bir cinayete tanık olunca tehlikeli bir oyu...