~ Canın yanmış, gülümsemişsin.
Kimse anlamamış ~-şeker portakalı
Loş ışıkta önümdeki kişinin yüz hatlarını zar zor seçebiliyordum. Ancak gözlerim alıştıkça Aktunç'un tanıdık yüzünü tanıdım. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı, korku ve tam olarak tanımlayamadığım başka bir şeyin karışımıydı.
“Ne yapıyorsun burada İdil?
Aktunç’un ilk defa normal çıkan sesiyle biraz afalladım. Heyecanımı bastırarak
doğru kelimeleri seçmeye çalıştım.“Ben... uyuyamadım," diye kekeledim, bir adım geri çekilerek. "Işıklar yanmıyordu, ben de bir mum bulmaya çalışıyordum."
Aktunç başını salladı, ifadesi okunamıyordu.
“Peki Esma abla’yı neden uyandırmadın? O sana getirebilirdi.
“Onu uykusundan etmek istemedim.
Bakışlarımı ondan kaçırarak gözlerimi yere dikmiştim. Bu şekilde durmak beni daha çok rahatsız ediyordu ve Aktunç’un çabucak bir şeyler söylemesini istedim içimden
“Ben mumu getiririm sen salona geç
“Peki.
Salona gidene kadar Aktunç’un telefonundaki flaş sayesinde gidebilmiştim. Kısa bir süreliğine onu beklemeye başladım. Aktunç hemen ardından Yanan iki mum ile geri döndü. Bir tanesini benim elime tutuştururken diğerini sehpanın üzerine bırakmıştı. Gece gece Aktunç’un buraya neden geldiğini merak etmiştim ama sormak konusunda biraz tereddüt ediyordum. Onun varlığı hem güven verici hem de rahatsız ediciydi. Loş ışık yüzüne gölgeler düşürüyor, çenesinin keskin hatlarını ve gözlerindeki yoğunluğu vurguluyordu.
“Uykun geldiğinde hemen yatağına yatacaksın anlaşıldı mı?
Kafamı evet anlamında salladım. Çok stresli ve sinirli gözüküyordu ama daha fazla bu konu hakkında tartışmak istemedim içimden. Aktunç ayakta dururken Bende bir koltuğa geçtim. "Güzel" dedi, sesi sertti. "Bana kendimi tekrar ettirmek zorunda bırakma." Onu oturduğum yerden izledim; duruşu sertti ve gözleri uzaktaki bir şeye odaklanmıştı. Aklının benim sağlığımdan çok daha acil meselelerle meşgul olduğu açıktı. Yine de içimde bir merak ve endişe hissinden kurtulamadım.
"İyi misin?" diye sordum tereddütle.
“Bu seni ilgilendirir mi?
bu ters cevabına karşılık verememiştim. Çok sinirli olduğu aşikardı ve Aktunç bu durumdayken onunla çatışmak ölüm ile burun buruna gelmek gibi olurdu.
“H-hayır…
“İyi.
Ben orada otururken aramızdaki sessizlik daha da ağırlaştı. Gözlerini üzerimde, beni rahatsız edecek bir yoğunlukla incelediğini hissedebiliyordum. İçerideki kargaşaya rağmen sakin görünmeye çalışarak koltuğumda kıpırdandım. Aktunç salondan uzaklaşmaya başlayınca onu takip etme isteğim artmıştı fakat bunu yinede yapamazdım. Çok fazla uzaklaşmamıştı ama telefonun keskin beyaz ekranıyla bir şeylerle ilgilendiği açıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN KÖTÜ KABUS
RomanceNe işe bulaştığının farkına çok geç varan İdil'in zorlu kaçış hikayesi... Gölgeli hayatında bürünmüş bir dünyada tesadüf bir tanıklık İdil'in mafyanın gizli entrikalarının içine sürükler. Loş bir otoparkta bir cinayete tanık olunca tehlikeli bir oyu...