Ouzou' nun ağzından
Yarı final maçını kazandık. Sol gerçekten harika bir amigo. Maçtan sonra onu birlikte yürümeye davet edecektim. İki arkadaş olarak birbirimizi daha iyi tanımamız için. Gözlerimle onu aradım ama bulamadım. Sanırım erken çıkmıştı. Şu an yorgun olmalı, diye düşündüm. O zaman kafede değildir. Evine gitmeye karar verdim. Belki anne babasıyla tanışırım.
Evine gidip kapıyı çaldım. Kapıyı yaşlı bir kadın açıp bana sevecenlikle gülümsedi.
- Buyurun genç adam, size nasıl yardım edebilirim?
- Ben Sol' ün takımdan arkadaşıyım. Onu görmek istemiştim, eğer sorun olmazsa.
Beni içeri buyur edip odasının yerini tarif etti. Yukarıdan müzik sesi geliyordu. Muhtemelen müzik dinliyordur, dedim kendi kendime. Ama yanılmışım, şarkı söylüyordu. Sesi dediği kadar vardı. Şarkıyı hissederek söylüyordu. İnsanın kalbine dokunuyordu.
Birden bana döndü ve ikimiz göz göze geldik. Ona gülümsemekten başka bir şey yapamadım. Gözleri çok güzeldi sanki masmavi bir denizde yüzüyor gibi hissediyorum. Bana neler oluyordu, daha önce hiç böyle olmamıştı.Sol' ün ağzından
- Merhaba Ouzou. Neden orada duruyorsun, içeri gel.
- Affedersin Sol. Seni rahatsız etmek istemedim.
- Önemli değil. Hem zaten arkadaşlarımdan rahatsız olmam.
- Arkadaş! Doğru ya biz arkadaşız.
- Yoksa beni arkadaşın olarak görmüyor musun?
- Hayır, öyle değil. Sen tabiki arkadaşımsın. Sadece biraz yorgunum. Ne söylediğimi hiç bilmiyorum. Sen bana bakma.
- Sen öyle diyorsan.
Ouzou' yu daha önce böyle gergin görmemiştim. Neden bu kadar panikliyordu? Üçüzlerin en sakin olanı odur oysaki.
Biz konuşurken kapım çaldı, büyükannem üzerinde iki bardak meyve suyu olan bir tepsi ile girdi.
- Rahatsız etmiyorum umarım.
- Hayır, etmiyorsun büyükanne.
- Misafirimiz susamış olabilir diye düşündüm. Henüz kendisiyle tanışamadık. Ben Ana Rodriguez, Sol' ün büyükannesiyim.
- Ben Ouzou Furuya. Tanıştığımıza memnun oldun efendim.
- Ben de memnun oldum Ouzou.
Umarım büyükanne ağzından annemle babam hakkında bir şey kaçırmaz. Annemle babam öldüğü için utanaca değilim, bunu asla yapmam. Sadece kimsenin bana acımasını istemiyorum. Beni ben olduğum için sevmelerini istiyorum, yetim olduğum için acıyıp beni aralarına almalarını değil.
Tanışma faslı bittikten sonra tepsiyi büyükannemin elinden aldım.
- İyi düşündün büyükanne, meyve suyu harika fikir. Bunu içip provaya devam edeceğim.
- Peki tatlım. Ben aşağı ineyim, yüksek ses dinleyebileceğimi sanmıyorum.
Muhteşem, büyükannem gidiyor ve hiçbir terslik yaşanmadı. O çıkınca Ouzou' nun babamın fotoğrafına baktığını fark ettim.
- O babam, gerçekten iyi biridir.
- Onunla tanışmak isterim.
Bunu söyleyince içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim.
- Bunun mümkün olduğunu pek sanmıyorum. Onu ben bile göremezken seninle tanıştırmak biraz zor görünüyor.
Bunu söyleyince Ouzou' nun meyve suyunu kafasına diktiğini fark ettim. Ardından telefonuna baktı.
- Ben gitsem iyi olacak. Evdekiler beni bekler.
- Tamam, seni geçireyim.
Kapıdayken aklıma bir şey geldi.
- Ouzou, yarın sabah beraber antrenman yapalım mı?
- Bu iyi fikir. Ama ikili çalışalım.
- Ben kardeşlerini de getir diyecektim ama peki, görüşürüz.
- Görüşürüz.
Bu çocuk neden benimle yanlız çalışmak istiyor? Hadi hayırlısı, ne diyelim? Hiç konuşacak halim yok, zaten yorgunum. Hemen yemek yiyip uyuyacağım.
(...)Bugün cumartesi ama ben yine de erken kalkıp kahvaltı yapıyorum, neden mi? Bay Furuya ile çalışmak için.
Antrenmana yürümek zorundayım çünkü patenlerim kullanılamaz haldeler. Keşke dün tekerleklerin sıksaydım, bugün yürümek zorunda kalmazdım. Ouzou 'dan önce gitmeliyim yoksa kesin benimle alay eder.
Oraya ulaşınca kimsenin olmadığını fark ettim. Madem burada değil ben de arayarak rahatsız ederim. Telefonun çalma sesi duyulunca omzuma bir el dokundu bu yüzden İskilip hemen kung-fu pozisyonu aldım. O sırada telefonumu düşürdüm ama anladım ki her şey boşunaymış. Çünkü gelen kişi Ouzou' ydu. Bu halimi görünce gülmeye başladı, peki ben durur muyum?
- Ne gülüyorsun sen? Hem neden bu kadar sessiz geldin? Dua et sana uçan tekme atmadım.
- Tamam tamam, özür dilerim. Hatalıyım ama lütfen bana da o adama yaptığını yapma!
- Eğer bu tekrarlanırsa yapmamam şaşırtıcı olur.
- Artık anlaştığımıza göre başlamak ister misiniz Madam?
- Elbette Mösyö, bunu çok isterim.
Ouzou yerden biraz önce düşürdüğüm telefonumu aldı.
- Sanırım bu senin Sol?
- Ah, telefonum! Düşünmüştüm, teşekkürler Ouzou.
- Rica ederim sarışın.
Topla karşılıklı paylaşıp kaleye şut çekiyorduk ki Ouzou' nun aklına bir şey geldi.
- Sol, sana yüksekten bir pas atarsam parende atarak kaleye rövaşata atabilir misin?
- Bilmem, denerim.
Ouzou bana sert bir hava pası gönderdi, ben de bir parende atıp topa şut çekerek onu ağlarla buluşturdum.
- İnanamıyorum, başardım.
Bu sırada elimi boynuma götürüp güneş kolyemi aradım ama bulamadım. Bu beni telaşlandırdı, hemen yere çöküp onu aramaya başladım. Ouzou şaşkınlıkla bana bakıyordu.
- Sol, yerde ne yapıyorsun?
- Bir şey düşürdüm onu arıyorum.
- Sana yardım edeyim, ne düşürdün?
Sesim titriyordu. Bu yüzden ağlamaklı bir ses tonuyla cevap verebildim.
- Bir kolye; sarı, küçük bir güneş şeklinde. Onu bulabildin mi?- Hayır ama buluruz. Üzme kendini.
Dayanamayarak yerden kalkıp banka oturarak ağlamaya başladım. Ouzou beni görünce hemen yanıma geldi.
- Sol yapma böyle! Hem sadece bir kolye.
- Hayır, anlamıyorsun. O kolye benim için çok değerliydi. Nasıl kaybedebilirim?
- Yıksa erkek arkadaşından hediye falan mıydı?
- Ne? Hayır, Ouzou. O yıllar önce kaybettiğim annemden kalan son şeydi!
Bunu söyledikten sonra Ouzou konuşmayı kesip ayağa kalktı ve çalıştığımız yere gitti. Sonra yerden bir şey alıp koşarak yanıma geldi.
- Ağlama artık prenses. Bak sana ne getirdim.
İnanamıyorum! Şu anda kolyemi elinde tutuyordu. Boynuna atılıp ona sıkıca sarıldım ve kulağına fısıldadım.
- Teşekkür ederim Ouzou.