7. BÖLÜM

118 42 17
                                    

- Hey, küçük hanım! Sana söylüyorum, burada ne yapıyorsun?
          Aniden arkamı dönünce Dany ile karşılaştım. Yüzünde kızgın bir ifade yoktu, bu beni rahatlattı.
- Selam Dany! Violetta beni telefonunu almam için gönderdi ama ben burada bir şey bulamadım, sanırım birada değil.
- Evet, burada değil. Çünkü Violetta onu önceden aldı ama yine unuttu sanırım.
- Öyle mi? Madem öyle ben aşağı ineyim.
          Beni başıyla selamladı, ben de hızlıca odadan çıktım. Çıkarken aklıma bir fikir gelmişti. Ortamla alakasız ama kafamın içi işte. Neyse şimdi aşağı inip Ouzou' yu dansa davet edeceğim çünkü sanırım ondan hoşlanıyorum. Bunu bu gece fark ettiğime inanamıyorum. Ben heyecanla aşağı inerken henüz merdivenlerdeyken hiç istemeyeceğim bir şeyle sarsıldım. Adeta içimde deprem oldu. Ouzou, Violetta' yla dans ediyordu. Benim için o an çok ağırdı. Merdivenlerde bir an başımın döndüğünü hissettim. Neyse ki Utsumi oradaydı ve kazasız belasız bir yere geçmeme yardım etti.
- Sol, sen iyi misin?
          Ona sadece başımı sallayarak karşılık verebildim. O sırada gözüm hâlâ Ouzou' daydı. Bu nasıl olabilirdi? Bana sorsalar Ouzou' nun da bana aşık olduğuna yemin edebilirdim.
          Düşüncelere daldığında gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ama sonunda şarkı bitti ve Ouzou, Violetta' dan hemen uzaklaştı. Gözleriyle etrafı aradı. Bitkin şekilde oturmuş beni görünce endişeli şekilde hızlıca yanıma geldi.
- Ne oldu burada? Sol, sen iyi misin? Sana bir şey olmadı değil mi? Olduysa hemen hastaneye gidebiliriz.
- Hayır, sağol. Ben iyiyim ama beni eve bırakabilirsin.
          Bunu söylerken ona sert bir bakış attım ki ne demek istediğimi anlasın ama nafile.
- Henüz erken değil mi? Hem ben dans ederiz diye düşünmüştüm.
- Neden? Sen zaten dans etmedin mi?
- Evet ama sensiz tadı çıkmıyor. Hem senin için özel olarak dj' e şarkı adı verdim. Ah, işte başlıyor! Sol Sevilla, bu dansı bana lütfeder misin?
          Teklifi öyle bir şekilde yaptı ki sanki dilim tutuldu. Konuşamıyordum, gözlerinin içi de kaybolmuştur sanki. O ise hâlâ cevap bekliyordu. Gülümseyerek elini tuttum.
- Evet!
          Şarkı çok güzeldi. Dans esnasında kulağına eğilip ona fısıldadım.
- Bundan böyle bu bizim şarkımız olsun Ouzou Furuya, ne dersin?
- Sen nasıl istersen prenses, benim favorilerimden biri.
- Benim de öyle.
          Şarkı Chiara Parravicini' nin bir müzikalde seslendirdiği Yes, I do' ydu. Şarkının sözleri çok romantikti. Bu fazlasıyla hoşuma gitmişti.

                                (...)

          Ah, günaydın! Cin çarpmışa dönmüşüm. Hâlâ dün olanların etkisindeyim.
- Sol! Kirlilerini çıkarabilir misin?
- Tamam, hemen yapacağım.
          Banyoda yüzüme biraz su döküp dolaba gittim. Kirlilerimden bir kule oluşturabilirdim, o kadar çoktu ki. Dün geceki elbisemde küçük bir leke vardı. Muhtemelen üstüme portakal suyu döktüm. Ben ve sakarlığın işte.
          Elbisenin ceplerini karıştırırken Dany' nin odasından aldığım fotoğrafı buldum. " Çaldığım " demiyorum çünkü onu geri vereceğim. Şimdilik hızlıca bir kenara kaldırırken fotoğrafa bakma fırsatım olmamıştı.
          Giysileri aşağıya götürüp hızla yukarı çıktım. Odamı toplamaya başladım. İsim bittiğinde dinlenme vakti geldi diye düşündüm, o anda gözüne bir şey parladı. Güneşin yansıma yaptığı fotoğraftı. Onu tamamen unutmuştum bu yüzden bir an şaşırdım ama asıl şaşırdığım şey fotoğrafta gördüklerimdi. Bu da ne demek oluyordu, yani bu mümkün müydü? En önemlisi bunu kime anlatabilirdim? O an aklıma güvendiğim tek kişi, Ouzou, geldi ve onu aradım. Ona her şeyi anlattım, o da bekletmeden geldi.
- Sol, bundan emin misin? Sadece benzetiyor olabilirsin.
- Eminim, bak aynısı işte.

                                   (...)

          Hâlâ anlamıyordum. Annemle babamın fotoğrafının Dany' de ne işi var? Ouzou söylediklerimden haklı olduğumu görünce bana bunu araştırmak konusunda yardım teklif etti.
          Hemen Dany' i görmeliydim bu yüzden ilk iş olarak Violetta' yı aradım.
- Selam Violetta, evde misin?
- Evet.
- Biz Ouzou' yla sana gelelim diyoruz.
- Olur bekliyorum. Görüşürüz.
- Görüşürüz.
          Bunu hallerinde Ouzou ile birlikte hemen evden çıktık. Oraya varınca kapıda Dany' nin arabasını gördüm, demek evdeydi.
          İçeri geçtik, Violetta ile biraz sohbet ettik. Bize biyolojik ailesinden bahsetti. Annesi doğumda ölmüş. Beş yaşındayken de babasını kaybetmiş. Dediğine göre babası çok iyi biri değilmiş ama ona karşı hep iyiymiş. Hep üstüne titrermiş.
         Kimsesi olmadığından yetimhaneye verilmiş. Çok geçmeden Dany onu evlat edinmiş. Dediğine göre o zamanlar bir trafik kazasında karısıyla kızını kaybetmiş. Bu yüzden onu kendi kızı gibi sevmiş hep. Hiçbir zaman üzülmesine izin vermemiş. Dany onun için çok önemli biri olmalı.
- Neyse ben mutfağa gidip bir şeyler hazırlayayım. Böyle çok kuru oldu.
         Gülümseyerek onu başımla onayladım. Violetta' yı dinlerken gözlerim dolmuştu ve Ouzou bunu fark etmişti. Bana destek olmak istercesine elimi tuttu. O sırada kal im çok hızlı atmaya başlamıştı. Ona bakmaya çalıştım ama olmadı. Yüzümü çevirmeden konuşmaya karar verdim.
- Sorun yok, ben iyiyim.
- İyi olduğunu biliyorum ama sadece şimdi değil hep iyi olmanı istiyorum.
- Sen yanımda olduğun sürece hiçbir zaman kötü olmayacağım.
          Birden göz göze geldik. İkimiz de bunu beklemiyorduk aslında. Birbirimize gülümsedik sadece.
- İki dakika gittim ama siz hemen muhabbete dalmışsınız.
          Birden elimi çekince Ouzou savunmaya geçti. Ben de hemen onu desteklemeye başladım.
- Yoksa canım, daha neler!
- Ayni fikirdeyim.
          Violetta bize bakıp sırıtmaya başladı.
- Siz öyle diyorsanız.
          İkramları yedikten sonra Violetta bana odasını gezdirmek istedi. Aynı zamanda müzik setini gösterebileceğini söyledi.
          Birlikte odasına gittik. Her yerde Dany ile olan fotoğrafları vardı. Ne yalan söyleyeyim, kıskandım.
          Birden cebimdeki fotoğrafı hatırladım. Fark ettirmeden çıkardım ve orada görmüş gibi davrandım.
- Violetta, bunlar kim?
- Onlar Dany' nin trafik kazasında kaybettiği karısı ve kızı. Ama bu buraya nasıl geldi?
- Bilmem burada, masada duruyordu.
- Babam düşürdü herhalde, sonra yerine koyarım.

                                  (...)

          Yani düşüncemde haklıydım. Dany benim babam ama nasıl olabilir bu? Daha önemlisi bunu ona nasıl anlatırım? Düşüncelere daldığım sırada paten kayıyordum. Yorulduğumu hissedince yakınlarda bir banka oturdum. Çantamdan annemle babamın fotoğrafının çıkardım. Babama bakarken aklımda Dany' nun yüzünü canlandırdım. Yüz şekli, saç ve göz rengi, dudak şekli aynı görünüyordu ama çok da farklıydı. Sanki birbirine çok benzeyen iki farklı insanlardı.
           Kafamda türlü düşüncelerle otururken yanıma biri oturdu. Olamaz, bu Dany!
- Merhaba Sol, nasılsın?
- İyiyim ya sen Dany?
- Ben de öyle.
           Konuşurken gözünün elimdeki telefona kaydığını fark ettim.
- Bugün Ouzou ile birlikte size uğradık.
          Gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Şaşırmış görünüyordu ya da tahmin bile edemeyeceğim kadar iyi bir oyuncuydu. Ne de olsa sabah evde olduğunu düşünmüştüm. Kızı muhtemelen bahsetmiştir.
- Bize mi, neden?
- Violettayi görmeye geldik. Laf lafı açınca biraz senden ve senin geçmişinden bahsetti.
- Öyle mi, ne dedi?
- Karından ve kızından bahsetti.
          Elimde tuttuğum fotoğrafı daha iyi görsün diye ona doğru tuttum.
- Bu karın değil mi? Bu da kızın olsa gerek.

KİRAZ AĞACININ BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin