Justin peşinden gitmeye yeltendi ama kolunu tutup gitmesine engel oldum.
- Sol ne yapıyorsun? Bırak da peşinden gideyim.
- Hayır olmaz! Onu yalnız bırakalım. Hazır olunca zaten bize açılır. Sen de biraz sakin ol.
- Ama benim yüzümden ağladı. Acaba ona bir şey mi yaptım?
- Sanmam, başka bir şeyden olsa gerek. Bunu düşünmeyi bırak şimdi. Hadi gel, bize gidelim. Büyükannem seni gördüğüne sevinecektir.
- Ben de öyle. Onu çok özledim. Bir de bir ara bize yatıya gelmen gerek. Annem seni çok özledi. Teyze-yeğen takılırsınız.
- Olur.
Eve varınca kapıyı anahtarımla açıp içeri girdik. Ev çok sessizdi. Büyükannem odasındadır, diye düşündüğümden Justin' le oraya gittik. Kapıyı tıklattık ama ses çıkmadı.
- Büyükanne, biz geldik. Girebilir miyiz?
- Gelin yavrularım, gelin.
İçeri girdiğimizde zaten toplu olan eşyaları topluyordu. Justin' in görünce sevinçle boynuna atladı.
- Ah, Justin! Canım torunum, nasılsın? Seni çok özledim.
- Ben de seni özledim abuela (İspanyolca büyükanne demek.)
Birlikte hasret giderince üzerimi değiştirmek için odama geçtim. Justin de yan odaya geçti. Üzerime yarım kollu siyah bir tişört ve gri kot şortumu giydim. Ellerime; yarım parmaklı, deri, eldivenlerimi giyip şortuma gümüş renkli kemerimi takınca işim bitmişti. Dolabın kapağını kapatırken odanın kapısı tıkladı.
- Girin, Justin sen miydin? Geç otur.
Ama Justin beni duymamış gibi öylece kapıda durdu. Ben ise o sırada at nalı şeklindeki gümüş yüzüğümle üzerinde minik bir ay sembolü olan diğer bir gümüş yüzüğümü takmakla meşguldüm.
- Ne oldu Justin? Neden orada duruyorsun?
- Seni kim bu hâle soktu? Yanlış anlama, her halinle çirkinsin ama bu daha farklı bir hava vermiş sana.
- Çirkin mi? Çok kötüsün. Neyse alışsan iyi olur kuzen. Bu yeni tarzım.
- Peki madem, sen öyle diyorsan. Sol, sana bir şey soracağım. Tabi iznin olursa.
- Ne izni kuzen, sor tabiki.
- Neden Somin' den hoşlanmıyorsun? Onu daha yeni bugün tanıdın, bu kadar ön yargı sence doğru mu?
Sakince nefes alıp Justin' in yanına oturdum. Konuşmak istiyordum ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Somin' le çok şey yaşamadık ama yine de o bana geçmişten birini hatırlatıyordu, Ouzou'yu. Bunu Justin' den saklamak istemiyordum ama konuşamıyordum da.
- Neyse boşver! Hazır olduğunda anlatırsın zaten.
Justin gerçekten de olgunlaşmıştı. Daha önce fark etmemiştim ama yakışıklıydı. Her ne kadar onu sinir etmek için bazen çirkin olduğunu söyleyip ağzımın payını çok güzel alsam da yakışıklıydı. Koyu kahve, kıvırcık saçlı; açık tenli ve 1.85 boylarındaydı. Eğlenceli, komik, sevecen ve sempatik bir kişiliğe sahiptir.
- Justin, bu çok uzun bir hikaye. Sana bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum.
- Sol, bana her konuda güvenebilirsin.
- Biliyorum.
Justin' e yazın olanları en ince detayına kadar anlattım. Sonra Ouzou ve Somin' in fotoğrafını gösterdim. Justin' in beni anladığını hissediyordum.
- Sol, Somin' i takıma almanı istediğim için özür dilerim. Sana o çocuğu hatırlatan birine karşı böyle tavırlı olman gayet normal.
- Önemli değil ayrıca beni dinlediğin için teşekkür ederim.
Kuzenim kollarıyla beni bir ağabey edasıyla sardı ve beni saçlarımdan öptü.💮
Akşam olmuştu. Geceyi Mia' nın evinde geçirmeyi düşünüyordum ama önce büyükannemden izin almalıyım.
- Abuela, abuela! (İspanyolca büyükanne demek.)
- Efendim!
- Ben Mia' nın yanına gideceğim. Pijama partisi yapacağız da.
- Peki canım, sen keyfine bak!
- Gracias!
Mia' nın evine vardığımda Mia bahçede oturuyordu. Gündüz olduğu gibi keyifsizdi. Saçları dağılmıştı. Hayattan bezmiş gibi bir hali vardı, iyi ama neden?
- Mia!
- Sol?Ouzou'nun ağzından
- Ouzou, hadi uyan! Antrenman yapmalıyız.
- Git başımdan! Ben gelmeyeceğim.
- Sebep?
- Uykum var ve hiç modumda değilim.
- A...
- Boşver Ryuji, biz gidelim. Ouzou da aptallığının cezasını çeksin.
- Ne dedin sen? Ben ceza falan çekmeyeceğim.
Hızla yataktan çıkıp eşofmanlarımı giydim. Dürüst olmak gerekirse bu kadar hızlı olabileceğimi bilmiyordum.
Bir şeyler atıştırıp evden çıktık. Kota ve Ryuji parka kadar top sektirdiler
- Sabah sabah ne bu enerji?
- Biz hep böyle enerjiğiz, yeni mi fark ediyorsun?
- Pff!
Yolda giderken istemsizce yine onu düşünüyordum. Zaten unutmanın kolay olacağını düşünmüyordum ama bu kadar zor olacağını da düşünmemiştim.
Tüm takım parkta toplandık. Başkan Momoyama da gelmişti. Her nedense resmi giysiler giymişti. Koç bile takım elbise giymişti. Bu hiç ona göre bir durum değildi çünkü o da tıpkı benim gibi rahatına düşkündür, kısmen.
- Bildiğiniz üzere çocuklar uluslararası bir programla yurt dışına, kurayla belirlenecek bir ülkeye gideceğiz. Gittiğimizde okula devam etmeniz gerektiğinden bir çeşit değişim öğrencisi olacaksınız. Kura, ABD tarafından bir video konferans aracılığıyla bugün yapılacak. Bunun için Tigers binasına gideceğiz.
- Yani bunu söylemek için mi bizi sabah sabah buraya getirttin? Dün söyleseydin direkt oraya gelirdik.
- Klasik saygısız üçüzler. Kota ve Ryuji neden konuşmuyor?
Onların da başkana sert bir şekilde baktığını hissedebiliyordum yine de sebebi neyse bir tepki vermediler.
- Bize nutuk çekmeniz bittiyse gidebilir miyiz? Bitirmem gereken bir rüyam var.💮
Video konferans başlamıştı. ABD elçisini dediğine göre turnuvalar üç ülkede düzenlenecek ve finale kalan üç takım dünya şampiyonası için oynayacaktı. Tabi bu üç ülkenin dağılımı kurayla yapılacaktı. Ülkeler; Fransa, İtalya ve İspanya'ydı. İspanya deyince hepsinin bana baktığını hissediyordum ama yine de tepkisiz kaldım.
- Fransa' ya gidecek olan takımlar; Çin, Brezilya ve Arjantin. İspanya'ya gidecek takımlar; Meksika, Portekiz ve...
Tanrım, lütfen Japonya olsun! Yoksa Sol' ü bir daha göremem, sesinin harmonisini bir daha duyamam. Lütfen Tanrım, senden ilk defa bir şeyi bu kadar şevkle diliyorum.
- Güney Kore. İtalya' ya gidecek takimlar; Japonya, Hindistan ve Yunanistan. E...
Daha fazla dinlemeyip dışarı çıktım. Ouzou Furuya' nın şansı da bu işte! Akşam yediye kadar dışarıda boş sokaklarda dolaştım. Nereye gidersem gideyim yine de o aklımdan çıkmıyordu. İnanamıyorum, anlayamıyorum. Bu nasıl bir duygu? Beni neden bırakmıyor? Her an canım yanıyor, sanki kalbime bir şey saplanıyor. Bu kadar kısa sürede ona nasıl bu kadar bağlanmıştım? Hiçbirini bilmesem de bildiğim bir şey var, seni seviyorum SOL SEVİLLA!