Bu bölüm biraz uzun oldu ama yine seveceğinizi düşünüyorum canlarım. Keyifli okumalar, sizi seviyorum.
Onlar giderken arkada öylece bakakalmıştım. Ouzou birden tepeden konuştu.
- Affedersin ama oradan kalkmayacak mısın?
- Bilmem, böyle gayet rahat. Denemelisin bence.
Bana gülümsedi ve elini uzattı. Yavaşça elini tuttum. Ayağa kalkmama yardım etti. Ayağa kalktığım AB birden bacağımda bir acı hissettim.
- Ah!
- İyi misin? Bir şeyin yok ya!
- Bacağım acıyor.
Eğilip bacağıma baktım. Sadece sıyrılmıştı ama resmen bükülmüş kadar acıyordu. Ouzou bunu fark edince beni kucağına aldı.
- Buna gerek yok. Patenlerimi çıkarırsam yürüyebileceğimi düşünüyorum.
- Olabilir ama yine de bu olmayacak. Benim yanımda canının yanmasına izin veremem. Şimdi sen rahatına bakıyorsun ben de seni hastaneye götürüyorum nokta.
- Ama...
- " ama " falan yok! Konu kapandı.
İnatçı keçi ama olsun, zaten yürüyemiyordum. Hem ona bu kadar yakın olmak beni mutlu ediyor. Aynı zamanda kalbimin fazlasıyla hızlanmasına sebep oluyor.
- Beni nereye götürüyorsun, Bay Patron?
- Hastaneye.
- Ne? Ama hastanelik bir durum yok.
- O yüzden yürüyemiyorsun, değil mi?
Tamam, tamam sakin olacağım. Boşver Sol, ne istiyorsa yapsın. Sen keyfine bak.
Hastaneye varınca doktor bacağımı muayene etti. Sıyrık kısma pansuman yaptı. Dediğine göre bacağım biraz incinmiş, bunun için bir masaj başlamıştı yazdı.
- Günde iki defa kullanırsan bir haftaya kalmaz iyileşirsin. Geçmiş olsun!
- Teşekkür ederim.
Kırk yılın başı bir kahramanlık yapayım dedim onda da sakarlığım tuttu ve hastanelik oldum.
Doktor gidince yerimden doğrulup patenlerime bakındım ama göremedim.
- Bunları mı arıyorsun? Üzgünüm ama bir süre paten yok küçük hanım. Senin için taşırım, dert etme.
Bu teselliden sonra patenlerimi spor çantasına koydu. Bunu bana nasıl yaparsın Furuya? Ama görürsün bensana bunu bildiririm.
- İyi de eve nasıl gideceğim? Çoraplarla yurumemi bekleniyorsun değil mi?
- Sana nasıl geldiğini hatırlatmak isterim. Beğenmezsen de taksiyle gideriz. Seçim senin.
- Sen ödemediğin sürece taksi kabulümdür.
- O zaman sana kötü bir haberim var. Seni eve kadar taşıyacağım.
- Ama az önce...
- O önceydi, şimdi fikrimi değiştirdim.
- İyi tamam, sen öde! Yeter ki buradan gidelim artık!
- Sen ne çabuk ikna oluyorsun öyle!
Gözlerimi devirip kızdığımı belli eden bir bakış attım. Sonra gelip kolunu belime dolayıp beni kucakladı.
- Anlaştık sanmıştım.
- Korkma, taksi kapıda. Sadece oraya kadar izin versen ne olur ki? Canını yakmıyorum ya!
Haklıydı, canımı yakmıyordu. Kollarımı boynuna dolayıp başımı göğsüne yasladım ve gözlerimi kapattım. Belli etmiyordu ama bu hoşuna gidiyordu. Kalp atışlarından bunu anlayabiliyordum. Gittikçe hızlanıyordu.
- Şoför bey, kapıyı açar mısınız? Teşekkürler.
Beni yavaşça indirdi ve taksiye binmeme yardımcı oldu. Şoföre parayı verip yolu tarif ettikten sonra öne oturdu.
- Hanımefendi, nereye gitmeyi arz edersiniz?
Ağzımı açmak üzereydim ki Ouzou benden hızlı davrandı ve evimin yakınlarındaki bir sokağı tarif etti.
Yolda yapacak bir şey yoktu. Ben de çaktırmadan Ouzou'yu izliyordum. Ouzou, şoföre kızgın bakışlar atıyordu. Sonra birden bana baktı. Birden bakışlarına maruz kalınca istemeden utandım bu yüzden hemen yüzümü çevirdim. Yavaşça tekrar ona döndüğümde gülümsüyordu. Tanrım, bundan zevk alıyor resmen! Yoksa benimle alay mı ediyordu? Şu an sana muhtaç olmasam haddini bildirirdim de neyse.
Yola bakmak için ön cama baktığımda gözüm dikiz aynasına kaydı ve ne göreyim? Şoför sırıtarak bacaklarımı dikizliyor. Ouzou bunu görünce benden çok sinirlendi.
- Arabayı durdurur musunuz? Biz burada ineceğiz.
- Gideceğiniz yere kadar bıraksaydım.
- Dur dediysem dur! Tekrar söylemeyeceğim.
Adam arabayı durdurdu. Ouzou hızla inip benim de inmeme yardım etti.
- Genç adam, para üstünü almayacak mısın?
- İstemez, sende kalsın!
Taksi bizden uzaklaştı. Kaldırımın üstünde öylece kalmıştık. Bacağım acımıyordu ancak yerin ısısı ayak tabanlarımı yakıyordu. Ouzou ise kızgın halde giden arabayı izliyordu.
- Alçak herif! Dua etsin yaşadığına!
- Ouzou biraz sakin olur musun?
- Sol, anlamıyorsun. O adam...
İşaret parmağımı ağzına götürüp onu susturdum. Alev gibi görünen gözlerine baktım.
- Anlıyorum ve her şeyi biliyorum da. Teşekkür ederim beni düşündüğün için ama sakin olmalısın. Öfkenin kimseye faydası yok. Olan oldu bir kere. Ben buradayım ve güvendeyim, sayende. Ama seni böyle görmek beni üzüyor.
Bunu söyleyince biraz sakinleşmişti. Başını hafifçe eğip gözlerime baktı.
- Seni üzmek istememiştim. Sadece benim yanımdayken sana bir şey olursa ne yaparım hiç bilmiyorum.