10. BÖLÜM

88 34 8
                                    

       ...Yavaşça gelip yanıma oturdu. Ona baktığımda bana hafifçe gülümsedi.
- Selam.
- Selam Kota. Hangi rüzgar attı seni buraya bu saatte?
- Geçiyordum, seni yalnız görünce gelip konuşmak istedim. Bir sorunun falan mı var?
           Kota' nın bunu anlaması şaşırtıcı ya da henüz fark etmediğim gizli bir yeteneği var. Saskinligim yüzüme yansımış olsa gerek çünkü Kota açıklama yapma gereği duydu.
- Eğer istemezsen anlatma tabi. Benimki sadece teklifi. Teklif var, ısrar yok.
          " Teklif var, ısrar yok. " ha Kota Furuya! Ne zamandır böyle düşüncelisin?
- Haklısın, sorunum var. Sadece bir değil birçok sorunum var. Kafamın içi o kadar dolu ki! Buradan kaçıp gitmek istiyorum ama nereye gideceğimi bile bilmiyorum.
- Bir yere gitmene gerek yok. Bütün sorunlarını, dertlerini anlatabilirsin. Sana yardım ederim. Kardeşimin sevdiği kızın üzülmesini istemem doğrusu.
- Kardeşim?
- Evet, yoksa Ouzou'nun senden hoşlandığını bilmiyor muydun?
- Yanılıyor olmalısın Kota, Ouzou beni değil Violetta' yı seviyor.
- Sen ciddi misin? Kardeşimi iyi tanırım ve o kız onun seveceği son kız bile değil. Bunu nereden çıkardın?
- O, sabah söyledi.
          Kota bundan emin mi? Söylediği şey çok saçma! Eğer öyleyse Ouzou beden bana Violetta' yı sevdiğini hatta çıktıklarını söyledi ki? Neyse bunu sonra hallederim. Şimdi aklıma bir şey geldi.
- Kota, senden bir konuda yardım isteyebilir miyim?
          Bunu söylediğimde kızmış şekilde bana dönüp sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
- Senin beynin nasıl çalışıyor? Az önce ne dedim ben? Söyle hadi!
- Şey, DNA testi yaptırabileceğimiz bir doktor tanıyor musun ama kimsenin öğrenmemesi gerek?
- Onu hallederiz de bu DNA testi olayı da nereden çıktı?
          Dany ve Violetta' nın konuşmasını, daha çok tartışmasını, ona bir bir anlattım. Violetta' nın kafamı karıştırdığı ve bir test yaptırmak istediğimi söyledim. Sessizce oturmuş beni başıyla onaylıyordu.
- Tamam, sen merak etme. Doktoru hallederiz ama kafama bir şey takıldı. Yani o adam baban olduğunu söylediğinde nasıl ona hemen inandın? Babanın hiç fotoğrafı yok mu, varsa benzerliği ne kadar?
          Zeki çocuk (!) Sanki ben hiç bunu düşünmedim. Yüzünün farklı olduğunu söylediğimde estetik ameliyat ile değiştirdiğini söylemişti çünkü kazada yüzü mahvolmuş.
- Çok benzerlik var ama farklı yüzler bu kesin. Estetik ameliyatı ile yüzünü değiştirmiş çünkü kazada yüzü mahvolmuş yani böyle söyledi.
          Ellerini göğsünde bağdaştırmış beni dinliyordu ama cevap verdiği yoktu. Bu durum biraz canımı sıktı.
- Bir şey söylemeyecek misin?
- Söyleyecek bir şey yok ama bu konuyu açıklığa kavuşturacağım. Bundan emin ol!
- T teşekkür ederim.   
          Bunu söyledikten hemen sonra birdenbire ikimizin de telefonuna mesaj bildirimi sesi geldi. Aynı anda mesaja baktık. Tahmin edin kimden gelmiş, Violetta. " Fransa' nın en prestijli okulu, Paris Moda Akademisi' ne kabul edilmemin şerefine gelecek hafta bir parti veriyorum. Sadece en yakınlarım davetli. "

                                              (...)

           Kota' yla olan konuşmanın üzerinden bir gün geçti. Bugün Dany' nin evine gidip DNA örneği almalıyım. Sabah erkenden gitmeyi düşünüyordum ancak Violetta oradadır diye biraz geçe kalmanın daha uygun olacağına karar verdim.
          Bugün ne giysem? Neden bilmiyorum ama bugün normalden daha güzel görünmek istiyorum. Hafif parlak gri deriden yapılan ( sahte deri, hayvanlara asla zarar vermem ) şort-ceket takımımla içine mat mor askılı bluzumu giydim. Saçımı üstten toplayıp alttan salık bıraktım. Perdelerini tarafla düzelttim. Biraz rimel ve dudak parlatıcısı sürüp kiraz çiçeği kokulu parfümümü sıktım. Mor spor babetlerimi giyip siyah deri sırt çantamı aldım ve evden çıktım.
           Oraya varınca hiç kapı çalma gereksiniminde bulunmadan anahtarımla girdim.
- Baba, Violetta!
           Kimse ses verince evde olmadıkları kanaatine vardım, bu iyiydi. Hemen Dany' nin odasına çıkıp tarafından saç örneği aldım ve küçük bir poşete koyup ağzını bağlayarak çantama attım. Sonra Kota' ya mesaj attım.
♤Ben işimi hallettim. Sen ne durumdasın?
◇Ben de hallettim. Akşam doktora götüreceğim. Sonuç yarına çıkar.
♤Neredesin, örneği getireceğim?
◇Ben gelip alırım. Sen neredesin?
♤Dany' nin evimdeyim. Yalnızım gelebilirsin.
◇Geliyorum.
Salondaki kanepeye uzandım ve beklemeye başladım. Sadece iki dakika geçmişti ki kapı çaldı. Çok hızlısın Kota Furuya, dedim kendi kendime.
         Kapıyı açınca karşımda görmek isteyeceğim en son kişi duruyordu, Violetta. Tahmin edin yanında kim vardı, Ouzou Furuya. Violetta, Ouzou'nun koluna girmiş şaşkın halde bana bakıyordu.
- Sol, tatlım ne zaman geldin?
- Ne zaman gelmemin önemi var mı? Geldim işte!
          Gözlerini devirerek içeri geçti. Ouzou ise bana hayranlıkla bakıyordu. Göz göze geldiğimizde bana gülümsemekle yetindi. Beş dakika sonra Kota da gelince hep beraber salona geçtik. Kota' nın gelişine şaşırmışlardı ama çok üstünde durmadılar. Beni mutlu eden Ouzou'nun gözlerini benden alamayışıydı. Bu Violetta' ya karşı kazandığım bir zaferdi. Bunu üstüne hiçbir şey olmamış gibi devam ettim.
- Kota tatlım, susamış gibisin.
- Evet, aslında. Ben bir mutfağa gidip su alayım.
- Hiç rahatsız olma, ben getiririm.
          Hızlıca mutfaktan bir bardak suyla dönerken gördüğüm ilk şey Violetta' nın Ouzou' yu yanağından öpmesi oldu. Tabi haliyle soka uğradım ve elimdeki bardak birden yere düşüp onlarca parçaya ayrıldı. O an korku refleksiyle ağzımı elimle kapattım.
- Affedersiniz, ben hemen toplarım.
          Elimi cam parçalarından birine uzatınca Ouzou birden bağırdı.
- Dokunma! Delirdin mi? Elini kesersin.
         Bunu söylerken yanıma gelmiş gözlerime bakıyordu. Ben de sert bir şekilde tepki verdim ne yazık ki.
- Şahane, sanki çok umrunda! El, benim elim. İstediğimi yaparım.
          İnadına cam parçasına tekrar uzanırken bileğimi tutup onu almama izin vermedi.
- Sen ne diyorsun? Tabiki umurumdasın. Ne olursa olsun canın yanamaz, buna izin vermem.
- Ouzou, bırak beni.
          Bileğimi daha sert sıkmaya başlamıştı. Sanki ben her an kaçmaya hazır bir suçluyum o ise yakaladığı suçluyu bırakmamaya yeminli bir polisti.
- Umurumda olmadığını söylüyorsun ve üstüne beni dinlemiyor musun?
- Ouzou bırak beni, lütfen!
         Sesim titriyordu ve gözlerim dolmuştu. Yüzüne bile bakamıyordum. Kalbimdeki sızı şiddetlendi o an.
- Sol, seni önemsediğimin farkında değil misin?
- Ouzou, lütfen bırak. Canım yanıyor, lütfen!
          Artık gözyaşlarımı tutamıyordum bu yüzden serbestçe akmaya bıraktım. O halimi görünce bileğimi bıraktı. Kendimi kuş kadar özgür hissediyordum. Çantamı alıp oradan hemen ayrıldım. Kota da peşimden çıkmıştı.
- Sol, bekle! İyi misin?
- Evet, iyiyim. Aklıma gelmişken al bunu, Dany' nin DNA 'sı.
         Kota onu alıp ceketinin iç cebine koydu. Yavaş yavaş yürümeye başlamıştık ama bu uzun sürmedi. Birden Ouzou'nun sesi duyuldu. Neden bir türlü rahatlayamıyorum ben?
- Kota! Nereye böyle ben olmadan?
- Eve tabiki. Başka nereye olacak?
- Tamam ben de geliyorum öyleyse.
          Kota' nın telefonuna gelen mesaja bakıp kaşlarını çatması bir olmuştu.
- Önce Sol' ü eve bırakmalıyım ancak acil bir işim çıktı.
- Sorun değil, ben kendim giderim.
- Olmaz öyle şey.
         Ouzou ellerini sallayarak konuşmanın ortasına daldı.
- Alooo! Kimse beni görmüyor mu? Ben de buradayım, onu götürebilirim.
- Sağol ama istemez. Kurtlara yem olmayı tercih ederim.
           Kollarımı bağdaştırıp yüzümü çevirdim. Bunu kesin bir dille reddetmeme rağmen Kota kabul edecek gibi görünüyor. Olamaz!
- Evet aslında, olabilir. Sol sana emanet Ouzou.
- Affedersin ama ben mal değilim. Emanet falan ayıp oluyor.
           Sanki görünmez olmuşum da beni görmüyorlar hatta duymuyorlardı. Sonuç olarak Ouzou ile yola devam ettik. Gözleri kızarmaya başlayan bileğime kaydı. Normalde bu kadar dayanıksız değilimdir ama o an fazla heyecanlandığımdan dolayı olsa gerek tepki olarak kolumu çekmemiştim bile. Çok sıkmamasına rağmen bileğim neden acıyordu?
- Özür dilerim.
- Ne?
- Özür dilerim, dedim. Canını yaktığım, seni üzdüğüm ve hatta ağlattığım için.
          Durmuştuk ama birbirimize bakmıyorduk ya da sadece ben bakmıyordum. Nazik bir şekilde elimi tutup bileğime baktı.
- Hâlâ acıyor mu?
- Biraz.
- Çok üzgünüm. Böyle olsun istemezdim.
- Hayır, üzgün olan benim. Ne düşünüyordum ki? Olmayacak şeylere inandım ve sonunda elimde kalan tek şey üzüntü oldu.
         Başım öne düşmüş, darmadağın olan saçlarım yüzüme siper olmuştu. Ouzou kollarımdan tutup beni hafifçe sarstı.
- Sol sana söz veriyorum, bir gün bütün üzüntünü bitireceğim. Az kaldı, hepsi sona erecek ancak şu an yapmam gereken başka şeyler var. Yakında mutlu olacaksın.
- Ne yazık ki bu o kadar da kolay değil. Neyse geç oldu, artık gidelim ki sen de eve geç kalma.
       
                                              (...)

         Bugün testin sonucu çıkacak. Çok tuhaf hissediyorum. Eğer pozitifse hiçbir şey değişmeyecek ve olduğu gibi devam edecek ama ya negatifse o zaman ne olacak? Bh yabancılarla aramdaki bağ devam edecek mi? Asıl soru eğer o düşündüğüm kişi değilse kim peki? Neden hayatıma girdi ve rol yaptı? Önemli olan kafamdaki soru işaretlerinin kaybolması. Suphelerimden kurtulursam işte o zaman rahatlayacağım. Kapı çalıyor, kim geldi acaba?
- Sol! Bir arkadaşın geldi, seni soruyor!
- Geliyorum. Hoş geldin Kota.
- Hoş buldum, gidelim mi?
- Nereye?
- Antrenmana.
         Anladım, büyükanneme yalan söylemiş. Hastaneye değil de antrenmana gideceğimizi söylemiş. Vay sinsi Kota, vay!
- Tabi çıkalım. Hoşçakal büyükanne!
- Hosçakal tatlım, iyi eğlenceler.
         Evden ayrıldık. Kafam hâlâ düşüncelerle dolu. Sonuç ne? Peki daha sonra ne olacak?
- Sol!
- Evet.
- Çok düşüncelisin. Eğer istemezsen gitmek zorunda değiliz.
- Hayır, tabiki istiyorum. Bu test gerçeğin ne olduğunu bana gösterecek.
         Yürümeye devam ediyorduk ki telefonum çalmaya başladı. Ah, Violetta! Ne istiyor bu?
- Alo, efendim Violetta.
- Sol, neredesin? Lütfen hemen hastaneye gel!
- Ne oldu Violetta? Hastane nereden çıktı?
- Babam, babamız kalp krizi geçirdi. Lütfen hemen gel! Sana ihtiyacım var. Çok korkuyorum.
- K kalp krizi mi? Tamam,  sen sakin ol! Beş on dakikaya oradayım. Korkma sakın!
          Kota şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. Telefonu kapatıp ona döndüm.
- Ne oldu? Her şey yolunda mı?
- Babam kalp krizi geçirmiş. Şu an Violetta ile birlikte hastanedeler. Daha gizli olmalıyız.
- Ben taksi çağırdım. On dakikada orada oluruz.
- Tamam.

KİRAZ AĞACININ BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin