18. BÖLÜM

59 14 5
                                    

Sol' ün ağzından
         Mia' nın gözlerinin şişmiş gibiydi, ağlamış mıydı? Bizden saklayacak kadar büyük bir şey ama ne, ne olmuş olabilir?
         Yanına gidip oturdum. Hiçbir şey söylemedi. Bir süre durduktan sonra yerinden kalkıp kolumdan tutarak eve doğru yürüdü. Odasına çıktık.
- Mia sen iyi misin?
         Cevap vermiyordu. Bir şey söyler diye bekledim ama hiçbir şey çıkmadı ağzından. Onun yerine yan odadan bağırışma sesleri duyuldu. Bunlar Mia' nın annesi ve babasıydı. Yoksa sebebi bu muydu?
- Ah, yine başladılar! Haftalardır böyleler, sinir bozucu. Anlamıyorum eğer anlaşamıyorsanız boşanın gitsin.
- Bu kadar kızma, çiftler arasında olur. Barışacaklardır. Bunun için kendini üzme.
- Ne diyorsun Sol? Bunun için niye üzüleyim ki? Barışacaklarını zaten biliyorum sadece havamda değilim. Bu yüzden. Bir anda patlayıverdim.
- Neden?
- Ne demek istiyorsun, Sol?
- Niye üzgünsün diyorum?
         Bir anda duraksadı. Onu konuşturmuştum ama yeniden susmuştu. Hayır, buna izin vermeyeceğim. Bugün burada Mia' nın üzüntüsünün sebebini öğreneceğim.
- Mia, susma. Neler olduğunu söyle. Yoksa bana güvenmiyor musun?
- Tabiki güveniyorum.
- O zaman anlat bana.
- Tamam ama eğer konuşursam sen de bana Somin' in nereden tanıdığını söyleyeceksin.
- Somin mi? Onu tanımıyorum ki.
- Sol, karşında çocuk yok. Tamam mı?
- İyi peki, anlatacağım.
- Anlaştık ama bunu kimseye söylemeyeceksin. Justin' e bile.
- Tamam ya, meraktan çatlayacağım. Söyle şunu.
- Şey... B-ben birinden hoşlanıyorum ama o başka birinden hoşlanıyor.
- Mia, bunun için mi bu kadar üzülüyordun? İnan bana değmez.
- Sol anlamıyorsun, benim için çok zor. Liseye başladığımdan beri ondan hoşlanıyorum. Onunlayken mutluyum, bana huzur veriyor. Keşke ona açılsaydım. Beni sevmese bile içimi dökerdim.
- İki yıldan fazla oldu ve sen bana yeni mi söylüyorsun?
- Çünkü kendim bile bunu inkar ediyordum. Aptal kalbim, biraz söz dinlese ne olurdu sanki.
- Mia yapma böyle, o seni haketmiyor.
- Şu an fark ediyorum. Ben çok bencilim. Başka birini seviyor diye ona kızmamalıyım aksine onun adına mutlu olmalıyım. Çünkü belki o kız da onu sever ve beraber mutlu olurlar.
          Canım arkadaşım, bunda bile nasıl bu kadar iyi olabiliyorsun? Daha önce de demiştim, biz çok farklıyız. Ben olsam bu durumda onu düşünmez sadece kendimi ve üzüntümü düşünürdüm.
          Ona daha önce hiç olmadığı kadar sıkı sarıldım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Artık Mia' nın acısını dindirmek için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
- Mia, o çocuk seni üzecek olursa onu mahvedeceğim.
- Hayır Sol, yapma bunu. Çünkü o-o Justin.

💮

         Hâlâ inanamıyordum Mia' nın Justin' i sevdiği fikrine. Biz kardeş gibi büyüdük, adeta üç silahşörlerdik. Yine de kabul etmeliyim, Justin hoş bir çocuk, sadece biraz aptal. Yine de hoşlanması normal.
          Bugün amigo seçmeleri var. Yine o kızı göreceğim, Somin. Geçen yaz olanları henüz Mia'ya anlatmadım çünkü dün gece ikimiz de bunu kaldıracak halde değildik.
- Hey ışıltı, nasıl gidiyor?
- Justin, yani iyi. Ya sen?
- İyiyim de sen iyi değilsin gibi. Mia nasıl? Onunla konuştun mu? Neyi varmış öğrenebildin mi?
          Bir an afalladım. Ona ne diyeceğimi bilemiyordum. Gerçeği söyleyemezdim. Bu yüzden benim yerimde olan herkesin yapacağı gibi yalana başvurdum.
- Önemsiz bir şey. Yazın bu yılki dersleri gözden geçirmiş, bazı konular ağır gelince stres yapmış. Kalasik Mia işte.
- Peki sence onunla konuşmam sorun oluşturur mu?
- Niye böyle bir şey olsun ki? Gidip konuş.
           Justin bana sıkıca sarıldı. Çok sevinçliydi. Keşke Mia da böyle mutlu olsa.
- Teşekkür ederim kuzen. Mia nerede peki?
- Sınıftadır herhalde. İstersen yanına git.
- Sen gelmiyor musun?
- Benim seçmeler için spor salonunu hazırlamam gerek.
           Justin'in Mia için bu kadar endişelenmesi ve ona değer vermesi gerçekten çok hoş. Bunu onu kardeşi olarak gördüğü için yapması kısmı hariç tabi. Justin için ben neysem Mia da oydu, bu üzücü.
          Spor salonuna geldiğimde her yer temizlenmişti. Seçmelere gelecek kişilerin alanları bile düzenlenmişti, ama nasıl oldu? Şaşkın şekilde sırıttım.
- Wow! Harika görünüyor. İyi de kim yaptı tüm bunları?
- Ben yaptım, beğendin mi?
         Gelen Somin'di. Sakince konuşuyordu. Galiba yorulmuştu. O an o halini görünce ondan her zamanki negatif enerjiyi alamadım. Aksine sempatik gelmişti.
- Bayıldım ama keşke yorulmasaydın, ben hallederdim.
- Ne fark eder ki? Hem insanlara yardımcı olmak hoşuma gidiyor.
- Benim de! Yani eskiden öyleydi. Artık benim için değerli olan insanlar dışında kimseye yardım etmeyi tercih etmiyorum çünkü her insan bunu hak etmiyor. Zaten ailem dışında kimsenin benim için bir değeri de yok.
         Somin gözlerime bakıyordu. Gözleri 'Seni çok iyi anlıyorum.' der gibi bakıyordu. Sakin ses tonuyla devam etti.
- Haklısın,  insanlar bunu haketmiyor ama bazen mecbur oluyorsun. Yardım adı altında iyi insanlara zarar vermek zorunda kalıyorsun. Söylesene Sol, senin için çok önemli bir şeyi elde etmen gerekiyor ama buna sahip olanlar karşılığında senden daha önce hiç yapmadığın bir şey yapmanı istiyor, kötü bir şey. Sen ne yapardın?
         Bir an duraksadım. Konunun böyle hassas bir hal alacağını hiç düşünmemiştim.
- Eğer işin sonunda iyi bir insan zarar görecekse bunun olmaması için onunla savaşırdım.
         İç çekip başını öne eğdi. Kötü bir haldeydi. Sebebini sormak istedim ama bana söylemeyeceğini zaten biliyordum.
- Neyse ders başlayacak. Sınıfa geçelim mi?
- Olur.
         Sınıfa geçtiğimizde Justin hâlâ Mia'nın yanında oturuyordu. Justin, Mia'nın gözlüğünü takmış ona komik şeyler anlatıyordu. Mia da onunlayken çok mutlu görünüyordu, Justin'in gözlerine dalmıştı.
         Somin ile sınıfa girdiğimizde Justin birden Somin'e baktı. Bana 'Neyi var?' der gibi bir baktı. Ben de dudaklarımı oynatarak 'Bilmem.' dedim. Başımla Mia'yı işaret edince hemen ona döndü.
         Somin iyi biri olabilirdi ama yine de Mia'nın üzülme sebebi olmasına izin veremezdim. Onların yanına gidip Mia'ya sarıldım.
- Justin yine öğretmencilik mi oynuyor?
- Ne alakası var kuzen? Bir kere ben çok yakışıklıyım. Saçlarım ise harika. Sakın öğretmenlerin inek yalamış kel kafalarıyda karıştırma.
- Hey sakin olun biraz! Haklısın Justin, saçların harika ama sizce tartışmaya değer mi?
- Tartışmıyorduk ki seni kandırdık.
- Dur biraz, sen az önce saçlarıma değersiz mi dedin? Senden bunu beklemezdim Mia. Har şey buraya kadarmış.
- Justin, demek istediğim seninle ilgili tartışmaya girmenin anlamsız olduğu. Çünkü hiç kimse senin Dünya'nın 8. harikası olduğunu reddemez.
- Duydun mu Sol? Bu kızı bu yüzden seviyorum işte. Her zaman doğruları söylüyor. Gel buraya Tayland Prensesi.
          Justin, Mia'ya sarılıp yanağından öptü. Mia bir anda kıpkırmızı kesildi. Justin şaşkın şekilde ona bakıyordu.
- Mia sen iyi misin? Fazla ısındın.
         Elini Mia'nın alnına koyup kendince ateşine baktı.
- Senin ateşin var sanki. Hasta mısın? Ya da boşver, gel revire gidelim.
- B-ben iyiyim, hava çok sıcak sadece.
- Emin misin?
- E-evet.
- Tamam o halde, ben sınıfa gidiyorum. Sol, bir şey olursa beni ara. Sen de dikkat et kendine.

💮

         Seçmelere dakikalar kalmıştı. Gelenler 10 kişiden ibaretti. Garip, önceki yıllarda daha fazla olurdu.
         Herkes teker teker yapabildiklerini gösterecek, ben de okul idaresiyle beraber onları değerlendireceğim. Yavaş yavaş elenip son iki kişi kalınca finalde kendi özel gösterileriyle günü sonlandıracağız. Bu ikisi arasından kazanan kişi okulun yeni amigo ekibi üyesi olacak.
         Yarışmacılar yavaş yavaş eleniyordu: Rose, Linda, Jack, Chris vs. Finale Somin ile Michael diye bir çocuk kaldı. Michael'ın kazanması daha olası çünkü figürleri ve tezahüratı çok uyumluydu. Tıpkı bir şarkı gibi, müzik ve sözlerin uyumu.
          Somin çok azimli biri olmalı. Bunu figürlerinden anlamak mümkün. Tezahüratı ise çok içten, takımın kazanması için her şeyini verebilecek biri. Adımları, Michael'ınkilerin aksine fazla teknik bilgi içeriyor. Kurallara bağlı ve disiplinli bir hayatı olsa gerek.
         Michael daha çok adımlarına duygu katıyor. Bunu adeta hissediyor ve yaptığından zevk alıyor. Bu duygularına bağlı olduğunu gösteriyor.
         Neyse ki seçimi yalnız yapmayacağım. Son kararı okul idaresi verecek ama bana kalsa Michael'ı seçerdim. Çünkü daima hislerden yanayım.
- Evet arkadaşlar, kazanan kişi Park Somin ama Michael da yedek olarak girmeye hak kazandı.
         Bu müdür bozuntusundan nefret ediyorum. Somin'i seçmeninin tek sebebi yarışmayı kesin kazanmamızı istemesi. Ne de olsa kazanan okula verilecek para ödülünün büyük kısmı okul idaresine veriliyor. Bu adam para için kendi babasını bile satar, iğrenç!
          Seçmeler bitince sınıflarımıza gitmek üzere dağıldık. Michael'ı tebrik etmek istiyordum. Bizden büyük olduğu için Justin'in sınıfının olduğu koridora doğru ilerliyordu. Peşinden gittim.
- Michael!
         Arkasını dönüp ona doğru koşan beni gördü. Durdu.
- Evet Kaptan Sol, bir isteğiniz mi var?
- Öncelikle bana Sol de, resmiyetten hoşlanmam. İkincisi seni tebrik ederim, takıma hoşgeldin.
- Neden beni tebrik ediyorsun, ben sadece yedeğim. Somin'i tebrik etmen gerekmez mi?
- Onu sonra da kutlarım. Bana kalırsa ondan çok daha iyiydin. Takıma çok katkın olacağına eminim. Amigo takımı için de bazen amigoluk yapmak gerekiyor, pozitif enerjinle bunu sen yapacaksın.
         Yüzü hafifçe kızarmıştı. Utangaç biriymiş. Takımda işe yarayacaktır.
- Teşekkür ederim Sol, ben sınıfa gideyim. Görüşürüz.
- Adios Mike!
         Takım hazır olduğuna göre gösteri için bir şarkı ve koreografi bulmalıyız. Gelecek öğrenciler Japon olsaydı Fudanjuku'nun Jinsei Wahaha'sını kullanmak isterdim. Ama hayır, artık Japonya yok! Sadece ben ve arkadaşlarım varız ve önemli olan da bu.

KİRAZ AĞACININ BÜYÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin