Boş gözlerle karşımdaki koltuğa bakıyordum. Bu aralar sık sık dalıyordum. Nedenini bilmediğim anlamsız bir boşluk vardı içimde.
Annemin "geldik" demesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Başımı kaldırıp baktığımda gerçektende gelmiştik. Arabadan indiğimde Bahar Düğün Salonu yazısını gördüm. en yakın arkadaşım olan Tuğba bugün evleniyordu. Düğünleri ne kadar sevmesemde arkadaşımı böyle bir günde yanlız bırakacak değildim tabiki.
İçeri girdiğimizde arkadaşımın annesi Rim teyzem bizi karşıladı. Ben ve tuğba çocukluk arkadaşlarıydık hatta biz birbirimize ikiz diye hitap ederdik yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.
Ha bu arada kısaca kendimi tanıtayım.
Ben Tesnim. Tesnim Almositif Antep'in Türkmen Aşiretlerinden Babam Almositif aşiretinin ağası gerçi yakında abim geçecek başa ama neyse. Biz onbir kardeşiz beş kız, altı erkek ben dokuz numarayım . Aslında annemin dediğine göre daha fazlaydık ama bazıları doğar doğmaz vefât etmişti. E bu kadarıyla yetineyim değil mi?
İçeri geçtiğimizde ben kardeşimle birlikte Tuğba'nın yanına geçmiştim.
Gelin odasına geldiğimizde kapıyı çalıp içeri geçtik. Tuğba'yı beyazlar içinde gördüğümde o kadar duygulanmıştım ki hüngür hüngür ağlamamak için kendimi çok zor tuttum. Tıpkı bir meleğe benziyordu. Bize döndüğünde içtenlikle gülümsedi."İkiz" dedi.
Aynı şekilde gülümseyip yanına ilerledim "ikizim.. Çok güzel olmuşsun" dedim. Bir elinden tutup onu kendi etrefında döndürdüm. Harbi çok güzel olmuştu. "Sen bile bu kadar duygulandıysan damat beyi düşünemiyorum " diyen cansuyla kıkırdamaya başladık.
Cansu kim mi?
O da bizim arkadaşımızdı tuğba aracılığıyla tanışmıştık. O günden sonra üçümüz hiç ayrılmamıştık.
"Ay abla bize de bırak " diye isyan eden kardeşim di.
"Murselin! dayak yemek istemezsin değil mi ablacım? " dedim. Tabiki tınlamadı.
"Aaa başlıcam ha, senin ikizin diye sarılamaz mıyız?" diye isyanına devam etti.
En sonunda pes edip yana çekildim. Onlarda sarıldıktan sonra kapı çaldı. Ablamlar içeri girdiğinde bizi hafif süzdükten sonra yanımıza gelip onlarda tuğbaya sarılıp tebrik ettiler. "Hayırlı olsun canım... Allah bir yastıkta kocatsın" dileklerinden sonra geri çekildiler. Bir süre daha sohbet ettikten sonra Rim teyzem gelip damadın geliceğini söyledi. Tuğbaya baktığımda heycanı yüzünden okunuyordu onun adına o kadar mutluyum ki. Sonunda sevdiği adama kavuşuyordu. Damat geldiğinde aşağıya inmiştik bir süre sonra onlarda geldiler.
Onların gelişiyle şarkılar başladı. İnsanlar sanki bu anı bekliyormuşçasına halaya kalktılar. Bu insanları asla anlamıcaktım galiba oturmak varken neden kendini yorar ki insan? Masanın üstündeki suyu alıp dudaklarıma götürdüğümde bir yudum alıp geri biraktım. Üstümde garip bir his vardı, sanki izleniyormuşum gibi.
Etrafıma bakındığımda gerçektende birinin beni izlediğini gördüm. Garip olan şu ki düşmanımız olan Haşimoğlu aşiretindendi. Urfanın en büyük aşiretlerinden biriydi Haşimoğulları. Ee bu adam neden bana bakıyordu? anlamış değildim koyu kahve hareleri maviliklerimle buluştuğunda bakışlarımı kaçırdım başımı belaya sokmak istemezdim değil mi? Korktuğumdan değil elbette. Uslu bir kız olduğumdan, babamın sözünden çıkmamak için yani.
Külliyen yalan acayip tırsıyorum ama çaktıracak değildim. Bakışları hala üzerimdeydi görmesemde hissediyordum daha fazla dayanamayıp maviliklerimi ona diktiğim de yanılmamıştım hâlâ bana bakıyordu tek kaşımı kaldırıp başımı sorgularcasına eğdiğimde dudakları hafif yana kıvrıldı. kaşlarımı çatıp önüme döndüm yanımda oturan abime daha çok yaklaşıp bakışlarından kurtulmaya çalıştım.
Cansu yanıma gelip kulağıma eğildiğinde"tuğba halay çekelim diyor" diyerek yüksek ses yüzünden kulağıma bağırmıştı başım sallayıp ayağa kalktım, ağır adımlarla tuğbanın yanına gittik. hâlâ izlendiğimi adım gibi biliyordum ama inatla o tarafa bakmıyordum.
Üçümüz beraber halaya ilerlediğimizde ortaya geçip üçümüz halaya devam ettik. Üçümüz ortada halay çekerken diğerleri etrafımızda halay çekiyordu.
Halay bittiğinde karşılıklı oynamaya başladık. Sonlara doğru fazla yorulmuş olmalıyım ki midem bulanmaya başladı. Tuğbaya tuvalete gideceğimi söyleyip ordan ayrıldım. Tuğba cansuyla oynamaya devam ederken ben çoktan koridora sapmıştım sarsak adımlarla ilerlemeye devam ettim. Yer ayağımı altından çekiliyor, kulaklarım uğulduyor, dünya etrafımda dönüyordu. Sanki bilmeden alkol kullanmış gibiydim. Birden biri kolumu tutup beni kendine çevirdi karşımda gördüğüm kişiyle kaşlarımı çattım. Serkan. Ne işi vardı bunun burda? Yanlış yere mi geldim? Başımı kadırıp tabloya baktığımda BayanWC yazısını görmemle mümkünmüş gibi kaşlarımı daha çok çattım.
"Ne işin var senin burda? " dedim elimden geldiğince sert bir sesle.
"Merak etme güzelim bundan sonra hiç ayrılmayacağız.. Sadece sen ve ben varız. artık hiç kimse bizim aşkımıza engel olamıyacak ne baban ne abilerin" dedi.
Ben mal gibi ona bakakalmıştım. Ne diyor lan bu? Ne saçmalıyor? Ben onun söylediklerini algılamaya çalışırken bir anda beni omuzuna alıp yürümeye başladı hiç bir tepki veremiyordum sanki felç geçirmiştim bütün uzuvlarım işlevlerini yitirmişti. Arka kapıdan dışarı çıktığını görmüştüm. Beni arabaya yerleştirdiğinde gözlerim kapanmaya başlamıştı. Korktuğum için direnmeye çalışıyordum ama pek fayda ettiği söylenemezdi. Yavaş yavaş bilincimi kaybederken birinin bağrışını duydum. Daha fazla direnemeyip gözlerimi kapadım.
Bir süre sonra birinin beni sarsmasıyla zor da olsa gözlerimi araladım bana endişeyle bakan adamın "iyi misin?....Merak etme artık güvendesin" demesiyle gözlerimi tekrar kapadım ve karanlığın beni içine çekmesine izin verdim...
SON
*****
Merhaba arkadaşlar bu benim ilk kurgum.Umarım beğenirsiniz, gelecek bölümde görüşmek üzere...:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi
RomanceBu hikaye birbirine merhem olmak için dünyaya gelen iki kalpsiz kalbin hikayesi