Bölüm şarkısı : Elif Buse Doğan:Sen bir aysın.
Asıl olaylar diğer bölüm başlıyor arkadaşlar.
Babamın benim için söylediği sözler boğazıma düğümlenen iplere neden olmuştu,benim Halil Ağa ile evliliğime müsade etmişti.
Dün gece Haşmet Ağa'nın marabası ile haber salmıştık.Onlarda bize en kısa zamanda tekrar gelmek istediklerini bildirmişlerdi.
Bu sabah onların geleceğini öğrenmiştim o yüzden hazırlık yapıyordum.
Eğer herşey yolunda giderse bu akşam düğünümüzü konuşmak için geleceklerdi.
Çok heyecanlıydım,onu göreceğim için.Onu şu kısacık zamanda bile özlemişti yüreğim.Bu hissettiğim sevda mı bilmiyordum ama onun için sızlayan bir yanım var sürekli onu düşünen bir yanım vardı.
Elimdeki börek tepsisini ateşten alarak soğuması için dışarıda bulunan sedirin üzerine bıraktım.
Babam avlunun ortasında eline aldığı eski tüfeğini temizliyordu.
Son zamanlarda eşkiyaların yakın köylere kadar dadandığını duyduğu için kendince önlem alıyordu.
Bizleri korumak için yapıyordu çünkü babamın bizden daha değerli başka bir şeyi yoktu.Zengin değildik, az biraz ektiğimiz toprak ,üç beş küçük baş hayvanımız birkaç tane de tavuğu muz vardı.Babam bu yaşına kadar kimseye bizleri muhtaç etmemişti çok şükür.Kendi yağımızda kavrulup gidiyorduk.
Babam düşünceli gibiydi,elindeki tüfeğin durmadan aynı yerini siliyordu.
Onu böyle düşündüren şeyin ne olduğunu merak ediyorum ama sorsam bile cevap vermeyeceğini biliyordum.
Oradan kalkıp içeriye geçtiğimde yıkanacak birkaç parça çamaşırı elime alarak aşağıya inmiştim.
Kapıyı açmadan evvel babama dönerek gideceğimi heber ettim."Baba ben dereye gidiyordum birkaç parça çamaşır var onları yıkayıp geleceğim."
Babam daldığı işten başını kaldırıp bana baktığında önce elimdeki çamaşırlara daha sonra da bana bakarak konuştu.
"Gitmesen sultanım,bak akşama görücüler gelecek."
"Meraklanma baba her işimi hallettim.Hemen gidip geleceğim zaten."
Babamın birşey söylemesine müsade etmeden evden çıkmıştım.
Adımlarımı hızlı hızlı atıyordum,biran evvel dereye gidip çamaşırlar yıkayıp eve gitmem gerekiyordu.
Dere kenarına yaklaştığımda köyün genç kızlarının sesleri kulağıma çalındı.
Ağaçların arasından geçerek dereyi gördüğümde bu gün epey bir kalabalık olduğunu anladım.Kimileri ellerinde beyaz çamaşırı sıcak su kazanlarına atmış karıştırırken kimisi de büyük kilimlerini tokaçlıyordu.
Bazı kızlarda derenin karşısında oturmuş bu tarafa bakan yavukluları ile bakışıyordu.
Bende boş bulduğum bir yere geçerek çamaşırlar yere indirdim.
Yan tarafımdaki boş güğümü alarak büyük su kazanından bir güğüm suyu alıp tekrar yerime geçmiştim.
Ben işe başlar başlamaz etrafım köyün meraklı genç kızları tarafından çevrilmişti.
Onlara aldırmadan işime devam ediyorken onlar bana sorularını sormaya başladı."Kız Gazal Haşmet Ağa yeğenine seni istemiş doğru mu kız?"
"Ay Gazal adam da başka bir köyde ağaymış öyle mi sahiden?"
"Adı Halil miş ,pek yakışıklı adam dediler?"
"Kız yoksa geçenlerde derede gördüğümüz adamı?"
Deminden beri kulağımın dibinde konuşan meraklı kızlara alttan bir bakış atarak hepsinin susması gerektiği anlatmıştım.
"Evet kızlar, Haşmet Ağa'nın yeğeni Halil Ağa ile evleniyorum.Bu gün gelecekler aramızda söz yapacaklar.Düğün ne zaman olur bilmiyorum ayrıca ,evet Hatice o gün dere kenarında gördüğün adam beni isteyen.Şimdi beni rahat bırakında işimi bitirip eve gideyim daha çok işim var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alageyik
General FictionAdı çıkmış bir kızdı Gazal güzelliği dillere destan. Bir eşkıya 'nın elinde solacak mı yoksa o dağlarda sekecek mi? Gazal & Mihrali