Toprağa Düşen Kardeş Kanı

5.9K 304 259
                                    


Selam arkadaşlar biliyorum biraz uzun bir ara oldu  ama bu aralar çok yoğunum.
Yine de yazmaya devam ediyorum ama... hepsi sizin için .
E sizlerde yorumlarınız ile bana yardımcı olursanız çok sevinirim☺️

Bölüm şarkısı: Musa Eroğlu: Yâre Söyleme.

Gazal'ın sert sözleri ile Mihrali kendisini dışarıya zor atmıştı.
Söyledikleri yeterince sinirlendirmişti o yüzden ona o sinirle kötü bir şey dememek için kendini dizginlemeye çalışıyordu.
Aldığı derin nefesler bile onu sakinleştirmeye yetmezken kendisini karşı odaya attığında kızların Kübra 'nın başında durduğunu onunla birşeyler konuştuğunu görmüştü.
Sert sesi ile kalabalığın dağılmasını sağlamış çok geçmeden oda da yalnızca Kübra ile kendisi kalmıştı.

"Hepiniz dışarıya çıkın!"

"Mihrali o kadın..-"

Kübra dolan gözleri ile kendisine bakarak konuşmaya başladığında onun sözünü yarıda keserek kendisi konuşmaya başlamıştı.

"Sen benim karımı üzemezsin Kübra,ben ne dedim hı ..ne dedim ben.
Kimse benim karımın canını yakamaz ,ona ne söyledin bilmiyorum ama kendine gel ve birdaha onun gözünün önünde bulunma !
Yoksa karşında başka bir Mihrali bulursun!"

Kübra duydukları ile hıçkırarak ağlamaya başladığında Mihrali onu susturmak için hiçbir şey yapmamıştı.
İstediği kadar ağlayıp zırlayabilirdi, bu ağlamalar ona hiç gerçekçi gelmiyordu hem Gazal onun yüzünden yeterince üzülmüştü.

Odadan dışarıya çıktığında kendini büyük çınar ağacının dibine atmıştı,neydi kendisine bu kadar sıkıntı veren şey bilmiyordu.
O böyle bir kadın karşısında üzülüyor diye canı yanacak adam değildi.

"Olmaz lan olmaz... imkansız!"

Onunki bile bile ladesti kendine olan hıncını da sinirini de atmak için arkasındaki ağaca pes peşe yumruklarını indirmeye başladığında arkasından birisinin kendisini çekmesi ile kendine gelmişti.

"Yapma ...bir işe yaramaz artık,sen çoktan kaybettin!"

Mihrali önündeki Serhat Baran 'ın yüzüne bakamıyordu, kendisinde o yüzü de hakkı da bulamıyordu.

"Yok öyle bir şey!"

Serhat Baran başka bir şey söylemeden kendini çınar ağacının dibine attığında Mihrali de hemen yanına oturmuştu.
İkili bir süre hiç konuşmadan karşıda görünen Aze gelin kayasına bakmaya başlamıştı.
Mihrali'nin elinin üzerinden akan kanlar toprağın üzerinde hükmünü sürüyordu ama.o acı hissedemeyecek kadar hırsına kurban oluyordu.

"On altı sene oldu Ali ...can acısı geçiyor da yürek acısı geçmiyor.
Ölü ya da diri bilmek istiyorum sadece ,artık özlemek de yetmiyor ben onu birkez görüp öyle ölmek istiyorum."

"Ben sana yıllar önce söz verdim abi ,o sözü tutmadan bana da sana da ölmek haram!"

Serhat Baran Mihrali'nin yüzüne alaylı bir şekilde bakmaya başladığında, ardından gelecek sözlerin seyrini de fark etmişti.

"Ecel bu Ali kimi nasıl yakalar bilinmez,o yüzden Ali birazda kendini düşün artık."

"Benim düşünecek tek şeyim var o da yıllardır her yerde arayıp ta bulamadığım bir sızı."

Karşıdan gelen atlı gurup ile birlikte ikiside oturduğu yerden kalkarak o tarafa doğru bakmaya başlamıştı.
Gelenlerin kim olduğu belli idi ,gelen atlar meydanı tozu dumana katarak atlarını durdurduklarında atından ilk inen Yaman olurken onu takip eden ise Yakup olmuştu. Diğer adamlar atlarını alarak boş olan evlere doğru giderken Yaman ile Serhat Baran önce birileri ile erkekçe selamlaşmış ardından da kayalıkların olduğu tarafa doğru yürürken  olayları anlatmaya başlamışlardı.

Alageyik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin