Bu hayatta nefret ettiğim öyle çok fazla şey yoktur. Tabii buna beni çileden çıkaran bazı şeyler hariç. Mesela evde boş boş durmaktan hoşlanmıyordum. Kemoterapiye başlayalı 3 haftadan fazla olmuştu. Bu süre zarfında luka ile de konuşuyordum. Melis'in sınav dönemi geldiği için sürekli dersleri vardı. Arda iş için yurt dışına gitmişti, gelmesine daha haftalar vardı. Aras da sürekli staj a gidiyordu. Evde ki ben hariç herkesin önemli işleri vardı. Ben ise evden hastaneye hastaneden eve döngü içine girmiştim.
Hayatta nefret ettiğim ikinci şey kendinden zayıfı ezme çabası olan insanlar. Cinsiyet, ırk, tür din ayırt etmezdim ben. İyi kötü diye ayırır ona göre davranırdım. Şiddet en son başvuru yöntemi bile olmamalıydı benim nazarımda. İnsanların başkalarına güç gösterisi yapmalarından nefret ediyorum.
16 yıllık hayatımda bir şeylerden hep nefret ettiğim oldu. Ama bunlardan en güçlüsü şiddet uygulayan insanlardı. Şuan bir sokağın ortasında adamın birine saldırmış halde iken durumun ironisine kendi kendime bakıp bir hayli güldüm. Bir anda belimden çekilip birin kolları arasında kalana dek okayları idrak edememiştim bile.
5 saat önce:
"Tamam anne! " Hastaneden eve yeni dönmüştük. Ama ben dışarı çıkmak istemiştim. Beni lahana gibi giydirip sarması yetmiyor gibi sıra sıra nasihatlar sıralıyordu. Her birine kafa sallamak ile yetinirken ellerim ile ritim tutuyorum. En sonunda beni azad ettiği vakit kabanımı prenses eteği misali tutup selam veriyorum o ise gülüp yanımdan ayrılıyor.Denizi arayıp buluşmak istediğimi söyledim. O ise sevinç ile cevap verdi.
Denizi hatırlayalı 1 ay olmuştu. Onun ile ilgili her hatıra aklıma geri dönüyordu. Her ayrıntı... Onu hep kardeşim gibi görmüş, öyle kabul etmiştim. Onun benden hoşlandığını biliyordum. Bunu sır olarak sakladığını sanıyordu ama bakışları beni görünce parlıyordu. Hep saf, dünyadan haberi olmayan kızlardan olmanın nasıl bir his olduğunu merak etmişimdir. Bazen bilmemek iyi gelir insana. Eğer bildiğin şeyler hayatını kökünden değiştiriyor ise unut gitsin... Artık beni sadece kız kardeşi olarak görüyor. Tıpkı olması gerektiği gibi...Onu görüyorum, bol kahve bir pantolon, kahve renk bir kazak ve yelek giymişti. Krem rengi bir bere takmış bileğinde hiç çıkarmadığı bileklik vardı. 'Benim ona aldığım... 'Ona sesleniyorum bana döner dönmez kocaman bir şekilde gülümsüyor,kollarını açıyor. Ona doğru koşuyorum ve sarılıyorum. Kokusunu içine çekiyorum. Saçlarımı okşuyor ve gülüyor. Bende ona katılıyorum. Rastgele bir durağa gidiyoruz, rastgele bir dolmuşa binip rastgele bir durakta iniyoruz. Çevreyi gezip bolca havadan sudan konuşuyoruz. Yolda pamuk şeker görüyoruz ben mavi o da bembe olanı alıp yolumuzu sürdürüyoruz. O bana uzatıyor ben ona...
Bir oyun parkı görüyoruz, yaşımıza başımıza bakmadan koşuşturuyoruz, ilk ben onu sonra o beni sallıyor. Bağırıyor, dünya sesimi duysun istiyorum. Sonra tam yan tarafıma oturuyor ve bana en içten şekilde gülümsüyor. Bir süre gelen insanları seyrediyoruz. Üzerimizde ki garip bakışları umursamadan cesur bir şekilde çevreye kahkahalar atıyoruz. Kitapçının birine giriyoruz, kitapları bir bir inceliyoruz. Birbirimize o kitaplarda sonlarının olası versiyonlarını verip gülüyoruz. Birer kitap alıp birbirimize hediye ediyoruz.
Sahile gidiyoruz elimizde çekirdek ve kola şarkı söylüyor gülüyoruz. Bir müzik açıyor bu müziği hatırlıyorum. Geçmişten gelen o tanıdık melodiye eşlik ediyoruz. Bana bir elini uzatıyor ve dans etmeye başliyoruz. Dans ederken anılar zihnime hucüm ediyor. Bedeninin kasıldığını hissediyorum. Ona aniden sarılıyorum. Kalp atışları kulağıma yeni bir şarkı misali okşuyor. Ve sonra acı bir çığlık duyuyoruz.
Hemen kollarımı sarmış olduğum Denizden ayrılıp o tarafa doğru ilerliyorum. Arkamda olduğunu beni yalnız burakmayacağını iyi biliyorum. Sesin sahibi bulmak için koşuyorum sonunda duruyorum. Bir kadın yerde yüzü gözü dağılmış şekilde adamın birinden dayak yiyor. Çevrede bir ton insan var, her biri ya seyirci kalıyor ya da ellerinde telefon olayı çekiyor. Gözlerimin sinir ile dolduğunu hissediyorum. Deniz bana sesleniyor ona dönüp bakmıyorum. Sert adımlarla adamın yanı başına geliyorum "Allâh senin belanı versin! " diyerek adamın cüküne tekmeyi basıyorum. Kadın korku ile geriliyor. Adam iki büklüm oluyor ve sinirle bana dönüyor. "Sizinde, buna seyirci kaldığınız için sizinde versin! " Diyorum adamın sol dizine tekme atarak onu yere indiriyorum. Yüzüne, karnına elime neresi geçtiyse vuruyorum. Adama vurdukça gözlerim doluyor, doldukça vuruyorum. Adam kendinden geçerken biri beni kendine çekiyor.
Şimdi:
Çevrede ki insanlara bakıyorum "Sizin insanlığınız bu mu? 16 yaşında ki bir çocuğun yaptığını yapmak çok mu zor? Kadın sussun, kadın dediğin dizini kırıp otursun. Kadın dediğin kadın dediğin! Sonrasında şiddetle karşılasınca kameraya çekin, # ler açarak adalet isteyin! Adalet... Sahi bu ülkenin adaleti nerdeydi ki? Buna seyirci kalıp ölen kadınları onca haber arasında saniye belki saliseler verip suçlularını tahliye etmek mi! Şiddet tam anlamı ile kötüyken bu yaptığınız? Siz insan mısınız ya! İnsan dediğin bunu yapar mı? ALLAH HEPİNİZİN BELASINI VERSİN! "
Yapma demiş kadın,
Giymeseydin demiş adam,
Suçsuzum demiş kadın,
Gitmeseydin demiş adam,
Korkuyorum demiş kadın,
Yapmasaydın demiş adam,
Yaşamak istiyorum demiş kadın,
Böyle olmasaydın demiş adam,
Kadın demiş Ve susmuş,
Adam demiş ve kusmuş,
Adaleti sormuş yolcu,
Kalmadı demiş hancı,
Sevgi var mı demiş yabancı,
Saygı olmuyor mu yabancı?
Soran olursa söyleyeyim.
Hikaye böyle son bulmuş!Bölüm sonu;
Merabalar arkadaşlar aniden gidip geldimmm. Bölüm biraz garip biliyorum ama bu aralar ülke gündemi o bu derken bunaldım... Bölümde baya pozitif ya...
Bye
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakma Watty Kızı; Ailelerim Mi?!
Humor'Hayat sana limon verdiyse yaprak sarmaya sık!' Ben Mina ya da öz ailemin bana deyişi ile Arya. Şuan da 16 yaşındayım, üstün zekalıların okuduğu bir okuldan mezunum. Hayatımın son zamanları işsiz kalmanın depresyonu ile geçerken bir gün beni evlat e...