En sevdiğim anım seninle tanışmaktı.
Mihriban'dan...
Yiğit Ali'nin odasına çıktım. Ege uyuyordu. Pencerenin önüne ilerledim. Sandalyeyi çekerek bacaklarımı toplayıp oturdum. Başımı dizlerime yaslayıp dışarıya bakmaya başladım. Üzerimde onun kokusu vardı.
Pars'ın teklifini kabul ettim. Ona, bana bir gün vermesini ancak o şartla kabul edeceğimi söyledim. "Git ve ne yapacaksan yap, yarın akşam köprünün diğer tarafında seni bekleyeceğim, eğer birine haber verirsen anneni öldüreceğim." Demişti.
Dışarıdan saf gibi mi görünüyordum acaba?
Ben hiç bana dünyalar kadar yardım eden yakışıklı yüzbaşımı bırakıp o psikopat adam ile gider miydim? Kim bilir borcu nasıl şekillerde ödettirecekti bana, düşünmek bile kötüydü.
Yiğit Ali ne yapar eder annemi kurtarırdı. Aslında annem başıma birçok şeyin gelme ihtimalini bile bile beni onlara vermek istemişti ama ben onun gibi gaddar değildim. Hayatı kurtulsun, nereye giderse gitsin umrumda değildi ama asla bir araya gelmeyecektik. Kardeşimi de asla ona vermeyecektim.
Pars, beni korkutmak için öyle konuşmuştu. Konuşmaya başladığı an fark etmiştim bile. Bilerek o kadar ağladım, bilerek özür diledim. Eğer teklifini kabul etmeseydim beni bırakmayacaktı çünkü.
Anlattıkları hikayeydi. İlçede polis vardı, jandarma vardı. En önemlisi Yiğit Ali vardı. O taşları da zerre umrumda değildi.
Böyle düşünmeye başlayınca uykum kaçmıştı. Ona yük olmadığımı söylemişti. Gülümsemeye başladım. Ceketini burnuma yaklaştırıp kokusunu içime çektim. Vallahi de mis gibiydi kokusu. Havaymış denizmiş falan öyle değildi, ama tarif edemediğim kadar hoştu. "Allah'ım sen onu ve timini koru." Dedim.
Fabrikadan çıkıp yolda yürümeye başladığım zaman onlar için son ağlayışımdı. Bizi düşünmeyenleri biz de düşünmemeliydik. Aklıma bana bağırdıkları, beni dövdükleri anlar geldi. Onlara gücüm yetmemişti ama şimdi bana el kaldıramayacaklardı. Üzerime gelemeyeceklerdi. Bilmiyorum ama sanki bir yanımda sürekli olumlu düşünen bir ben vardım ve fazlasıyla merhametliydim. Diğer yanımda ise olumsuz düşünen ve merhamet etmeyen, acımayan bir ben vardım.
Benim orada 'anne' diye ağlayıp çığlık atmamı belki annesini gerçekten seven birisi yapardı ama o yıllarca beni kendinden uzak tutmaya çalışmıştı. Kendini hiç sevdirtmemişti. Bunun için içimden üzülmek gelmemişti. Ege'ye karşı da hep kötü davranmıştı. Ege onun istediğini yapmadığında sürekli onun yüzüne vuruyordu. Kaç kez bu yaptığı yüzünden onunla kavga etmiştim. İnsan şu küçücük çocuğa dokunmaya kıyamazken o vuruyordu.
Güzel bir aileye sahip olan insanlar çok şanslıydı.
2 saat önce...
Araca geçtiğimde üzerim sırılsıklamdı. Timdekiler karşılıklı oturmuşlardı. İri yarı, yapılı adamlardı. Yan yana iki boş yer vardı. Oturmadan önce biraz ayakta bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIŞ GÜNEŞİM
General FictionEn can yakan yara, gönül yarasıymış meğer. Sevdiği kızın başkasıyla evlendiğini gören Yiğit Ali, yaşadığı yeri terk ederek Ankara'ya gider. Yıllar geçer ve Yiğit Ali, başarılı bir yüzbaşı olur. Fakat gönül yarası bir türlü geçmez. Tam her şeyden umu...