19.BÖLÜM

1.6K 190 71
                                    

Sana olan sevgim; çöldeki kumların, okyanustaki damlaların ve gökteki yıldızların sayısından bile daha fazla...

Sana olan sevgim;  çöldeki kumların, okyanustaki damlaların ve gökteki yıldızların sayısından bile daha fazla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"İstediğiniz dosyaları masanıza bıraktım Mihriban hanım." Dedi kadın. Kahvemi koltuğun kenarına bırakıp ayağa kalktım.

"Tamam çıkabilirsin."

"Kim?" Diyordu Işıl. Işıl ne alakaydı?

"Çıkabilirsiniz." Dedim. Bu kadın odamdan niye çıkmıyordu?

"Mihriban öğle oldu uyanır mısın artık?"

Gözlerimi açtım. Rüyamda çok güzel bir odam vardı, bana ait çalışma masası vardı. Arkamda bayrak falan vardı.

"Off ne iş yaptığımı göremedim senin yüzünden." Dedim Işıl'a sessizce.

"Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğüne göre, yasama yılı hangi tarihte sonra erer?" Dedi. Beyin hücrelerim çalışmaya otuz saniye önce başlamıştı ve Işıl bana soru okuyordu. Işıl'a döndüm ve olabildiğince ters bakış attım. Bu bakışın adı, Gerçekten mi bakışıydı.

"Ebesinin doğduğu günde sona erer Işıl." Dedim. Telefondan çalışamıyorum diye kırtasiyeye gidip çıkmış sınav sorularının fotokopisinden defter yaptırtmıştı. Yattığı yerden soruları okumaya devam ediyordu. Ege ise ortamızda mışıl mışıl uyuyordu.

"Bu iğrenç espriyi ne sen yaptın ne de ben duydum Mihriban." Dedi.

Başıma dokundum, soğuktan saçlarım üşümüştü. Kalorifer çoktan sönmüş olmalıydı. "Sen ne zaman uyandın, saat kaç ki?" Dedim.

"55 dakika önce uyandım. Saat 8:55." Dedi. Çıkmış kaymakamlık sorularını okumaktan Ezel'in kör annesi Meliha'ya dönmüştü resmen.

"30 Eylül." Dedim. Ellerimi yüzüme kapatıp ayılmaya çalışıyordum.

"Aaa doğru bildin."

"Gece uyku tutmadı baktım biraz." Dedim.

"Helal kız sana." Dedi. Ona öpücük atıp yataktan çıktım. Ege'nin üzerini örtüp terliklerimi giydim.

"Hadi kahvaltı hazırlayalım. Ben kalorifere bakayım sen de çay suyu koy sonra çalışırız." Dedim. Dolaptan siyah kapüşonlu hırkamı alıp giydim. Fermuarı çekip başımı kapattım.

"Şu an acıktığımı fark ettim, hadi." Diyip o da kalktı. Pijamamı çıkartıp siyah Adidas eşofmanımı giydim. Ankara bebesine Adidas'tan başka eşofman yakışmazdı sonuçta. İçimdeki keleboşlar "He he aynen." Diyorlardı.

Çorabımı da giyip dışarı çıktım. Yüzüme çarpan soğuk havaya bakıp Elhamdülillah dedim. Evin hemen bitişiğinde olan ve ardiye görevi gören depoya girdim. Küçük pencereden gelen ışık içeriyi aydınlatıyordu. Odunların ilerisindeki kalorifer kazanının önünde durdum. Yakıt yok yazıyordu. Valla ben de yakıtım bitmiş gibi hissediyordum bazen.

KIŞ GÜNEŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin