Kadın yumruk attı, başım yana düştüğünde hızla aynı darbeyi ona uyguladım. Benim, beni her gün pekmezlerle ve onar yumurtayla besleyen annemin ileri görüşlülüğünden, onun da muhtemelce dövüşçü oluşundan vuruşlarımız kuvvetliydi. Kadın tekmeler savurdu, bende kollarımla engelledim. Onun uzun bacakları bir sağdan bir soldan tepeme tepeme yükseliyordu ama benim kaba etlerim resmen bir kalkan görevi görüyordu. Bir süre arenada gibi birbirimize hareketler yaptıktan sonra yorgunlukla kollarımı yere indirdim. Etim kızarmıştı ve çıkarken giydiğim dar kesim elbisemin kenarları çoktan patlamıştı. Geriye adımlayıp kendime soluklanacak zaman açacaktım ama kadın bundan yaralanıp hızla ayağını kaldırıp savurdu. Geriye doğru savruldum ve bizi ayırmaya çalışan bir görevliyle birlikte yere düştüm.
Ben adamın üstüne düştüğümden bana bir şey olmamıştı ama mevta için bir sela okunsa fena olmazdı. Kadın yerde olmamı fırsat bilip topuklu ayakkabısının sert kısmını karnıma indiriverdi.
Koca ayının ayağına bir kıymık battığında nasıl hissediyorsa bende anca o kadar acı duydum. Hatta buna kadın da epey şaşırdı ve ikinci kez vurdu ama benim gıkım çıkmadı. Göbeğimde en az on kilo yağ vardı benim, canımın yanması için önce onları aşması gerekiyordu bir kere.
Sinsice güldüm ve kadının bileğine yapıştım. Kürek gibi ellerimle incecik bileği tuttuğum gibi dizlerimin üstünde yükseldim ve urgan savurur gibi kadını kaldırdığım gibi etrafımda bir tur bir döndürdüm.
Bir kere bu kadın dört çocuk doğuramazdı, Miraç benden iyisini mi bulacaktı?
Kadını ikinci turda fırlatıverdim. Kadının bedeni kuş gibi havalanıp biraz ilerideki arabaya çarptı. Çıkan gürültüden ve telaşlı çığlıklardan sonra Miraç'a baktım.
Adam hala bizi görmemişti, güzel.
Hem geceleri apartmanı inleten horlamamı da duymaz bu. Böyle kör sağır biri lazım bana da.
Yerden kalkmaya çalışan kadına ilerledim. Toplu saçlarından tutup zoraki ayağa kaldırdım ama başını çektiği gibi bana kafa attı. Başım acıyla geriye düştü ama hızımı hiç esirgemeden öne doğru yönlendirdim ve bende ona kafa attım.
Onun bana etkisinin on mislini geri gönderdiğimden kadının kafası boylu boyunca yarıldı. Hani göktaşı dünyaya çarpsa bu kadar etki oluşturamazdı ama ben koskoca kafatasını bir darbemle yarmıştım. Kadının burnu kırıldı, yüzü kanlar içinde kaldı. Kadını kaldırdığım gibi omzuma attım ve ilerlemeye başladım. Şaşkın bakışların arasında ilerleyip kimsenin görmediği bir köşeye gelerek kadını yere attım. "Burnum!" diye haykıran kadına "Kocam estetik paranı öder. Üzülme." dedim ama kadın beni duymadı bile. Onun yerine bende kadını bir güzel dövdüm. Ağzı yüzü morarınca soluklanıp ayağa kalktım. Hem nefes nefese kalmıştım hem de aşırı derecede terlemiştim.
Kadının baygın bedenini tekrar kaldırıp ilerideki çöp kovalarının oraya fırlattıktan sonra havadaki çırpı bacaklarını da saklayıp üstümü çırptım.
"İntikam böyle alınır yelloz!" diye söylenip kadının kol çantasını koluma takıp kıvırta kıvırta köşeden çıktım. O sırada Miraç'ın beklediği taksi gelmiş olmalı ki telefonu kapadı ve etrafına bakındı. Şaşkınca yanında getirdiği kadınını ararken taksicinin seslenmesi ile ona doğru döndü ve arka kapıya yöneldi. Ancak aynı anda kapıyı tutan genç kadın ile şaşırıp göz göze geldiler. Elleri birbirine değmiş, tenleri karıncalanmış, rüzgar etraflarında aşk tutamları oluşturmuşken benim gözüm seğirdi. Avını gözleyen aslan gibi onlara bakarken kadının bileğinden çıkan kırmızı ipin Miraç'a bağlanmasıyla "Bileğini kesmeyenin ecdadını silksinler Miraaaaaç!" diye bağırıp üzerlerine doğru koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyvah! Son Çarem
Humor30 yaşına gelmiş, kiloları ile barışık olan evde kalmış kızımız, kaderin kırmızı ipini görebilme yeteneği ile sonunda kaderindeki eşine ulaşır. Boylu poslu, yakışıklı mı yakışıklı, bir de üstüne zengin ve centilmen olan koca adayı tamamen kursuzdur...