Bölüm 8: Beni yoldan çıkar

35 3 0
                                    


Transporter hızlanıp gidince diğer inatçı araca döndüm hemen. Arka kapının sol tarafında oturan adama doğru yanaştım bu kez. "Camı aç." hareketi yaptım ama oralı olmadı.

"Aç camı aç!" Yok, der gibi başını salladı.

"Ulan aç camı diyom."

"Yok, yok."

"Açmıyor musun?"

"Yok."

"Açmıyorsun yani?"

"Hıhı."

"İyi."

Aksiyon filmlerinde arabaları yoldan çıkarmak için yandan yandan birbirine vuran arabalar gibi atı üstüne doğru sürüp arabayı bir sallandırdım. Sürücü aniden yaklaşmamdan korkup direksiyonu hafifçe kırdı. "Aç camı!" diye çemkirip arka cama tıklattım ama açmadı. Diğer topuklumu da çıkarıp cama doğru vuracak olduğumda adam sürücüye her ne dediyse sürücü aniden üstüme kırdı ve at korkup aniden durdu.

G*tüm yine bir havaladı ve baş aşağı bir şekilde öne doğrusağruldum. Memelerim atın yüzüne yapışıp gözlerimiz kesiştiğinde ikimizde nefes nefese duruyorduk. Atın ani duruşu beni yerimden etmişti ve ben çok öfkelenmiştim. Atla göz gözeyken "Ne duruyon!" diye çemkirdim. O da başını silkeleyip beni geri yerime oturttu.

"Şimdi yaktım çıralarını!" diyerek ver Allah atı üstlerine sürdüm. Şimdi çarpışan araba neymiş ben onlara gösterecektim.

Arkamızda tatile gelmiş bir aile arabası vardı ve arabanın arkasında da bir bisiklet asılıydı. Arabaya yanaşıp arkasındaki çocuk bisikletini olduğu yerden söktüm, sonra kucağımda bisiklet ve altımda atla beni yoldan eden araca doğru yaklaştım. Arkamdaki aile arabasında çocuklar ellerindeki yarısı sıvılaşmış dondurmalarla bana şaşkın şaşkın bakıyordu.

Aileleri ilerine ne olmak istiyorsunuz dediklerinde "Bisiklet hırsızı bir gacı vardı, ondan olacağız." diyeceklerine emindim. Onlara göz kırpıp bisikleti havaya kaldırdım.

"Ben ki ne ben! Seyit Onbaşı'nın torunuyla aşık mı atarsınız siz ha!" deyip bisikleti arabaya doğru fırlattım ve o da döne döne arka camdan içeri girip aniden her yeri cam kırığına çevirdi. Yola düşen cam kırıkları arkamdaki aracı korkutmuş ve geriletmiş ama en önemlisi önümdeki aracı yoldan çıkarmıştı.

"Oh be!" diye söylenip usul usul uzaklaşan arabadaki masum bebeler gibi bana bakan adamlara hareket çektim.

Bunu halletmiştim.

Sıra diğerindeydi.

Bu yüzden Miraç'ın sürücü kapısını açan adamlara doğru atı sürmeye başladım.

Atın o anda hızlanmak yerine yavaşladığını görünce şaşırdım. "Deh!" deyip bir nabız yoklasam da atın resmen ahı gitmiş bağı kalmıştı. Altımdaki at kan ter içinde kalmış, başından aşağı vıcık vıcık su akar bir halde, bir de tın tın tın diyerek gidiyordu. Ağzı yüzü yamulmuştu, görende onu Arabistan çöllerinde üç gün üç gece susuz koşturdum sanırdı. At bir anda diz çökünce yalpaladım ve yelelerine yapıştım ama at resmen "Yetti be!" der gibi yere yatınca altında kaldım.

Atın koca cüssesinin altında ezilince bir "Hık!" diye soluğum kesildi. Başımı asfalta yaslayıp göğe bakındım ve beyaz ışığı görmeye çalıştım.

Tamam, bende çok koşturmuştum ama at biraz abartıyordu.

Ya da şu an üstüme yatarak "Beni zorlayan koşturmak değil üstümdeki yüz kiloluk ağırlık." da demeye çalışıyor olabilirdi. Sonuçta fayton atıydı ve o tırıs tırıs gitmeye alışıktı.

Atı zoraki üstümden atıp öndeki araçlara bakındım. İşte o anda da Miraç'ın bir bebek gibi devrilen araçtan çıkarılıp transportera bindirildiğini gördüm.

Hızla –asla hızla değil- yerden kalkıp peşlerinden koştum ama çoktan yolun sonunda gözden kaybolmuşlardı.

Acilen yeni bir araç bulmam gerekiyordu. Uçakta da bizi takip edebilecek misin, diye söylenirken şehir ya da ülke değiştirmekten bahsediyor olmalılardı.

Acele etmem gerekiyordu.

Atı olduğu yerde bırakıp –ki umarım hayvan katili olmamışımdır- etraftan bir taksi bulmaya çalıştım. Saçım başım dağılmış, üstümdeki elbise göğsümden göbeğime kadar yırtılmış, yalın ayaklarım toz içinde kalmış ve ne ara olduğunu bilmesem de bir tane çiçek tanesi memelerim arasına sıkışmıştı. Bu halimde değil taksiyi, normal bir araç bile durmazdı. O yüzden ben de ilk rastladığım arabanın önüne atlayarak onu durdurdum.

"Öndeki transporterı takip et!"

Eyvah! Son ÇaremHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin