Ajan Düşmesi

107 18 41
                                    

Başlık aklıma "Ünlü düşmesi" espirisinden geldi evet sorgulamayın💁‍♀️

Bu kuyruk cidden... Ah şaka gibi. Niye burada çalışmaya bu kadar meraklılar ki? Aslında sırf bu saray yüzünden burada çalışmak isterdim ama bu sırayı gördükten sonra arkama bakmadan kaçardım. Dört ay öncesinde hiçbir güç beni o sırada bekletemezdi ama şu an dört ay öncesinde değildik.

Görevli bizi sonsuzluğa giden sıranın arkasından geçirmiş ve bir sürü insanın elinde bulunan kağıtlardan vermişti.

Kağıtlar dil bilgimizi ölçüyordu. Anlaşılan farklı milletlerin fazla bulunduğu bir İmparatorluk olduğu doğruymuş.

Dillere fazla meraklı biri olarak tabiki bu dili öğrenmiştim ama diğerleri az çok biliyordu. Umarım bir pozisyon alırlardı.

Kağıtları verdikten sonra bizi oturacağımız yeri göstermişler ve geri gitmişlerdi. Doldurmam beş dakikamı almıştı. Diğerlerine baktığımda Seokjin iyi gidiyordu. Bitgaram biraz zorlanıyor gibiydi ama kağıdı az çok doldurmuştu. Dae-Hyun'un ki biraz fazla boş gibiydi ama Bon-Hwa'yı gördüğümde idare edebileceğini anladım. Bon-Hwa'dan çok umutlu değildim.

Kağıdı görevliye teslim edince bu kadar hızlı olmama şaşırdığı belli olan bir ifade yerleşmişti suratına. Bu da gururumu okşamadı değil şimdi.

"Arkadaşlarımı bekleyebilir miyim?" Onların dilinde sorduğum soruya bir görevli

"İstersen beklersin ama bu testi geçen herkes sıraya gidiyor ve belli bir sayıdan sonrası belli görevlere alınmayacak yani şimdiden girmen daha mantıklı." Diyerek cevap vermişti. Haklıydı o zaman. En azından belli sayıdaki görevlere ben girebilirsem diğerlerinin bunun için stres olmasına gerek kalmaz. "Teşekkürler." Cevabıma başını sallayarak cevap verdiğinde koşturmaya başlamıştım.

Annemin pazar açılacağı zaman erkenden gidip en el sürülmemiş ürünlerden aldığı zamanlar aklıma gelmişti. Eğer geç kalacak gibi olursa böyle koşardı. Ama koşuşunda bile zariflik olurdu benim annemin...

Düşüncelerim ile önüme bakmayı unutmuş kafamı vurduğum şey ile yere toslamıştım. O kadar hızlı koşmamalıydım.

"Ahhh" başımı okşayarak istemsizce ağzımdan çıkan kelimelerden sonra neye çarptığımı anlamak için başımı kaldırdığımda, ağaçların izin verdiği şekilde gelen güneş ışığının gözlerimi kamaştırması ile kısılan gözlerimden yüzünü göremediğim ama insan olduğundan emin olduğum bir şahısa çarpmıştım.

Elini uzatıp beni kaldırmayı denemek yerine bana baktığını düşünüyordum çünkü başı bana dönüktü.

"Kalkmam için bana yardım etmeyecek misiniz?" Ukalaca sorduğum sorudan sonra kıkırdayarak elini bana uzatmıştı.

Eline bakıp tekrar yüzüne dönmüştüm sonra tekrar eline bakınca elini elim ile ittirip "İstemez." Diyerek kendim kalkmıştım. Ben söylemeden önce aklına gelseydi bana ne.

"Yalnız bana çarpan sizsiniz ama nedense tavır yiyen benim." Üstümü silkelerken konuşması ile başımı kaldırarak onun yüzü ile karşı karşıya gelmiştim. Gözlerime gelen ışık yüzünden bir şeyleri algılamaya zorlansam da yavaş yavaş yerine oturuyordu. AY AY BİR SANİYE. BU ŞAHIS KİM BİLMİYORUM AMA FAZLASI İLE YAKIŞIKLI OLDUĞU KESİN. Buranın kayıp prensi olsa inanırım. Yani şu ana dek hiç kayıp Prens vakası olmasa da neyse.

"Size çarptığım için özür dilerim." Bunu derken ellerimi önümde birleştirmiş ve hafif eğilmiş ve tekrar doğrulmuştum. "Ama size çarpıp kendi kendime düşen her ne kadar ben olsam da siz de ben söylemeden bana yardım etme centilmenliğinde bulunabilirdiniz." Diyerek ona neden tavır yaptığımı belirtmiştim. Haklıydım ama.

Spy×King-YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin