"Suga!"
Duyduğum sesle birlikte Prens derin bir oflama ile başını boynumdan çekmişti.
Kalbim küt küt atıyor, ne düşüneceğimi ya da ne yapacağımı bilmez şekilde ellerimi omzunda sıkmaya devam ediyordum.
"Hızlı olsak iyi olur, Park."
Ellerini son kez okşadığı belimden çekmiş, ellerimin omzundan düşüp yanlarıma inmesini sağlayacak şekilde geri çekilmişti.
Hiçbir şey diyememiş, cahil kaldığım duruma karşın bir şeyler anlama beklentisine düşmüştüm.
"Umarım at binmeyi biliyorsundur."
Park Krallığının en iyi at sürücülerinden biriydim. Tabi bunu Prens Suga'nın bilmemesi, benim açımdan daha iyiydi.
Prens Suga ahırdaki Bembeyaz olan ata adımlarken onu cevaplamıştım.
"Biraz bilgim var, Prensim."
Atı bölmesinden çıkarınca yandaki bölmeye geçip bembeyaz ata karşın simsiyah olan atı özgür bırakmıştı.
"Bax'e 'Merhaba' de o zaman." Beyaz atı göstererek konuşmuştu.
Atları fazlasıyla severdim. Onlarla birlikte olduğumda kapana kısıldığım yalnızlık, kendini özgürlüğe çevirirdi.
"Bu da Bellum." Siyah atı başını okşayarak tanıtmıştı.
"Suga! Nereye kayboldun?" Gittikçe yaklaşan bağıran Kralı duymamızla birlikte Prensin bıkkınlıkla Bellum'a binmesi bir olmuştu.
"İyi bir sürücü olsan iyi olur, Park. Yoksa hızıma yetişmen zor olacak."
Açıkça bir düelloya davetti.
Ve ben düellolara bayılırdım.
"Prensim, lütfen beni hafife almayın."
Bax'i kısa bir süre alışma amaçlı sevdikten sonra tek seferde binmiş, uzun süre sonra tattığım mücadele ateşinin kıvılcımları gibi parlayan gözlerimle ona bakmıştım.
"Yoksa fazlasıyla pişman olursunuz."
************
Saçlarım, bedenim, vücudum ve tüm benliğim özgürlüğün ne olduğunu tekrar tadıyordu sanki.
Saçlarımın her telini ayrı ayrı uçran rüzgar, kıyafetimin içine giren serinliği ve düşünce zincirlerimden kurtulmamı sağlayan o his.
Uzun süre sonra bu kutsal hayvanlarla bir amacım olmadan, binmek için binmiştim.
Prens ile başa baş giderken yeşilliklerin üstünde, mavi gökyüzünün altında, altın sarısı güneşin kucağındayken gerçeklik algımı kaybediyordum.
Beynim düşünme yetisini kaybetmiş, vücudum refleks ile haraket ederken kontrolü elden bırakmanın ne kadar güzel bir his olduğunu tekrar yaşıyordum.
Kontrolle kontrol edilmezken, kana bulanmış ellerimi temizlemek için bileğimi kanatma cesareti gösterirken...
Prensin yavaşlamaya başladığını görünce aynı şekilde yavaşlamıştım. Gelmek istediği yere gelmiş olmalıydık.
"Böyle iyi at kullanmayı nerede öğrendin, Park?" Bellum'dan inerken konuşmuştu, Prens.
"Daha önce de söylediğim gibi Prensim, 'Biraz bilgim var, Prensim.'" Bax'ten inerken Prensi cevaplamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spy×King-Yoonmin
Fanfictionİnsanlar bazen aşık olmaması gerken kişilere aşık olur. Bu durumda sığınacağım bahane "Aşık olacağım kişiyi ben seçmiyorum." Olacak.