Herkesin belli bir görev aldığı için fazla fazla mutluyduk. Belki de bu görevler ailemizi kurtarmamız için tek şansımız olabilirdi.
Eşyalarımızı bıraktığımız adamın yanına gidip eşyalarımızı almış ve kalacak bir yer öğrenmiştik.
Tatil için gelen kişilere konaklamaları için oda kiralayabiliyorduk.
Bir saniye ama bizim paramız yok.
Evet, kral bozuntusu bizi beş parasız buraya göndermişti.
Birbirimize çaresiz bakışlar atarken ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Hey siz yeni seçilen görevliler değil misiniz?" Sarayın orada bizi bulup saraya götüren görevli bizim seçildiğimizi görmüş ve tebrik de etmişti. En başta kanım ısınmasa da hiç kötü biri gibi değildi.
"Evet, onlarız." Diyerek cevap vermiştim.
"Eee sizin burada ne işiniz var, neden sarayda değilsiniz?"
Şaşkınlıkla "Sarayda mı olmalıyız?" Diye sormuştum.
"Elbette. Orada size kalacak yer verecekler. Atlayın sizi saraya bırakayım." Diyerek at arabasını göstermişti. Büyük ihtimalle o da saraya gidiyordu.
"Çok teşekkürler." Diyerek eğilmiş bizimkilere durumu açıklamış ve at arabasına binmiştik.
Saraya eşyalarımız ile giriş yapıtığımızda birilerinin bize yardım edeceğini düşünmüştüm ama sadece aval aval bakmışlardı.
"Prensin bakıcısı ve misafirlerle özel ilgilenecek olan kişiler kimler?" Görevlinin dedikleri ile Seokjin hyung ve ben öne çıkmış aynı anda "Benim." Demiştik.
Görevli bizi gel işareti yapmış ve "Siz burada kalmayacaksınız." Demişti.
Nasıl kalamayacaktık, yoksa bizi sokağa mı atacaklardı? Prens zevk olsun diye böyle bir şey yapardı. Onda o tip vardı."Siz Sarayın içinde soylularla kalacaksınız." Görevlinin dediği ile ağzım ve gözlerim kocaman açılmış, şaşkınlığımı fazlasıyla belli etmiştim
Ya biz o kadar soylularla kalıyoruz ama kimse elimizdeki eşyaları almaya tenezzül etmiyo-
Bir anda görevliler tarafından eşyalarımızın alınması ile tekrar neye uğradığımı şaşırmıştım.
Şimdi ise neden bize haber vermeden eşyalarımızı aldılar diye söylenecektim.
Eşyaların elimden alınması kendime gelmiş ve görüş açıma tam bana bakan Prens girmiş, gözleri gözlerime kenetlenmişti. O beni mi izliyordu? Onu fark etmeme rağmen gözlerini asla kaçırmıyordu. Ben ise gözlerimi çekemiyordum. Şaşkınlık, utanç, merak, ilgi... Hangi sebeple gözlerimi çek(e)miyordum bilmiyorum ama bu bildiğim duygulardan sebeple değildi.
Gözlerimin tek odak noktası prens olduğu için önüme bakmamamdan kaynaklı güzel bir düşüş yaşamıştım. Fizik kanunları ile yerle bir olduktan sonra gözlerim en sonunda zincirlerinden kurtlumuştu.
Seokjin hyung hemen yanıma gelip "İyi misin?" Diyerek beni kaldırmıştı. Yani kendimi tutacağım diye ellerimde oluşan yaradan başka bir şeyim olmadığı için "İyiyim." Demiştim.
Ayağa kalkınca tekrar Prense bakmış ama onu görmemiştim. İki saniyede kaybolmuştu.
Sonunda bizi Saraya girmiş önce Seokjin hyungu ikinci kattaki bir odaya sonra ise beni dördüncü kattaki bir odaya getirmişlerdi.
Görevliler odadan çıkınca hemen odayı incelemeye başlamıştım.
Oda güzeldi. Ana renk krem rengiydi ama eşyalarda altın rengi detaylar da vardı. Koskocaman bir yatak ve mükemmel bir manzarası olan balkona da sahiptim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spy×King-Yoonmin
Fanfictionİnsanlar bazen aşık olmaması gerken kişilere aşık olur. Bu durumda sığınacağım bahane "Aşık olacağım kişiyi ben seçmiyorum." Olacak.