4. BÖLÜM: GALATA KULESİ.

8.7K 1.2K 3.2K
                                    




Merhabalaaaaar!

Tekrar beraberiz. Oyları ve yorumları unutmayalım lütfen beni çok motive ediyorlar. İyi okumalar!



4. BÖLÜM: GALATA KULESİ.



Teoman, Galata'da Rıhtımda

Pinhani, İstanbul'da


Lisedeyken izlediğim diziler, filmler ya da okuduğum kitaplara özenerek hayal ettiğim arkadaş grubunu ve aşkı hep Paris'te bulacağıma inanıyordum.

Üniversitenin ilk senesinde bir an olsun gerçekten de bulduğuma inanmıştım.

Ama işler yolunda gitmemişti.

Belki de hayallerimi yaşayacağım yer Paris değildi.

Belki de İstanbul'du.

Ya da belki şu an her şey çok yolunda gittiği için hayalperest kişiliğimi konuşturarak olmayacak hayallere kapılıyordum ve sonunda, geçen sefer yaşadığımdan bile daha kötü bir çöküş yaşayacaktım. Ama şu an için umurumda değildi. En azından gece yastığa başıma koyana kadar bunları önemsememeye çalışacaktım.

Sadece on üç ay buradaydım. O yüzden anı yaşamayı öğrenmem gerekiyordu.

Kampüsün çıkışına doğru yürürken ikimiz de sessizdik. O bir adım önden gidiyordu. Ben ise hemen arkasındaydım ve sırtını izliyordum. Üzerindeki tişörtün ve kot pantolonun ona ne kadar yakıştığını düşündüğüm sırada birden arkasını dönmesiyle far görmüş tavşan gibi kalakaldım.

"Çabuk ol," dedi bana baktığı sırada. "Birkaç saate eve dönmem lazım." Kaşlarım çatıldı. Neden dönmesin gerekiyordu ki? Ağzımı açacağım sırada, "Gitmek istemiyor musun?" diye sordu. "Sorun yok. Seni film gecesine de bırakabilirim."

"Hayır," dedim aniden. O kadar hızlı cevap vermiştim ki o da benim gibi cevabın aniliğine şaşırmıştı. "Yani, hayır. Seninle gelmek istiyorum." Yuh sana. Daha açık belli et niyetini. "Yani," diye ekledim aceleyle. "İstanbul'u gezmek istiyorum. Çok merak ediyorum."

Dudakları yana kıvrıldığında gözlerim anında oraya kaydı. Tartışmasız, hayatımda gördüğüm en tatlı gülüşe sahipti. Gözlerinizi alamıyordunuz. Salgın bir hastalık gibiydi, soluduğunuzda size de bulaşıyordu.

"Tabii," dedi, dudaklarındaki güzel gülümseme silinmezken. "Gezelim bakalım, İstanbul'u."

Ona cevap vermediğimde parmakları arasındaki sigarayı yere atarak ayağındaki siyah Vanslar ile izmariti çiğnedi. Cebinden sigara paketini tekrardan çıkardı ve içinden bir dal daha çekerek dudakları arasına koydu.

"Sigara içiyor musun?" diye sordu sigara dalı dudakları arasında sallanırken. Paketi ikram etmek için bana doğru çevirdiğinde. Aslında sigarayı geçen dönem bırakmıştım ama kendimi kandırmaya gerek yoktu, iradesiz bir insan olduğum için ancak birisi bana dal uzatana kadar bıraktığımı iddia edebiliyordum.

Bu yüzden parmaklarım onun uzattığı paketten bir dal çekmek için harekete geçtiğinde, "Normalde içmiyordum," dedim ama cümlem bittiğinde dal çoktan dudaklarımın arasındaydı.

ON ÜÇ AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin