12. BÖLÜM: YOLCULUK.

7K 829 156
                                    



12. BÖLÜM: YOLCULUK.


Taylor Swift, Maroon

Uyandığımda nerede olduğumu algılamam birkaç saniyemi aldı. Yanımda Deniz yoktu ve üstümde ikinci bir pike daha vardı. Esneyerek sulanan gözlerimi ovuşturduğumda gözlerim odanın içinde dolaşmaya başladı. Gözlerimi kapattığım zamankinden daha karanlıktı. Perdeler yüzünden içeri ışık girmediğinden, saatin kaç olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Birkaç dakika yatağın içinde debelendikten sonra sonunda pikeleri üzerimden fırlatarak kalkmayı başardım. Odanın içindeki banyoya doğru ilerledim ve suyu açarak yüzümü iyice yıkadım. Ağzımdaki iğrenç tat yüzünden kusacakmış gibi hissediyordum, bu yüzden öğle uykusundan nefret ediyordum işte.

Masanın üzerine bıraktığım telefonumu elime alarak odadan çıktım. Alt kattan sesler geliyordu. Telefonu açarak saati kontrol ettiğimde akşam sekize doğru geldiğini gördüm. Nereden bakarsam en az altı saat uyumuştum, yani bu öğle uykusu olmaktan çoktan çıkmıştı. Üç saate geleceklerini söylediklerine bakacak olursak, Tanberklerin çoktan gelmiş olması gerekirdi.

Merdivenlerden aşağı indiğim sırada Yasmin'i gördüm, siyah bir köpeği salonun içinde kovalayıp duruyordu. Muhtemelen o köpek kulübesinin sahibi olan, benim göremediğim köpekti. Merdivenleri inerek salona geçtiğimde ikisi de ortadan kaybolmuştu. Tanberk ellerinde tabaklarla mutsuz bir şekilde, mutfak olduğunu tahmin ettiğim yerden çıkmış bir şekilde salona doğru yürüyordu.

"Günaydın uyuyan güzel," dedi alaycı bir sesle. Elindeki tabakları yemek masasına dizmeye başladığında yüzündeki mutsuz ifadeye gülmeden edemedim.

"Sen neden bu kadar mutsuzsun?"

"Biri köpek kovalıyor diğeri bahçedeki hamakta yatıyor öteki otuz üç saattir valiz hazırlıyor," dedi tabakları dizdiğinde. Kafasını kaldırıp bana baktığında bu sefer de getirdiği çatal, kaşık ve bıçakları dizmeye başlamıştı. "Yine aynı adamla aynı odanın içine tıkılı kaldım saatlerce. Üstelik iş de bana kitlendi."

"İş dediğin şey birkaç tabak dizmek mi, Tanberk?"

"Sana hamakta yatanlar ve köpek kovalayanlar da var diyorum," dedi huysuz bir sesle. "Onlarınkinin yanında benimki iş sayılmıyor mu gerçekten?"

"Deniz ne yapıyor?" diye sordum onun yakınmalarını umursamadan.

"Sen zaten beni hiç sorma," dedi kafasını iki yana salladığında. "Anca onu sor."

"İstersen bu konuyu hiç açma," dedim ona dik dik baktığımda. "En azından dünyadaki en yakın arkadaşım diye kandırdıktan sonra seni tatil planından ban etmedim."

"Ne anlatıyorsun ya sen?" diye sordu şaşkın bir sesle. "Ben mi kandırdım seni? Bu konuyu daha ne kadar dramatik bir hâle getirebilirsin diye sabırsızlıkla bekliyorum, merak etmeye başladım yani. Hem ayrıca senin ban edilmiş hâlin bu mu? Arabada uyuyamam diye güzellik uykusu bile yapmışsın be!"

"Sen de yapsaydın," dedim omzumu silkerek. "Beş saatte İstanbul'un neresinden neresine gittin sen, hayırdır? Bayram trafiği falan vardı da bizim mi haberimiz yoktu?"

"Bayram trafiği falan nereden biliyorsun be sen?" diye sordu şaşkın bir sesle.

"Sen beni kandırabileceğini mi sanıyorsun?"

"Of, Bella!" Yanaklarını şişirerek bıkkın bir nefes verdi. "Ne anlatıyorsun ya sen?"

"Günaydın, uyuyan güzel."

ON ÜÇ AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin