2. YERLE YEKSAN
Happier Than Ever, Billie Eilish
Hayatım boyunca her ana birçok dilek sıkıştırdım. En çok da mutlu olmayı diledim. Şöyle olsa nasıl olur, neler değişir, diye düşünüp durdum. Şimdi büyük bir çıkmazın içinde odamda dört dönerken yine aynı şeyler tekrarlamaya başlamıştı. Tek fark şimdi hayal kurmuyor, pişmanlığın pençelerini bana geçirmesine izin veriyordum.
Görevlinin sözlerinden sonra yapacak bir şey olmadığını kabullenmiş ve geri eve dönmüştüm. Saatlerdir o mektuba bir açıklama bulmaya çalışıyordum. Ama hiçbir açıklamaya ben bile tatmin olamamıştım. Gözünde garip bir yere geleceğimi biliyordum. Belki bir daha beni görmek istemeyecek ve hatta konuşmayacaktı. Umarım öyle olmazdı, iki yıldır zaten ondan uzaktım.
Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım, daha fazla düşünmenin fayda etmeyeceğini kabullenmem gerekiyordu. Olmuştu ve babaannemin de dediği gibi olanla ölene çare olmazdı. Kalbimde öyle bir ağırlık yapmıştı ki bu düşünceler kendimi yorgun hissediyordum.
Babam yaklaşık bir saat önce gelmiş ve odasına çekilerek sınav sorularını hazırlamaya başlamıştı. Okulunda haftaya bursluluk sınavları başlayacaktı. Annem bugün yarı zamanlı gitmişti ve gelmesine iki saat vardı. Yalnız kalınca kendime sardığım için telefonumu da aldıktan sonra babamın yanına gitmeye karar verdim. Bir yandan telefondan güncel haberlere bakarken alt kattaki çalışma odasının kapısını tıklattım. Babamın kapının diğer tarafından gir diyen sesini duyduğumda yavaşça araladım kapıyı. Kafamı oluşturduğum küçük aralıktan sokarken yüzümde sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme vardı. Çalışma odasında onu çok rahatsız etmek istemezdim ama şu an ona ihtiyacım vardı.
"Gelebilir miyim?" Diye sordum nazik bir sesle. Eğer çalışıyorsa gidip biraz daha kendimi yiyebilirdim odamda.
Gülümseyerek kafasını sallarken, "Soruya bak, gel tabi," dedi çok sevdiği kalemi sıkıştırdığı parmakları bana doğru dönmüştü. Öğrencilerinin aldığı hediyelere değer veriyordu.
Kapıyı aralıklı bırakarak koyu renklerin ağırlıklı olduğu odada ilerledim. Kahverengi deri koltuğa oturup ayaklarımı yere vurmaya başladım ama terlik olduğu için ses yaptığını fark ederek çabucak buna bir son verdim. Stresli olduğumda bu hareketi yapıyordum istemsizce ve bu babamın da gözünden kaçmamıştı.
"Kolay sorun, Faruk Hocam," diye dalga geçtiğimde kahkaha atarak bilgisayarını kenara çekti. Üzerinde okuldan geldikten sonra giydiği sade gri bir tişört vardı. Kırklı yaşlarında olduğu için kömür karası saçlarına çoktan ak düşmüştü. Gülümseyerek ona bakarken pişmanlık kanlı pençelerini omzumdan çekti ve nefes almama müsaade etti.
"Fen lisesi onlar, Gülay. Emin ol benim kolay olsun biraz, çok da sıkmayım, dediğim soruları gözleri kapalı yapıyorlar."
"Doğru ya fen lisesinde olduğunu unutuyorum bazen," dedim dirseklerimi bacaklarıma yaslayıp öne doğru eğilirken. "Peki hiç eski çalıştığın meslek lisesini özlüyor musun? Bence orada güzel öğrenciler var gibiydi. Sadece bazıları eğitim sisteminin gazabına uğramışlardı ve orada olmayı hak etmiyorlardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Teen FictionÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...