9. KAVAK YELLERİ
Cornfield Chase - Piano Version, Hans Zimmer & Javi Lobe
Kavak Yelleri, Nilüfer & Feridun Düzağaç
Gözümü kapatıp açana kadar kaç saniye geçiyordu ya da nefes alıp verdiğimde? Her refleks ile ömrümden belli bir zaman akıp gidiyordu. Evet, bazen zaman akıp gitsin isterdim ama ilk defa dursun istiyordum, mümkünse de geriye almak çünkü; bir şansım daha olsa arkamı dönmez beni kovmasına rağmen yanında kalırdım. Yalnız kalmak istediği için onu yalnız bırakmayı düşünmem aptalca bir hareketti, benim yapacağım bir şey değildi.
Kalbim öyle atıyordu ki birazdan duracağını düşünüyordum. Titreyen ellerimle kafasını dizlerime çekmiş, parmaklarım nabzını arıyordu. Etrafımızdaki hareketlilik beni daha da tedirgin ediyordu. Alnı kanıyordu ve bilinci yerinde değildi. Başını sert bir şekilde çarptığı için oluşabilecek tüm kötü senaryoları zihnimin sahnesinde ön gösterime çıkarmıştım.
Ambulansı aradıklarını duyuyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Sanki bakışlarımı ondan çeksem, elimin altındaki nabzı kaybetsem bir daha bulamayacak olmaktan korkuyordum. Derin bir nefes almaya çalıştım. Gözümden akan yaşlar artık kurumuştu.
"Banu." Furkan'ın sesini duydum biraz sonra. Kabalık azalmıştı ama birkaç hoca bizimle kalmıştı. İlk yardım dersi alan kimse mi yoktu, neden kimse yardım etmiyordu?
Bir şey demek istiyordum ama kelimeleri kaybetmiş gibiydim. Şoka mı girmiştim yoksa bir krizin eşiğinde miydim, bilmiyordum. Kendime engel olamıyordum ve titrerken de hâlâ onu tutuyordum.
Ambulans neden gelmemişti?
"Furkan çekil," dedi bir ses. "Bi bakayım çekil." Gelen kişi Ulaş'tı. Furkan çekildi mi bilmiyordum ama biraz sonra Ulaş, Banu'nun gözlerini teker teker açıp baktı. Diğer bileğinden nabzını baktı. "Herhangi bir hastalığı var mı?" Kafamı iki yana salladım. "Tansiyon aleti var mı?"
Danışman kız tarafından tansiyon aleti getirildi ve Ulaş yeşil manşonu sol koluna doladı. "Tansiyonu düşmüş," dedi sakin bir sesle.
"Ona tansiyonunu ölçelim, demiştim. Bir kere daha böyle bir şey yaşanmıştı. Beraberdik, yürüyorduk ve bir anda başının ağrıdığını söyledi, ayakta duramadı. Söylemedi ama başının da döndüğünü anlamıştım." Konuştuğumda boğazım ağrıyordu. Ulaş, anladım dercesine kafasını sallamıştı. Ama anladığını sanmıyordum. Çünkü, şu an ben bile kendimi anlamıyordum.
Furkan'ın bir şeyler dediğini duydum ama ne söylüyordu hiçbir fikrim yoktu. Muhtemelen tüm suçun kendisinin olduğunu düşünüyordu. Biraz önce kavga etmişlerdi ve şimdi de onu kaybetmekle burun buruna gelmişti. Ulaş, Banu'nun kulak memesini tırnakları arasında sıktığında Banu'nun kirpikleri titredi.
Ve Banu biraz sonra huysuz bir mırıltı ile gözlerini açtı.
Titreyen kirpiklerinin arasından yeşil gözleri gözlerimle buluştuğunda gülümsemeye çalıştım. Bir şey diyemeyeceğimi fark etmiş olmalı ki Ulaş, Banu'nun dikkatini kendisine çekti. "Banu, tansiyonun düştü," dedi sakin bir sesle. "Ama şimdi iyisin." Onun yerine ben konuşsam muhtemelen böyle sakin konuşamazdım. Banu bakışlarını ona çevirdi ve doğrulmaya çalıştı. "Bir şeyler atıştır, ambulans gelince yine de hastaneye git önlem almakta fayda var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Teen FictionÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...