10. KIYAMET GÖZLER
Eksik, Batu Deniz
Düşündüm Dün Gece, Karma Retro
Al Beni, Kalben
Ağlamak Güzeldir, Sezen Aksu
Olmuyorsa zorlamak gerekir, buna inanılır değil mi? Bazen olmuyorsa olmuyordur, durmak; durulmak, geçip kenara izlemek gerekir. Bu bir kaçış değil, vazgeçiş. Sular durulduğunda daha net görürsün. İyiyle kötüyü; güzelle çirkini ayırt eder, kendin olursun.
Ben hislerimden vazgeçmiştim, dostumdan değil. Ondan istesem de vazgeçemezdim.
Kaç yaşına gelirsek gelelim her başımız sıkıştığında birbirimize koşacağız, demiştik. Ama ben en çok dostumdan uzak durmuş, ondan saklanmıştım. Kendimi onun yerine koyuyordum birkaç dakikalığına da olsa. Dostumun benden bir şey saklamasına ayrı, abime bir şeyler hissetmesine ayrı bozulurdum muhtemelen. Ama sonun da kabulleniş gerçekleştirip kalbe söz geçmez, derdim. Kalbe söz geçmez değil, kalbe söz geçirmeye bile çalışılmazmış. Ne yazık ki şimdi bunu kötü bir tecrübe ile anlıyordum. Bazı şeyleri anlamamak, bilmemek hiç şüphesiz en iyi olanıydı.
Vazgeçiyorum derken bambaşka bir yere sürüklenmiştim.
Artık sırrımı bilen biri vardı.
Ulaş.
Ve bu beklediğim aksine beni yüklerimden kurtarmış gibi hissettirmiyordu. Kapana sıkışmış gibi hissediyordum. Onları kardeş sanıyordum ama Banu'nun sözleri aklıma geldi. Üvey ağabeyi diye bahsetmişti Ulaş'tan. Ulaş, Furkan'ın öz ağabeyi değildi ve ben bu yüzden onun olduğunu asla düşünememiştim. Mektubun sonunda Ulaş Koç yazıyordu ve bilgim kadarıyla Furkan'ın soy ismi Selim'di. Yani Ulaş, Furkan ile kardeşti ama farklı soy ismi kullanıyordu.
Ağlamam durmuş ama iç çekişlerim yerini koruyordu. Başım ağrıyordu ve burnumu çekerken yerin dibine girmeyi diliyordum. Sanki göğsümün ortasında kocaman bir delik açılmış, esen rüzgarlar orada toplanmış şimdi de beni üşütmek istercesine gün yüzüne çıkmıştı.
Başımı omzundan kaldırmak istiyor ama bunu yapamıyordum. Öyle utanıyordum ki keşke dünya şu an dursaydı da ben başımı buradan kaldırmak zorunda kalmasaydım. Eli sırtımda beni rahatlamak için aşağı yukarı hareket ediyordu ve biraz daha böyle kalsam uyuduğumu bile düşünmeye başlayabilirdi.
Fazlasıyla yavaş bir hareketle başımı kaldırdım ve gözlerimi gözleri hariç her yerde gezdirdim. "Daha iyi misin?" Sorusu ile bakışlarım refleks halinde gözlerine dönmüştü. Ama çok oyalanmadan etrafta gezdirmeye başlamıştım. Kafamı evet dercesine salladım. Sanki bunun yalan olduğunu söylemek istercesine kuşların sesi duyuldu birkaç saniye. Sessizliğe gömüldüklerinde kanat çırparak gökyüzünde süzülmeye başladılar. Onun dışında her şeyi inceliyordum.
Yanımızdan geçen bir kadının ters bakışları ile olduğumuz durumu kavradım ve anında geriye kaçarak ondan uzaklaştım. Eli iki yanına düşmüş, gözleri bendeydi. İçimdeki tedirginliği yok sayamadım. Söylemeyeceğine dair söz vermişti. Ama ben bir yabancının sözlerine nasıl güvenecektim ki? Başından beri beni tanımasına rağmen bana bile çaktırmadan devam ettiyse şimdi de bildiklerini yok saymalı ve aynı şekilde devam etmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Roman pour AdolescentsÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...