14. KALBİN KIYILARI
Katil & Maktül, Yüksek Sadakat
Ve Ağlar, Atakan Ata
Durmak istemek ama ilerlemek zorunda kalmak.
Yorgunsun; durmak, nefes almak istiyorsun. Arkandan ittiren eller senin ilerlemeni istiyor, takılıp düşüyorsun. Yara alan dizlerin kimsenin umurunda olmuyor. Belki de artık istediğin gibi görünmezsindir.
İçtiğim içeceğin tadı başta güzeldi, kırmızı meyve ağırlıklıydı sevdiğim gibi. Yavaştan içimi bulandırmaya başladığını fark ettiğimde içmeyi bıraktım.
Barın ve Valeria yanımıza döndüklerinde daha sıkı sohbet etmeye başladılar. Ben kafamdaki soru işaretlerinin artması ile daha da sessizleşmiştim. Barın'ın bir şey sakladığından artık emin olmuştum ve sakladığı her neyse bunu babam da biliyordu.
"Ne zaman gidiyorsun?" Diye sordu Furkan, bana doğru dönerek. Banu'nun bayıldığındaki yaşadığımız gerginliği unutmuştum, bu yüzden benimle rahatça konuşabiliyordu. Kin tutan biri değildim, ki o an kim olsa yerinde aynı şekilde davranırdı.
"Yarın sabah gidiyorum," diye yanıtladım. Babaannemin evi aklıma geldiği için gülümsemeden edemedim. Daha gitmeden orayı hayal etmek bile bana enerji vermişti. Oranın atmosferi çok farklıydı ve bana iyi geliyordu.
"Ne zaman döneceksin peki?" Diye sorduktan sonra Banu'ya doğru yaklaşarak sessizce konuştu. "Sevgilim gidişine üzülüyor, onu çok üzmemek için hemen dönsen iyi olur."
Kahkaha atarken yanımdaki arkadaşıma sarıldım. "Merak etmeyin benden kurtulmak o kadar kolay değil, çabuk dönerim. Ben dönene kadar sana emanet bu güzellik, ona iyi bak," dedikten sonra yavaşça Barın'ı işaret ettim. "İstersen bakma!"
Furkan çekinerek gülümserken doğruldu. "Anlaşıldı," derken sesindeki ciddiyetle Banu, daha çok güldü. Furkan Barın ile konuşmaya çalışırken Banu ile sohbet etmeye başladık. Bir ara Ulaş'ın yanımdan kalktığını fark edince ona doğru döndüm ve kimseye bakmadan uzaklaşmaya başladığında bakışlarımla onu takip ettim. Dans eden bedenlerin arasında çılgınca dans eden esmer bir adamın omzuna elini koyarak kulağına eğildi. Ne söylediyse adam başını salladı, arkası bana dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum. Ardından Ulaş tekrar buraya doğru gelmeye başladı, göz göze geldiğimizde çekinerek bakışlarımı kaçırdım. Ne dediğini merak etsem de bizimkilere odaklanmaya çalıştım.
Bir anda çocukluk anısı açıldığında dikkatimi çektiği için onları dinlemeye başladım. Ulaş yanıma oturduğunda o da Barın'ı dinliyordu.
"Bu ikisinin böyle masum durduğuna bakmayın," dediğinde gözlerim irileşti. Acaba hangi anıyı anlatacaktı? Onunla beraber o kadar çok anımız vardı ki hepsi gülmekten karın ağrıtacak cinstendi. "Küçükken bir olur benim burnumdan getirirlerdi. Her şeyin başı Banu'ydu bir şekilde Gülay'ı da ikna eder yapmak istediğini yapardı. Beraber büyüdük biz, ikisi de benim için çok değerli. Kız kardeşlerim onlar benim, üzülmelerine asla izin vermedim bu zamana kadar daha da vermem." Barın alttan alttan uyarmıştı Furkan'ı. Beni de dahil ettiğini anlasam da oralı olmadım. Takıldığım yer kız kardeşlerim demiş olmasıydı. Sanki kalbime bir şey bastırmıştım gibi hissettim, anlık bir sızı. Çocukça hislerimden haberi olmadığı için beni hâlâ kardeşi olarak görüyordu, başka şekilde görmesi de mümkün değildi zaten. "Siz ne zamandan beri berabersiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Teen FictionÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...