11. GÜVEN SINIRLARI
Fırtına, Ekin Beril
Siyah, Karsu
Çocukluğun nasıl geçti, diye sorulduğunda sokaklarda koşturarak derdim. Ama yalnız başıma değil. İki arkadaşımla. Barın ve Banu ile. Barın hiç düşmezdi ama Banu ve ben dizlerimiz yarılacak kadar çok sert düşerdik. Barın o yaşta bile bize ağabeylik yapardı. Kızardı ama sonra da dayanamaz yaramızı sarardı.
Annemden bir çocukluk anısı anlatmasını istediğimde en çok şu hikâyeyi anlatıyordu: Babam bana pembe bir gözlük almış ve ben onu hiç çıkarmıyormuşum. Bir gün yine gözlüğü takmış sokağa çıkmışım ve Banu'ya gözlükle hava atmak isterken yere düşmüşüm, gözlük kırılmış ve gözümün bittiği saçlarımın başladığı yere batmış. Annem ve Füsun Teyze hemen benim yanıma koşmuş Banu ise eve. Annem beni kaldırmış susturmaya çalışırken Banu elinde ıslak mendil ile gelmiş ve yüzümdeki kanayan yerleri silmeye başlamış. Bu anı ben de yok ama annem anlattığında gözümün önünde canlanıyordu. Banu öyleydi, her zaman beni düşünürdü. Çünkü biz arkadaştık. Arkadaşlar başları sıkışınca birbirine koşardı, birbirlerinden bir şey saklamazlardı. Arkadaşlar... birbirine âşık olmazdı.
Şimdi ise hangi tarafa döneceğimi bilemiyor, iki arkadaşımın arasında sıkışmış kalmış hissediyordum.
Terleyen avuç içlerimi pantolonuma yaslamış, titremelerine engel olmaya çalışıyor ve pek başarılı olamıyordum. Kalbim göğsümden çıkacak kadar çok atıyorken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Dakikalar öncesine alsaydık zamanı, ben eve dönmek yerine çarşıda oyalansaydım da bu an yaşanmasaydı. Banu da benim kadar panik olmuştu, Barın'ın gelmesini o da beklemiyordu belli ki. İkimizde suspus birbirimize bakarken Barın'ın sert sesini duyduk, aynı anda bakışlarımız ona çevrildi.
"Siz tartışıyor musunuz?" Sesinde haklı bir şaşkınlık vardı.
Cevap veremeyecek kadar uyuşmuş hissediyordum. Ki, aralasam dudaklarımı hangi kelimeler dökülürdü bilinmez. Kendisi de buradayken içimi döksem avuçlarına ne düşünürdü? Benim hâlâ bir çocuk olduğumu mu düşünür, yoksa onunla alay ettiğim ihtimaline sarılıp bana güler miydi? Şu ihtimal daha ağır basıyor: İçimden akıp dudaklarımı yaralayan o sözler onda bir etki yaratmazdı. Barın evlenecekti ve ben kimsenin mutluluğunu bozamazdım. Onca zaman nasıl sessizliği koynumda uyutmuş, kendimle dahi konuşmamışsam şimdi de aynısı olacaktı. Ben susacaktım, dünya dönecekti ve yarın dünün aynısı olacaktı.
"Hayır," dedi Banu sesi titrerken. Bakışlarını ellerine indirdiğinde aslında ağlamak istediğini ama kendisini tuttuğunu sessinden ikimizde anlamıştık. "Ben gideyim, sonra konuşuruz, olur mu Gülay?"
Bu konuşmayı ne o devam ettirecek ne de ben başlatacaktım. Sayfa kapanmış mıydı bilmiyordum, bunu zaman gösterecekti. Tek bildiğim Banu ile aramızdaki güvenin sarsılmış olduğuydu. Ne hissettiğini tahmin etmeye çalışıyor ama bunu yapamıyordum. Ağır geliyor artık her şeyi sırtlanmaya çalışmak. Yapamıyordum ve artık o yükleri sırtımdan atıp kurtulmak istiyordum. Hafiflemek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Roman pour AdolescentsÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...