8. YENİ BİR SAYFA
Karalama Defteri, Sertab Erener
Başa Sar, Ege Can Sal
Bugün yeni bir sayfaya yazmaya başlıyordum. Kalemimin ucunu açmış temiz sayfada ilerletmek için heyecanla dolup taşıyorken akan mürekkep ile ne olduğunu anlayamıyorum. Tek görebildiğim saniyeler içerisinde beyaz sayfanın mürekkep lekeleriyle dolmuş olmasıydı. Uyanıyorum ama geç kalmış hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Çünkü, biliyorum takvimden kopan her bir sayfa geç kaldığımı gösteriyordu.
Çocukluğumda dahil olmak üzere hep öz güvenli bir kızdım ama yarışlardan sonra hiçbir şey duymak istemezdim; korkardım, çünkü kendimden bile iyi olmalıydım ve tek bir olumsuz düşünceye tahammülüm yoktu.
Her baştan başlıyorum dediğimde yanımda olan ailem, bu evrendeki en büyük şansımdı hiç şüphesiz. Her düşüşümde ellerimden tutup kaldırmaları beni sanılanın aksine güçsüz bir insan yapmamış, ayaklarımı daha sert yere basmama neden olmuştu. Çünkü ne kadar düşersem düşeyim anne ve babam beni kaldırırdı ve bunu bilmek beni daha güçlü kılmıştı.
Barın'ı iki yılın ardından tekrar görmüştüm ama bir keresinde sohbetimiz yalnızca nasılsın'la sınırlı kalmıştı bir diğeri ise bugün, öpüldünüz fıstıklar demesiyle başlamadan son bulmuştu. İki yılın ardından tüm anımız bu kadardı. Oysaki daha farklı hayal etmiştim. Belki ona sarılırım diye bile düşünmüştüm ama beni engelleyen onun kalbinin bir başka kadın için atıyor olmasıydı. Onlar evleneceklerdi. Yine giderdi muhtemelen. Yine kendisini herkesten ve her şeyden uzaklaştırır, müstakbel karısıyla geçirirdi yıllarını. Füsun Teyze bu sefer asla engel olamazdı, diğer gidişinde çok ağlamıştı ama bu bile durmasına yetmemişti ve bu sefer bir nedeni vardı; Valeria, sevdiği kadın. Kalbimin sıkışmasına engel olamıyordum bu düşünceler zihnimde kendi sahneleri kurarken.
Sıcaktan sırtıma yapışan tişörtle fazlasıyla rahatsız hissediyordum ama bu güneşin altında çiçekleri sulamama engel olmamıştı. Koyungözü çiçeğimi de sulayıp sulama işini bitirmiştim. Beyaz kır çiçeklerini çok seviyordum özellikle koyungözü çiçeğini. Koyungözü, papatyagillerden çok yıllık bir bitkidir. Gövdesi tüylerle kaplı ve bu avucuma garip bir hissi ekiyordu. Gövdenin tabanından çıkan yaprakları ters mızrak şeklinde olduğu için parmak uçlarıma batıyordu. Çayırlarda ve taşlık arazilerde çok görüldüğü söylenir ama ben hiç denk gelmemiştim. Burada on çeşit çiçek vardı ve hepsi hakkında az da olsa bilgim vardı. Annem ve babam çiçekleri pek sevmezlerdi, o yüzden burasıyla ben ilgileniyordum. Çok küçükken babaannem ile yan yanaydı evlerimiz. O çiçekleri çok sever, ilgilenirdi ve ben de ondan görmüştüm bir çiçeği sevmeyi. Şimdi yalnız başına yaşadığı evde daha çok çiçeğe bakıyordu.
Saatler öncesinde uyanmış, çiçeklerle ilgilendikten sonra eve çıkıp duş alıp Banu ile sözleştiğimiz gibi dokuzda buluşacaktık. Spor çantamı omzuma asıp ağaçların gölgelediği duvar kenarında beklerken Banu'da evden çıkmıştı. Esneyerek gelirken çoktan pişman olduğunu düşündüm. Banu yanıma doğru yürürken benim bakışlarım çıktığı kapıdaydı, Barın burada mıydı acaba? Dün hiçbir şey söylemeden eve girdiğini görmüştüm. Babama Barın'la nereden geldiklerini sorduğumdaysa yolda karşılaştıklarını söylemişti. Konunun üstüne gitmemiş sessiz kalmıştım ama babamın anlattıklarıyla sınırlı olmadığını tahmin ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES KUŞU
Roman pour AdolescentsÇocukluğunun kahramanı olan Barın'a hislerini anlamlandırmaya çalışan Gülay, büyük bir karmaşanın ortasında bulur kendisini. Aşkı ilk defa hissederken bunu kabullenmek o kadar da kolay değildir. Ona yabancı olan bu his her geçen gün büyürken aşkın y...