7. first contact

152 18 43
                                    

-yazar-

Yavaşça araladı gözlerini Felix. Gözlerini açtığı anda ona dönük bir şekilde uyuyan hyunjin'i beklemiyordu.
İçeri vuran Ay' ın ışıkları uyuyan çocuğun yüzünü daha da güzelleştiriyordu.

Felix ayağa kalkmak için bir kaç kez kıpırdandı ama vücudunda ki ağrı buna engel oluyordu. Ayağa kalkmayı bırak hareket bile zar zor edebiliyordu. Bir süre sonra bu çabasını bıraktı ne de olsa burdan çıkamazdı. Kesin yine birileri gelir ve yine yakalanırdı. "Lanet olsun" diye mırıldandı ve geri yatmak için düzeltti bedenini.

Hyunjin'i uykusu çok hafifti. Bu yüzden hissettiği hareketlilikle uyandı. Felix' i görünce o görmeyecek şekilde gülümsedi ve yavaşça yatakta doğruldu.

Hala yatağa kendini ayarlamaya çalışan Felix hyunjin'in uyandığını görünce durdu ve ona döndü. " Ne yapıyorsun?" Hala uykulu ve yorgun sesiyle sordu hyunjin. "Sence?" Diye tersledi Felix ve devam etti. " Baban sayesinde hareket bile edemiyorum bütün bedenim... Acıdan sızlıyor şuan." Hyunjin derin bir nefes verdi ve ayağa kalkıp felix' in yanına gitti.

Yatağın başına geçti ve yatmasına yardım etti. Felix ise bu sürede sessiz bir şekilde hyunjin'i izliyordu. Hyunjin felix'in arkasındaki yastığı düzeltmek için üstüne eğildiğinde felix burnuna gelen buram buram vanilya kokusuyla kapattı gözlerini.

-Felix-

Bir anda üstüme doğru eğildi ve arkamdaki yastığa uzandı. Ben sorgular bir şekilde ona bakıyordum, bunun farkındaydı ve hiç takmadan devam ediyordu.

Kafamı onu görmek adına çevirdiğimde yüzüm ve onun boynu arasında santimler kalmıştı. Geri çekilicektim ama burnuma dolan vanilya kokusuyla yapamadım. Neden bu kadar rahatlatıyordu beni. O... Çok güzel kokuyor.

Refleks ve uzun süre sonra bulduğum huzurla beraber gözlerim kapandı. Etkileniyor muydum? Bu koku etkilenilemeyecek kadar güzeldi.
Bir süre boyunca bulunduğumuz konumu düşünmeyi bıraktım.

Bir süre sonra yastığı düzeltmeyi bitirmiş olacak ki hareketlendi. Üstümdeki bakışları hissettiğim için gözlerimi açtım. Hemen karşımda onu görmeyi beklemiyordum. Sadece santimler vardı aramızda o benim yüzümü inceliyor ben ise sadece gözlerine bakiyordum.

İkimizde ne bakışlarımızı kaçırıyor ne de bu durumdan rahatsız oluyor gibiydik. Şuan bu çok saçma bir konum evet ama yapamıyordum,hipnoz olmuş gibiydim güzelliği karşısında. O gerçekten kusursuz bir yüze sahipti.

Hala onun gözlerinin içine bakarken bakışları bir anlığına dudaklarıma kaydı. Bir şey demedim. Bana ne oluyordu bilmiyorum. Şuan onu itip üstüne atlayıp dövmem gerekirdi ki vücudumu hareket bile ettiremiyordum hem ağrıdan hem de istemediğimden. Hala dudaklarıma bakarken refleksle dudaklarını yaladı ve bunun yüzünden benimde bakışlarım onun dudaklarına kaymıştı. Daha önce bakmadığım için kendime lanet ediyordum. Hayatımda gördüğüm en iyi dudaklara sahipti. Tanrı özenle yaratmış gibiydi.

Bana doğru birkaç santim yaklaştığını hissediyordum ki öyleydi de. Zor da olsa bakışlarımı dudaklarından çekip gözlerine çevirdiğimde tutkuyla baktığını farkettim. Evet hala hiçbir şey yapmayıp bir sonraki hamlesini beklerken bir anda kapı açıldı. Anlık korkuyla ve şokla hyunjin'i ittim ve geri çekildim. Beklemediği için hemen yere düştü ve sanırım belini vurmuştu. Ne olduğunu sorgular bir şekilde bana bakıyordu. Bense ona üzgün olduğuma dair bir bakış atıp kapıya döndüm. Gelen Chan' dı. Kaşları kalkık bir şekilde izliyordu olanları. Yerde acıyla kıvranan hyunjin'e döndü. Eliyle belini ovalıyordu. Acımış olmalıydı. Üzgünüm, üzgünüm. Chan Hyunjin' in yanına gitti. " İyi misin?" Diye sordu eğilerek. Hyunjin ise daha yeni fark ettiği Chan'a döndü " Ah... Evet iyiyim , sorun yok" dedi. Ardından yatağa tutunarak yerden kalktı ve kendisini yatağa attı. Bende yatakta ayaklarımı toplayıp arkama yaslandım. Chan ne olduğunu anlamasa da fazla sorgulamayıp yanıma geldi. Bende az önce olanları sindirmeye çalışıyordum.
" Nasıl oldun Felix, iyi misin?" Diye sordu.

Chan çok tatlı biriydi ve çok Kibardı. Burda doğru dürüst konuşabilecek tek kişiydi sanırım. Gülerek " evet sanırım daha iyiyim, senin sayende" dedim. Hyunjin gülerek konuştuğumu görünce kaşlarını çattı ve sinirli bir şekilde bizi izliyordu. Chan başımı okşadı ve yine o cennetlik gülümsemesini sundu.

Gerçekten çok güzel gülüyordu. " Yanlız seni ben getirdim buraya" hyunjin sinirli çıkan sesiyle konuştu ve yatakta oturma pozisyonu aldı. " Teşekkür ederim bunun için ama sonuçta o hale gelme sebeplerimdensin." Çatık kaşları düştü ve bu sefer üzülmüş gibiydi. Yanlış bir şey mi söyledim öyleydi sonuçta. Bir şey demeden kalktı ve kapıyı sert bir şekilde kapatıp pardon çarpıp çıktı odadan.

Chan' da üzülmüş bir şekilde izliyordu onu. Chan'a döndüm. " Hey! Niye sinirlendi bu öyle değil mi sonuçta beni o getirdi." Diye tersledim. Chan sanki uzun bir konuşma yapıcakmış gibi yatakta geri çekildi ve ciddi bir şekilde konuşmaya başladı. " Felix... Bak evet haklısın seni buraya o getirdi ama bu olanların hiçbiri onun suçu değil hepsi babası yüzünden. Hep tehdit ederdi onu yapmak zorundaydı. Yapmazsa büyük cezalar veriyordu. Hyunjin başta dayanmıştı ama babasının yaptıkları her geçen gün daha da fazlalaşıyordu. O da istemese de yapıyordu işte ama bak gerçekten zorunda olduğu icin. Lütfen onu suçlama bu olanlardan dolayı."

Chan' ın sona doğru gözleri dolmaya başlayınca gerçekten üzgün olduğu belliydi. Babası yüzünden olabileceğini hiç düşünmemiştim. Kırılmış olmalıydı. "Ben.. bilmiyordum. Ne yapmalıyım sence çok mu kırılmıştır." Chan rahatlatmak amaçlı gülümsedi yine. "Hayır ama bence gönlünü almalısın yine de." Kafamı olumlu salladım." Denerim"
Chan gülümseyip ayağa kalktı. Çalışma masasına doğru ilerlerken konuştu tekrar. " Büyük ihtimalle terastadır şuan." Ne yani hemen mi gitmeliydim.
" Şimdi mi gitmeliyim?" Kafasını masadan kaldırdı ve bana baktı. " Yani sen bilirsin tabii ama şuan boştur kesin, her zaman boş olmaz."

Evet, baya baya şimdi gitmemi istiyordu.
Oflayarak bir anda ayağa kalktım. Ağrılarım azalmıştı ve acı hissetmiyordum eskisi kadar daha birkaç dakika önce kıvranıyordum acıdan. Neyse bu iyi birşey. Tam kapıyı açıp çıkacakken yeri bilmediğim aklıma geldi. Chan' a dönüp yerini sordum.
" Koridorun en sonunda bir merdiven var onu çıkınca karşına çıkan kapıyı aç hemen orda" dedi. " Teşekkür ederim" diyip çıktım.

Ben napıyorum ya kaçırılan ben değil miyim? Niye onun gönlünü almalıyım ki. Gerçi kimse zorlamıyordu ben istedim.

Kabullenerekten Chan'ın verdiği tarife uyarak çıktım merdivenleri. Yavaştan esmeye başlamıştı ve ben üstüme hiçbir şey almadan çıkmıştım. Şimdiden ne kadar soğuk olacağı belliydi.

Kapıyı gördüm derin bir nefes vererek açtım. Demirliklere yaslanmış gökyüzünü izliyordu. Dalıp gitmişti fark etmedi bile geldiğimi. Biraz daha yaklaştığımda ayak seslerimden dolayı olacak ki fark etti ve bana doğru döndü.

Beni gördüğü gibi gözleri büyümüştü. Ama bir yandan da gökyüzündeki yıldızlar gibi parlıyordu ne eksik ne fazla. " Felix..." Etrafına baktı. Tekrar bakışları gözlerimi bulduğunda üstündeki montun fermuarını açmaya başladı. Titrediğimi yeni fark etmiştim o sırada. " Üşüyeceksin, sonra hasta olursun." Kollarından çıkarttığı gibi hemen yanıma gelip montu bana giydirdi. Sonra ellerini yanağıma koydu ve sımsıcak elleriyle soğumuş yüzümü ısıtmaya başladı. İki elini de yanaklarımı kaplayacak gibi yerleştirdi ve hafiften sıktı. " Çok tatlısın." Yerdeki bakışlarımı gözlerine getirdiğimde gözlerinin az öncekinden daha da parlak olduğunu fark etmiştim. Bu adam niye kafamı karıştırıyor ki?

--------------------------------------------------------
Hyunjin olunca nasılda iyileşiyor ama ;)
..........

Hyunlix~OrendaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin