-Hyunjin-
Minho arabayı durdurunca Felix etrafa bakınmaya başladı.
"Burası neresi?"
"Babamın mekanlarından biri Felix."
Dolmuş gözleriyle bana döndü. Bu canımı yakıyordu. Söz vermiştim onu mutlu edeceğime.
"Felix arabada kalsan olmaz mı?"
"Hyun... lütfen."
"Sadece korkuyorum bebeğim."
"Gelmek istiyorum."
"Tamam ama anlaştığımız gibi."
Kafasını sallayıp onayladı beni. Arabadan çıktık. Minho bagajı açtı ve 3 tane silah alıp içlerini doldurdu. Felixin korktuğunu hissedebiliyordum ama bu gerekliydi.
Minhonun uzattığı silahı alıp felixin yanına gittim. Elini tuttum ve avucuna uzattım silahı.
Dalgamı geçiyorsun der gibi bakıyordu."Sadece korunmak için."
Olayın ciddiyetini anlamalıydı. O her şeyi yapar. Aldı ve üstünde bir yere yerleştirdi. Minho da bir tane daha silah uzattı ve kendi silahını da arkasına yerleştirdi.
Hepimiz hazırlandıktan sonra felixi arkama alarak içeri girdik. Bizi beklediğinin farkındaydım.
Büyük bir kapıyla karşılaşmıştık ve kapı otomatik olarak açıldı. Bu hazırlıklı olduğunun işaretiydi. Bebeğime baktım son kez ve rahatlatmak adına gülümsedim ona. Hala gözleri doluydu. Ağlamamak için uğraşıyordu adeta. Canım. Canım çok yanıyor. Dayanamıyorum. Ne ara nasıl bu kadar bağladım ona bilmiyorum ama o herşeyim olmuş bunu fark ettim.
Buraya gelirken ne olur ne olmaz chana da haber vermiştik o da adam toplayacağını söylemişti.
Asıl girmemiz gereken odanın önünde durduk. Minhoyla baktım o da kafasını salladı. Kapının kulubunu tuttum ve açtım.
Yavaş bir şekilde kapıyı iterken bir yandan da içeriyi kontrol ediyordum. Beklediğim bedeni görmemle kaşlarım çatılmıştı.
Biraz daha ilerledik. Ardından arkamizdaki kapı kapandı. Üçümüzde içeri girmiştik. Ben babama odaklanmıştım. Gözlerimin içine bakarak sırıttı. O iğrenç gülüşünü bir daha görmeyeceğim baba.
Felix etrafa bakıyor annesini arıyordu.
"O nerede?"
Kahkaha attı ve devam etti.
"Hosgeldin oğlum."
Hayattaki en büyük şanssızlığımı tekrar hatırlattı. Onun oğlu olmak.
"O nerede baba? Ne yaptın ona?"
"Merak etme o şuan iyi ve biricik oğlunu bekliyordur." Dedi felixe bakarak. Hemen felixi göremeyeceği şekilde kapattım. Bu sefer bakışlarını bana yöneltti.
"Aşık mısın ona?"
"Biliyor musun? Seni hiç ilgilendirmiyor."
Kaşlarını çattı ve alaycı bir şekilde gülümsedi.
"Ne zamandır bu kadar itaatsiz oldun sen? Onun yüzünden mi kaçtın evden?"
Hala sırıtıyordu ve bu çok sinir bozucu."Kadını bize ver ve gidelim. Bir daha asla görüşmemek üzere."
Bu sefer yüzü ciddi bir hâl aldı. Şimdi başlıyoruz.
"Benden farklı oldugunu mu sanıyorsun? Aynı kanı taşıyoruz oğlum. Bunca zamandır kaç tane insanın hayatını mahvettin sen. Bir tanesinin kurtarmaya çalışınca her şey düzelecek mi sanıyorsun ?"
"Haklısın düzelmeyecek ama ben yaptığım bütün hataların farkındayım. Aynı kandan olmamız bir şey ifade etmiyor. Sadece artık senin köpeğin değilim."
Sinirlendiğini hissedebiliyordum. Cebinden telefonunu çıkardı ve birkaç tuşa basıp kulağına götürdü.
"Kadını getirin."
Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve felixin annesini sürükleye sürükleye getirdiler.
Felix direkt arkamdan çıkmıştı. Kadının ağzı bantlı ama gözleri açıktı. Sandalyeye oturtup bağladılar.
"Anne!"
Felixin oraya doğru ilerlerken kolundan tutup geri çektim. Bana ne yapıyorsun der gibi bakıyordu.
"Yanımdan ayrılmayacaksın dedim."
Dolmuş gözleriyle yalvarircasina baktı ama izin veremezdim. Geri çekildi ve annesine odaklandı. Annesi de onu görünce tepelenmeyi bırakmış ve o da kızarık dolmuş gözleriyle felixe baktı. Ona sakin olmasını ve iyi olduğunu söyler gibi bakıyordu.
Bazen hislerini göstermek için konuşmaya gerek kalmaz sadece bakışlarla anlatırsın ya her şeyi. Şuan tam olarak öyleydi. Gözleriyle anlaşıyordu iki tarafta.
Beni düşüncelerimden ayıran şey babam olmuştu.
"Hyunjin. Sana son bir şans daha verebilirim. Eve dön ve eskisi gibi ol."
Bu sefer alayla gülen bendim. Dalga geçiyordu bildiğin.
"Bir daha öyle bir hata yapmayacağım baba."
"Öyle mi?"
Belindeki silahı alıp kadının kafasına dayadı. Felix bir anda çığlıklar atmaya başlamış annesi ise endişeli gözlerle bakıyordu ona.
"Ne yapıyorsun?"
"Ciddi ciddi öylesine size vereceğimimi falan mı düşündünüz?" Yine güldü.
"Şaka yapıyor olmalısınız."
"Baba aramızda halledelim lütfen . Sadece bırak onu."
"Üzgünüm oğlum ben teklifimi sundum ve olan tek şansını da kaybettin az önce ."
"Niye onları cezalandırıyorsun. Senin istediğin kişi ben değil miyim?"
"Fark etmiyor olabilirsin ama şuan seni cezalandırıyorum. İlerde anlarsın."
Silahı hazırladı ve ittirdi biraz.
"LUTFEN YAPMA NE OLURSUN BİRAK ONU. HYUNJİN BİR SEY YAPSANA!!"
Felix çırpınıyor ve ağlıyordu. Gitmemesi için hala arkamda tutmaya çalışıyordum .
"Sakin ol hey sakin ol."
Bana baktı. Gözlerindeki o acı benide acıtıyordu. Çırpınmayı bıraktı ama hala ağlıyordu. Önüme döndüm ve babama baktım.
"Tamam ne istiyorsan yapıcam lütfen bırak onu."
"Üzgünüm oğlum o teklifimin vakti geçti artık."
Gözlerindeki o kararlılığı gördüğümde her şey için çok geçti artık.
O gece ordan iki mermi sesi çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunlix~Orenda
БоевикHala dudaklarıma bakarken refleksle dudaklarını yaladı ve bunun yüzünden benimde bakışlarım onun dudaklarına kaymıştı. Daha önce bakmadığım için kendime lanet ediyordum. Hayatımda gördüğüm en iyi dudaklara sahipti. Tanrı özenle yaratmış gibiydi. AN...