-felix-
Sabah hyunjin beni uyandırmak için durtuyordu ki başarmıştı da. Endişeli gözüküyordu bu yüzden bende korkmaya başlamıştım.
"Ne oldu? Bir sorun mi var?"
Hyunjin ben yatakta doğrulunca yatağa oturarak bana sarıldı. Bende ona karşılık verdim ama hala merak içindeydim.
"Felix. "
"Ne oldu hyunjin? Korkutma."
"Hadi gidelim meleğim buradan."
Dediği şeyle gözlerim sonuna kadar açılmıştı ve ne yapacağımı bilmiyordum şuan. Nasıl yani?
"Ne?"
"Babamın işi çıkmış yurtdışında ama sadece bugünlük gidip gelicekmis bizim için yeterli bir zamanımız var. Bu fırsatı başka zaman bulamayabiliriz Felix."
Açıkçası çok sevinmiştim. Ama hala içimde küçükte olsa bir korku vardı.
"Gerçekten mi? hemen mi?"
"Evet güzelim. Şimdi."
Sevinçle tekrar sarıldım ona. O da bana sarıldı. Bütün böyle kalabilirdim. Ama bu duyguyu ve rahatlığı sonraya saklamak istiyorum. Bir an önce buradan gitmek ve ev sıcaklığına kavuşmak istiyordum. Ve tabii ki başta olmak üzere annemi görmek.
"Hyunjin."
"Hm?"
"Annem. Annemi de alalım mı yanımıza?"
Hyunjin geri çekildi ve saçlarımı okşadı. "Tabii ki sormana gerek bile yok. Çıkınca güvenli bir yerde olduğumuzdan emin olduğumuzda onu da alalım tamam mı?"
Şuan gerçekten çok mutluydum. Annemle tekrar görüşeceğimi bilmek bile mutlu ediyordu. Bundan öncesini değil ama hayatımın bundan sonrasını düzeltebilirdim.
Hyunjin sayesinde."Teşekkür ederim."
"Senin için her şeyi yaparım."
Biliyorum onunla şuan ki durumumuz biraz hızlı oldu ama gerçekten hiç pişman değilim. O harika biri.
"Hadi güzelim hızlıca çıkacağız 10 dakikaya."
"Diğerleri?"
"Arkamızda kimseyi bırakmayacağız Felix."
Bu cümle çok güvende hissettirmisti beni.
Hızlıca yataktan kalktım ve hyunjini takip ettim. Çoğu şeyi hazırlamışlardı zaten.
Hyunjin arkasını dönüp elimi tuttu. "Sana bir şey göstereceğim." Çok heyecanlanmıştım. Kafamı salladım ve onun beni götürmesine izin verdim. Hiç görmediğim yerlere girdik daha çok bodrum katı gibiydi burası ve çok karanlıktı. Hyunjin ışıkları açınca gozlerim kamaşmıştı. Bir kaç kez ovusturunca açtım gözlerimi.
Her yerde tablolar asılıydı. Bir çok boya kutusu ve kusursuzca çizilmiş portreler duruyordu. Tam ortada duran resimde ki kişi bana çok benziyordu. O resme doğru yaklaşınca hyunjinde gülerek yanıma geldi.
"O sensin."
Bu şey harikaydı. Kusursuzca çizilmişti. Çillerime kadar her bir noktası çok güzeldi.
"Bunların hepsini sen mi çizdin?"
Kafasını onaylarcasina salladı. Gerçekten hepsi harikaydı.
"Muhteşem gözüküyorlar."
"Evet muhteşem gözüküyor." Dedi bana bakarak. Bakışları yine dudaklarıma kayınca heyecanlandım ve ilk gözlerimi kaçıran ben oldum. O da gülmüş ve önüne dönmüştü.
"Bunları almayacak mısın?"
Gülerek kafasını iki yana salladı.
"Neden?"
"Bunların hepsi bana bugünleri hatırlatıyor çünkü. Nefret ettiğim bir şey yaşadığımda hep buraya gelir çizerdim bunları ama artık bugünleri hatırlamak istemiyorum Felix."
Benim tablomu eline aldı,
"Sadece bunu alacağım. Bu harika eseri burada bırakamam."
Bu söyledikleri güldürmüştü benide.
Anlık bir düşünceyle yanına gittim ve biraz parmak uçlarıma çıkarak küçük bir öpücük kondurdum dudağına.
Gözleri sonuna kadar açıldığında daha fazlasını istercesine baktı bana. Bende kafamı iki yana sallayıp kaçtım oradan. Arkamdan sesleniyordu ama duymamazliga vermiştim.
Aklıma Chan geldi ve onu görmek için odasına gittim. Masasını topluyordu. Beni görünce içten bir gülümseme sundu yine.
"Ahh Felix nasıl oldun?"
"Harikayım hyung senin sayende."
Ne de olsa büyüktü benden.
Masasında ki son eşyayı da kutuya koydu ve kutuyu eline alıp odadan çıktı. Bende onun peşinden gittim. "Hyung biliyor musun hyunjin annemi görebileceğimi söyledi."
Elindeki kutuyu merdivenlerin oraya bıraktı ve bana döndü gülümseyerek .
"Ah öyle mi? Çok sevindim Felix. Böyle mutlu görünmende sevindirdi beni."
İçten bir gülümseme yolladım. O da ellerini saçlarıma koyup karıştırdı. Tam o sırada koridorun diğer ucundan gelen hyunjinle göz göze gelmiştik. Eheh şimdi sıçtım.
Hyunjin kaşları çatık bir şekilde hızlı hızlı buraya doğru yaklaşıyordu. Bir anda chanla aramıza geçti ve uzaklaştırdı beni.
"Chan tamam mı her şey?"
Chan'da fazla takmadı ve kafa salladı.
"Tamam bunları da arabaya yerleştir ve çıkalım."
Chan bıraktığı kutuyu alıp aşağıya indi.
Chan gittiği an hyunjin bana döndü. Hala sinirli gözüküyordu. Kolumdan tuttu ve revire sokup kilitledi kapıyı. Beni duvarla arasına alınca, kalbimin ağzımda attığını hissediyordum.
"Ne old-"
Ben daha cümlemi bitiremeden dudaklarıma kapanmıştı. Yavaş ama muhtaç bir şekilde öpüyordu. Heyecandan ve fazla hazdan ölebilirdim sanırım ama bu sefer kontrol etmem gerekiyordu kendimi.
Bende ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Ellerini saçlarıma çıkardı ve daha da tutkulu bir şekilde öpmeye başladı. Nefesim yavaştan kesilince göğsüne vurmuştum bir kaç kez. Anlayışla geri çekildi. İkimizde nefes nefese kalmıştık ama harika hissediyordum.
"Hadi gidelim güzelim."
Elini uzattığında bende uzattım ve elimi kavrayıp kapıyı açtı. Merdivenleri indik ve çıkış kapısına gelince durdu ve bana döndü.
"Hadi gidelim buradan bebeğim."
Gülümseyerek karşılık verdim ve kapıyı açarak bir daha gelmemek üzere çıktık o evden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunlix~Orenda
ActionHala dudaklarıma bakarken refleksle dudaklarını yaladı ve bunun yüzünden benimde bakışlarım onun dudaklarına kaymıştı. Daha önce bakmadığım için kendime lanet ediyordum. Hayatımda gördüğüm en iyi dudaklara sahipti. Tanrı özenle yaratmış gibiydi. AN...