8. First Kiss

176 16 54
                                    

-Hyunjin-

Felix' in dediği şey aslında doğruydu ne de olsa onu ben getirmiştim buraya. Bencilce davranmıştım. Kendim acı çekmemek için başkasına çektirdim.

Bir nebzede olsa düşünmek ve rahatlamak amaçlı geldiğim yerdeydim şuan . Terasta. Buranın esen havası ve manzarası çok iyi geliyordu bana. Ne zaman yaşadığım olayları unutmak ve onlardan bir süreliğine kaçmak istesem kendimi burda buluyordum. Çünkü kimse buraya gelmezdi benim dışımda. Bir nevi sığınağımdı.

Simsiyah gökyüzünü parlayan yıldızlar kaplamıştı. Gökyüzünü izlemeyi seviyordum. Rahatlatıyordu. Hele ki yıldızlar bu kadar güzel gözükürken.

Bir süre böyle durdum ve gökyüzünü izledim. Yavaş yavaş çoğalan adım sesleriyle kim olduğunu merak ederekten, döndüm arkamı.

Felix'ti. Şaşırmıştım çünkü beklemiyordum. Neden geldiğini soracaktım ki titremeye başladığını gördüm. Üstünde kısa kollu bir tişörtten başka hiçbir şey yoktu. Bu kadar soğuk olucağını düşünmemişti sanırım. "Felix..." Çok güzel bakıyordu. Gökyüzünde ki yıldızlar kadar güzeldi gözleri. Hemen montumu çıkarmaya başladım. En azından ben uzun kollu giymiştim.

"Üşüyeceksin,sonra hasta olursun." Hızlıca yanına gidip montu üstüne giydirdim. Bir şey demeden giymişti. Montu giydirip fermuarını çektim ve geri çekildim. Yanakları soğuktan bembeyaz olmuştu. Ellerim sıcak olduğu için biraz olsun ısıtmak amaçlı yanaklarına koydum. Bu kadar güzel ve tatlı bir görüntü sunucağını beklemiyordum. Gerçi niye şaşırıyorsam o... Çok tatlı ve güzeldi. Keşke farklı hayatlar da tanışsaydık. Onu zorla kaçırıp buraya kapatan birini seviceğini düşünmüyordum.

"Çok tatlısın." Dediğim şeyle bir anda yerdeki bakışlarını gözlerime getirdi. Ne dediğimi fark ettim , duymuş muydu? Hayır, hayır içimden söylemeliydim.
Ama şuan bozamazdım. O kadar güzel bakıyordu ki. Kafası karışmış gibiydi,doğal olarak.

Gerçekliğe döndüğümde ellerimi çektim ve pantolonumun cebine soktum. Geriye doğru birkaç adım attım rahatsız olduğunu düşünerek. " Neden geldin?" Sakin bir şekilde sormuştum. Sadece merak ediyordum. Yoksa buraya gelmesi benim için iyi birşeydi. Bakışlarımı tekrar gökyüzüne döndürdüm. Cevabını bekliyordum.

Derin bir nefes aldı. " Ben... Ben özür dilerim." Niye? Niye özür diliyordu ki?
" Yani bilmiyordum bunları baban yüzünden yaptığını. Kırılmış olmalısın."
Ahh hayır Chan söylemişti kesin. Gözlerine baktığımda o kadar üzgün gözüküyordu ki kendime kızıyordum.
" Hayır haklıydın her ne olursa olsun bencilce davrandım. Benim yüzümden sen acı çekiyorsun. " Bana doğru yaklaştı. Kalbimin hızlandığını hissediyordum. Yerinden çıkacak gibiydi. " Senin suçun değildi ki, kendini suçlamamalısın bence. Ne dendiyse onu yaptın sadece. İsteyerek yapmadığına eminim." Bu çocuk melek gibiydi. Onu buraya getiren ben olmama rağmen nasıl böyle iyi düşünebilirdi?

" Nasıl bu kadar iyimser olabiliyorsun Felix?" Şaşırarak sorduğum soruya gülmüştü. Sanırım şimdi şuracıkta bayılabilirdim. Hayatımda gördüğüm en güzel gülüşe sahipti. " İyimser değilim sadece gerçek bu yapmak zorunda olduğun birşey için seni suçlamamalıyım." Burda beni itip tokat atıcağını düşünmesem dudaklarına yapışırdım hemde hemen. O kadar güzellerdi ki. Eğer Chan gelmeseydi. Belki de çoktan olmuştu. Çok şaşırmıştım o kadar yaklaşmama rağmen hiçbir türlü rahatsız olduğunu belirtmemişti.

Açıkçası şuan kızacağını bilsem de yapmak istiyordum. En azından bir kere de olsa o zevki tatmak. Daha sonra beni itse de tokatta atsa da istiyordum işte.

Soğuk yüzünden hafiften morarmaya başlamıştı dudakları. Şuan ne yaptığımı bilmiyorum ama bakışlarımı çekemiyordum. O ise hala gözlerime bakıyordu. Üzgünüm Felix.

Hyunlix~OrendaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin