Güneş K. Toplu
"Bak flaşın kapalı değil mi?" Alaz abinin sesi kulağıma ulaştı. Bir şey konuşuyorlardı. Belli ki araba durmuştu.Ya bir benzinlikteydik ya da yolda, kenarda durmuştuk.
"Çektin mi?"
"Çektim." Gözlerimi hafifçe araladığımda, karşımda bize bakan iki çift göz vardı. Alaz ve Yeşim, aklıma ilk gelen isimler olurken gözlerimi tekrar kapattım ve başımı olduğu yerden kaldırdım.
Omzumdaki ağırlık kendini belli edince istemsizce başımı o tarafa çevirdim. Boynumda ağrıyordu. Kulağımdaki kulaklıkta kendini belli etti. Şarkı hala çalıyordu ama ilk çaldığından çok farklı ve değişik bir şarkıydı bu.
Omzumda yatan kişiye baktım. Ata'ydı. Başkasının olmasını bekleyemezdim. Çünkü arabaya ilk bindiğimiz andan bir kaç dakika sonra omzuma yatmıştı. Müzik sesinin geldiği kulaklık hala kulağındaydı.
"Günaydın Güneş. Hiç uyanmayacaksın sandık. Gerçi biriniz hala uyuyor ama neyse." Kaşlarımı çatıp Alaz abiye baktım.
"Acıktın mı?" Alaz abiye başımı salladığımda omzumda hareketlenen Ata, sessizce mırıldandı. "Ben de acıktım."
"O zaman kaldır başını ve aç gözlerini." Onun başını kaldırmasıyla omzuma bir ağrı saplandı. Kaç saattir bu haldeydik bilmiyorum ama uzun bir süreydi sanırım.
"Lavaboya gidin de elinizi yüzünüzü bir yıkayın. Ondan sonra da şurada ki lokantaya gelin." Alaz abinin gösterdiği yere baktım. Daha sonra onun etrafında olan yerlere baktım. Dinlenme tesisinden birindeydik.
"Beş dakika da hareket etmeyiz değil mi?"
"Biz yemeğimizi yedik. Beş dakikaya da hareket edebiliriz." Ata'ya baktım. Öyle bir hızla doğrulup kendine geldi ki korkudan yerimde sıçradım.
"Korkma Güneş, dengesizin teki bu. Ne yaptığı belli olmuyor."
"Belli oluyor ya işte." Fısıldayışımı duymuş gibi aşağı inmekte olan Ata bana baktı.
"Bari sen yapma be." Omuz silktim, 'öylesin' anlamında dudaklarımı da büzüp arabanın kapısını açtım.
"Çok sağol be Güneş."
"Bize destek çıktığın için bir tanesin Güneş'im." Alaz abinin dedikleriyle ve Ata'nın yüzünün haliyle ufak bir kahkaha attım.
"İnsan yalandan da olsa öyle değil o der be."
"Seni tanımıyorum, Ata." Yalan söylüyorum aslında, doğum gününe kadar biliyorum ama o kadar derin değil.
"Öyle mi?" Sırıtarak bana dönen Ata'yla bakışlarımız kesişti. Ona baktığımı yakalayıp konuşmasına devam etti. "Tanışırız istersen? Bir kere de abi der misin bana? Asker arkadaşı değiliz ya seninle, arkadaşta değiliz.
"Diyemem çünkü özel sebeplerim var." Kaşları havaya kalktı.
"Ne gibi özel sebeplerin var ki?" Kendi kendine mırıldanışını duyup, onun yüzünden bakışlarımı kendi önüme aldım.
Anlıyor muydu? Benim Kelebek dediği o kişi olduğumu anlıyor muydu?
"Ata," bir anda ona döndüm. O da merakla yanımda durmuş bana dönmüştü.
"Kelebeklerin bir ömrü olduğu doğru mu sence?" Kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama sonunda gülümseyerek bana döndü.
"Kelebekler buzun içine konulursa milyon kez hayat yaşarlar ama sen hayali kelebeklerden bahsediyorsan," gözleri karnıma indi. Daha sonra tekrardan gözlerini gözlerime çıkarıp bana biraz yaklaştı ve fısıldadı. "Elbet günün birinde ölürler, Kelebek."
Gözleri çok derindi. Öyle çok derindi ki içinde kaybolmamak için kendimle savaşmam gerekti.
"Ne kelebeği? O nereden çıktı ya?" Biraz geriye çekilip üstüme eğilmiş Ata'dan kaçtım.
"Kızım sen söyledin ya hani, şey dedin; kelebeklerin bir ömrü oldığu doğru mu sence? Ben de işte onun cevabını verdim. Sana da kelebek lakabını taktım yani o kadar." Kendi kendimi telaşa kaptırmıştım. Hiçbir şey anlamamıştı. Benim ona verdiğim ipuçlarını hiçe saymıştı.
Onu anladığımı belli etmek için başımı salladım. "Ama bana kelebek deme," diye fısıldadım. Adımla seslen...
"Niye demiyim, kelebekler kadar güzelsin." İltifatıyla yanaklarımın ısındığını hissettim. Büyük ihtimalle de kızarmışlardı. Ata'nın, yanaklarımın kızardığını görünce kahkaha atması bir oldu.
Gerçi bu komik bir şey değildi ama o gülünce benim de dudaklarıma ister istemez bir gülümseme yayılmıştı.
Sanırım fazla aşıktım.
Ya da kendimi çıkmaz bir sokağa atmıştım. Kurtulmanın tek yolu ise onu sevmekti.
Ve ben başka çıkış yolları aramaya üşendim, sırf seni sevmek için...
Güneş & Ata
🌟🦋🌟
Güneşli günler dilerimmm hepinizeeee ve biz Ağustos'un 9'un da 11 bölümle, 100 okunma oldukkk ve bu benim için bir gururrr. Hem de çok büyük bir gurur :) Teşekkür ederim okuyanlara, oy atanlara ve yorumlarınızaaa
Gözlerinizden öpüyorummm♡ (13.bölümü de bir yere gitmezsek birazdan atacağımmm)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buz tutmuş kelebek || texting
RandomBir kelebek nasıl buz tutar biliyor musun? Yaşarken ilk önce ruhunu öldürürler... Peki bir kelebek nasıl buzdan kurtulur biliyor musun? İlk aşkı onu bulur, buzları eritir. Ona tekrar sevilmenin ne demek olduğunu hatırlatır. O an kelebek özgürlüğe uç...