3.BÖLÜM: GÜZ RÜZGÂRI

138 29 6
                                    

"Çok ateşi var havale geçirmesin oğlum."

Yatakta ağzı hafif açık, uyuyan Songül'e baktım.

"Serdar'ı çağırdım birazdan burda olur, endişelenme."

Serdar tanıdık bir doktor arkadaşımdı, olan bitenden haberi vardı. Songül ondan yardım istese bile Serdar ona en ufak yardımda bulunmayacktı.

Songül'ün yanı başına gidip elimin tersiyle yanağına dokundum, evet çok ateşi vardı.

Türkan Abla başına ıslak bir bez koymuştu, pek işe yaramışa benzemiyordu.

Türkan Abla'nın anlattığına göre; sabah ona bakmaya onun odasına gitmiş. Yerde öylece baygın halde yattığında koşar adımlarla odama gelip bana haber verdi, odaya gelip onu kucağıma aldım ve yatağa yatırdım, sonra Türkan Abla'nın ısrarlarına rağmen onu hastaneye götürmeden Serdar'ı arayıp eve çağırdım.

Hastaneye götüremezdim, hastaneye götürseydim hasta kaydı hastanenin sistemine girerdi ve Yusuf Özer onu rahatlıkla bulabilirdi.

Şu an İzmir'deydik, onu kaçırdıktan sonra İstanbul'da kalamazdık.

Songül baygınken şırınga yardımıyla kanına uzun süre uyanmamasını sağlayacak bir ilaç enjekte ettirdim, bu sayede o bir sorun çıkartmadan onu İzmir'e getirebilmiştim.

"Baba... Baba..." Duyduğum sesle düşüncelerimden ayrıldım.

Onun babasını sayıklaması sinirlerimi bozmuştu.

"Kız sadece sayıklıyor Uğur, o sana bir zarar vermedi. Bu konuyu böyle halletmen çok yanlış, onun babası hatalı, kıza neden acı çektiriyorsun?"

Türkan Abla'ya ters bir bakış attım.

"Sen işime karışma Türkan Abla, bu benim meselem."

Zil sesi evde yankılanmaya başladığında Türkan Abla bakışlarını benden kaçırıp kapıya bakmak için odadan çıkmıştı, Serdar gelmişti büyük ihtimalle.

Benle Songül tek başımıza kalmıştık.

"Baba yardım et... Baba,"

Canımı sıkmaya başlıyordu artık. Yumruk yaptığımı ellerimi gevşettim, sakin olmam gerekiyordu.

Siyah dalgalı saçları, başını koyduğu yastığa salaş bir şekilde dağılmştı. Küçük biçimli burnu hafiften kızarmıştı, teni beyaz olduğu için kızarmış elmacık kemikleri hemen kendini belli ediyordu. Hafif açık olan ağzı, onun nefes almasını kolaylaştırıyordu, dudakları kurumuştu.

Ne yapıyordum ben? Onu incelediğimi yeni fark etmiştim, fazla dudaklarında oyaladığım bakışlarımı hızlıca ondan çektim.

Kapının açılma sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim.

Kapı aralığından hızlı bir şekilde bana doğru gelen minik bedene baktım.

"Abi!" Yağmur hızlıca koşup kücük kollarını bacağımın birine sarmıştı.

Türkan Abla,"Oğlum zor zaptettim küçük cimcimeyi illede ağabeyime gideceğim dedi. Ne yapayım?"

AŞK İRİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin