Kitap Mardin'de geçsede töre konulu değildir. Ön yargısız okumanızı temenni eder pişman olmayacağınızı garanti ederim. Sizden tek ricam en azından 3 bölüm okuyup devam edip etmeyeceğinize öyle karar vermeniz.
Bir gece yarısı kafamda öylesine belirip ortaya çıkan bir kurguydu aslında, yazacağımı hiç düşünmemiştim sonra zamanla sıkıldıkça biraz biraz yazarak vakit öldürdüğüm taslaklarda biriken bu kurguyu sizlere sundum belki sevesiniz diye... hatalarımız kusurlarımız elbetteki olacaktır herkes kendi kaleminin, defterinin efendisidir. Benim nacizane karaladığım bu satırlara hoşgeldiniz.. Beğenirseniz ne ala beğenmez iseniz de bilmukabele....
Başlangıç tarihiniz...
Işığınızı bize yansıtarak parlamamızı sağlamanızı çok isterim... Beğeni ve yorumlarınızın her bir çok kıymetli.
İyi okumalar...
Nefes alamıyordum. Koşmam gerekiyordu, durmadan koşmam. Gecenin karanlığında ormanda yönümü bulmak çok güçtü nereye gittiğimi bilmeden sadece koşuyordum, çıplak ayaklarımın altı çok acıyordu. Bir süre daha nefes nefese koştum. Ayağımın takılmasıyla yuvarlanmaya başladım. En nihayetinde durduğumda kıpırdayamıyordum heryerim çok acıyordu. Sızlanmalarımın arasına göz yaşlarımda eklenmişti. Bir süre o şekilde düştüğüm bu duruma ağladım. Kendimde biraz da olsa kalkacak gücü bulduğumda hafifçe doğruldum, durmamam gerekiyordu durursam her şey bitecekti. Düşe kalka bir süre daha yürüdükten sonra bir şelalenin yanına geldim. Ne kadar güzel ama aynı zamanda korkutucu görünüyordu. Ay ışığının parlaklığı suya öyle güzel vuruyordu ki o an bir ressam olup bu güzel manzarayı çizmek istedim. Ben şelalenin kenarında onun güzelliğine dalmış izlerken onun sesini duydum.
"Ahu buraya gel"
Korkuyla bir iki adım geriledim, bana yetişmişti beni bulmuştu.
Gözleriyle üstümde hasar tespiti yaptı hızlıca.
"Canın çok yanıyor mu yaralanmışsın?"
Korkak ve ürkek bakışlarımla ona baktım bir şey söylemeden.
"Hadi güzelim düşeceksin gel yanıma."
Başımı olumsuz anlamda sallayarak bir adım daha geriledim.
"Tamam tamam! Söz veriyorum bir şey yapmayacağım! Çocuğunu düşün! çocuğumuzu düşün! Oğlumuzu düşün Ahu!"
"Çocuğumu düşündüğüm için bu haldeyim zaten! Onu benden almana izin veremem."
Bir adım daha geriledim, artık sınırdaydım. Çocuğumu benden almasına izin veremezdim bunu yapmasına izin veremezdim. Derin bir nefes aldım ve kendimi serin sulara bıraktım....
İrkilerek uyandım.
Gördüğüm rüyanın gerçekliğide neydi böyle. Onu çok mu kafaya takmıştım bu aralar bilmiyorum ama bu rüya bana bunu gösteriyordu. Son zamanlarda sürekli karşıma çıkarak beni rahatsız etmesininde büyük payı vardı şüphesiz. Alt tarafı basit bir rüyaydı ama ona olan korkum etkisinin fazla olmasını sağlamıştı. Kendime gelmeliydim bugün önemli bir gündü ve ben Efran yüzünden bu günümü mahvetmeyecektim. Kalkıp kısa bir duş aldım ardından hazırlanıp hızlıca evden çıktım ve Mihri'nin yanına gittim.
Bu ülkede kadın olmak zordu belki de dünyada. büyüdüğüm memlekete baktıkça etimle, kemiğimle sadece okumak istiyordum, güçlü olmak istiyordum kendi ayaklarımın üzerinde kendi başıma durayım istiyordum. Büyüdükçe daha iyi anladığım bir şey vardı ki bir erkeğe bel bağlamamak gerekiyordu. Ne olursa olsun bir erkeğe güvenerek yaslanarak arkana alarak yola çıkmayacaktın, çıkmamalıydın. Yoksa söz hakkını kendi ellerinle ona teslim etmiş olurdun. Kenndine olan saygından bunu yapmamalıydın. İşte tamda bu yüzden çok çalıştım daha da yükseğini daha da iyisini başarmak için çok çalıştım ve bugün sonuçlarımı öğrenecektim, bugün hayatımın en güzel günü olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esaret-i Araf (+18)
Romance•Yetişkin içerik barındıran sahneler mevcuttur (+18) . . . "Tamam tamam! Söz veriyorum bir şey yapmayacağım! Çocuğunu düşün! Çocuğumuzu düşün!" "Çocuğumu düşündüğüm için bu haldeyim zaten! Onu benden almana izin veremem." Bir adım daha geriledim, şi...