Ertesi gün Felix, Changbin'in kapısına gitmişti. Kapının ziline basacaktı ama aşırı gergindi. Sağa sola giden Felix kafasında tüm konuşmasını tekrar ediyordu. Telaşlı telaşlı konuşuyor, ellerini sürekli sallıyor, sevimli hareketler yapıyordu. Changbin bir süre daha Felix'i izlemek istemişti ama soğukta iyice kızarmaya başlayan burnu, sürekli birbirine sürttüğü elleri ile üşüdüğünü görünce ve daha fazla üşümesini istememişti. Kapıyı açıp ve hala kapının açıldığını fark etmeyen Felix'i izliyordu.
"Changbin işte bu olay benim travmam olduğu için çok hassasım. Yani aslında seni dinlemem gerekirdi ama diyorum ya sağlıklı düşünemiyorum, çok üzgünüm benim için onca yaptığın şeyin karşılığı bu olmamalıydı. Changbin çok özür dilerim, beni affeder misin?"
"Affederim affetmesine de" Felix birden duyduğu ses ile çığlık atmıştı. "Şimdi sen üzüntüden sabah yemek yemeden çıkıp, bir de stres yapıp midemi ağrıttıysan, o zaman bir durup düşünürüm affetsem mi acaba diye?"
Felix anında ağlamaya başladı. "Of Changbin ya hala mı beni düşünüyorsun?"
diyerek sarılmak için uzanmıştı. Changbin anında onu belinden sarıp içeriye almıştı. "Ne kadar süredir kapının önendesin sen?""Hazırladığım konuşmanın ne kadarını duydun?" ıslak kirpikleri ile öyle güzel bakmıştı ki Changbin içi gitmişti.
"Baştan sona dinledim sanırım."
"İşte ben onu sanırım burada on defa tekrar ettim."
"Felix" dedi Changbin, Felix'ın yanaklarını tutup ışıl ışıl gözlere baktı. "Kalbini severim senin" diyerek gözlerine birer öpücük bıraktı. Changbin Felix'i gerçek anlamda çok seviyordu. Bir insan evladını anca bu kadar sevebilirim, diye düşünüyordu.
"Aç mısın?"
"Hım hım" Felix aldığı sevgiyi fazlası ile hissediyordu. Kalbi o kadar doluydu ki konuşsa tekrar ağlamaya başlardı.
"Hiç yemek yemedin mi?"
"Hım hım"
"Peki öyleyse önce karnını doyuralım sonra sen sakinleş öyle konuşalım olur mu?"
Felix sadece kafasını sallamıştı. Bu hali hem Changbin'e çok tatlı gelmiş hem de güldürmüştü. Changbin mutfağa geçmiş, Felix'in midesini bulandırmayacak bir şeyler hazırlamıştı. Yemekler hazır olana kadar Felix biraz sakinleşip, mutfakta ğraşan Changbin'in yanına geldi.
"Jisung Amerika'ya gittiğinde arkasından kısa bir süre sonra ben de burada duramadım ve gittim. Jisung ile ona yakın ev tuttuk zaten ikimizinde pek arkadaşı yoktu."
"Aslında ikinizde sosyal birer kelebeksiniz nasıl arkadaşınız yok anlamadım."
"Ben lise de biraz zorluk yaşadım korelileri bilirsin yabancıları aralarına kolay kolay almazlar. O yüzden lisede ikimiz takıldık sonra da fakülteye geldik fakülte daha iyiydi. Arkadaş çevrem genişti. Çok güzel arkadaşlıklarımda oldu fakat işte burada da rekabet vardı. Rekabet her zaman arkadaş gruplarının sonunu getirir, son yıl bir baktık yine sadece ikimiz kalmıştık. Sonra iş hayatı derken Amerika, orada da zaten yabancıydık. Ben orada dans akademisinde çalışırken biri ile tanıştım. Gayet etkilenmiştim sonra çıkmaya başladık, başlarda her şey çok güzeldi. Sonra dış görünüşüm ile ilgili bana psikolojik şiddet uygulamaya başladı. Dansçı için şişmanmışım halbuki kendi benden daha kiloluydu. Fakat o zamanlar bunu anlamıyordum, o kadar çok konuşuyordu ki! İstemesem de söyledikleri beynimde yer ediniyordu.
Felix durdu biraz soluklandı o günleri tekrar hatırlamış gözleri dolmuştu. "Sonra ben zayıflamaya çalıştım kendimi aç bıraktım, yediklerimi kustum. Bir süre sonra Jisung fark etti. Beni baygın bulmuştu. Doktora götürmüş orada uzun zaman aç kaldığımı ve bunun hastalık boyutuna geldiğini öğrenmişti. O adi orospu çocuğunu evden atmak için gitmiş ama o şerefsiz ben hastanede yatarken, benim evimde benim yatağımda beni aldatıyormuş. Jisung bunu basınca 'arsız hırsız ev sahibini bastırdı' derler ya bu da Jisungla tartışmış bir yumruk atmış. Tae hyung, benim ve Jisung'un yediği yumruğun acısını o adi piçi hastanelik edene kadar döverek çıkarmış çevresi geniş olduğu içinde başı belaya girmeden kurtuldu. Tae hyung aşırı medeni ve kibar adamdır. Fakat hyung ilk defa birini döverken zevk aldım, dedi."
"İşte ne kadar tedavi olsam da eski yeme alışkanlığımı tekrar kazanamadım zaten en sıkıntılı kısım tedavi süreciydi. Bir kere tedavi olduğum klinikten kaçmaya çalıştım. Bu yüzden Jisung bu konu da çok hassas. Sen de o kadar özen gösterdiğin halde ben tuttum sana kabalık yaptım. Gerçekten çok üzgünüm birden bütün tedavi süreci her şey aklıma geldi çok çok kötü oldum. Düşünmeden konuştum ve senin kendini açıklamana da izin vermedim."
"Felix'in gün ışığım sana sevgim o kadar büyük ki benim mutluluğum senin gülüşün, güldüğün de parlayan gözlerin, ben senden yana her şeye kabulüm. Seni kaybetmek istemiyorum, tek korkum sana bir şey olması."
"Changbin ben çok dikkat edeceğim çok iyi ve sağlıklı olacağım tamam m? Sen ağlama!"
"Tamam ağlamam ama sende ağlama" iki aşık birbirine sarılarak sevginin şifasını buldular. Tabi herkes onlar kadar şanslı değildi.
Chan yoğun tempodan dolayı ihmal ettiği eşiyle bu tatilde güzelce vakit geçiriyordu. Bu akşam onu yemeğe çıkaracaktı. Oldukça lüks bir restorana iki hafta öncesinden rezervasyon yaptırmıştı.
Seungmin dün gece geçirdikleri güzel geceden sonra ışıl ışıl olan yüzüne küçük dokunuşlar yapıyordu. Chan ondan hazırlanması istemiş, yemeğe çıkacaklarını söylemişti. Arkadaşları adına üzgündü ama eşiyle vakit geçireceği için mutluydu.
Seungmin geldikleri lüks restorana baktı. Bu uzun zamandır birlikte gitmek istedikleri restorandı. Chan, tüm tatili Seungmin'e göre ayarlamıştı. Uzanıp sürücü koltuğunda oturan eşine bir öpücük verdi. "Teşekkürler hayatım iyi ki varsın."
"Varlığın için asıl ben teşekkür ederim."
İki tutkulu aşık arabadan inip restorana girmişlerdi. Kendilerini karşılayan çalışanın onları yönlendirmesi ise masalarına ilerlediler. Seungmin birden durdu. Gördüğü kişiden emin olmak istedi. "Chan?"
"Ne oldu hayatım?"
"Şu Hyunjin değil mi?"
Chan da aynı yere baktığında Hyunjin'i görmüştü. Hatta Hyunjin de onları görmüştü. Çift tam Hyunjin'e selam verecekken Hyunjin bakışlarını çevirmiş, onları görmezden gelmişti. Chanmin ikilisi onun bu tavrına oldukça bozulsalar da yapacakları bir şey yoktu. Masalarına oturup yemeklerini sipariş ettiler.
"Sanırım Jeongin ile ilişkisini tamamen bitirmiş" dedi Chan.
Seungmin daha öfkeliydi. "Hevesini aldı şimdi ailesinin istediği o iyi oğlan oldu. Yakında bu kız ile evlenir."
Seungmin dikkatli baktığında kadının boynunda Jeongin"in çok beğendiği kolyeyi gördü. Dün ne kadar hevesle beklemişti. Halbuki Hyunjin, Jeongin için almamıştı. Seungmin bir fotoğraf çekti. Hyunjin Seungmin'in yaptığı şeyi fark etti. Dikkatle Seungmin'e baktı aynı şekilde Seungmin de yüzündeki o meydan okuyan ifade ile Hyunjin'e baktı. Seungmin fotoğrafları Jisung'a atmıştı. Şaşırtıcı şekilde bu konuyla birlikte oldukça yakınlaşmışlardı.
"Yemeğine odaklan hayatım o tercihini yapmış gibi. Yalnız kalan Jeongin biz ona destek olmalıyız."
"Haklısın çok üzgünüm," o esnada Hyunjinlerin masadan kahkahalar yükselmişti. Hyunjin de gülenler arasındaydı. Seungmin Jeongin'in uzun süredir doğru düzgün güldüğünü görmemişti fakat Hyunjin yeni hayatında oldukça mutluydu.
"Jeongin uzun zamandır gülmüyor."
"Gerçekten seven her zaman incinen taraf olur hayatım."
"Maalesef"
Onlar yemeğini yerken Jisung aldığı mesaj ile gönderilen fotoğrafları inceliyordu. Hyunjin gayet iyi görünüyordu. Jeongin ne yapıyor acaba diye düşündü. Minho olsa birlikte kalkar, Jeongin'e giderlerdi. Fakat Minho ne aramış ne de mesaj atmıştı.
Şöyle düşünence genelde planları Minho yapar. Minho arar, Minho sorardı. Minho aslında duygularının olduğunu söylemişti. Jisung,Minho'nun duygularını istemiyordu aslında ne istiyordu onu da bilmiyordu. Minho hayatında çok büyük bir yer edinmişti. Jisung çıkmaza girmişti...
~~~~~~~~~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Strings Attached/ Minsung
Hayran KurguJisung yıllar sonra döndüğü Kore'de kendisi gibi hayatında aşkı istemeyen Minho ile yolları birleşir. İkilinin ilişkisi ilk başta sadece çıkar üzerine bedensel bir ilişki olsa da zamanla araya duygular girer. Fakat bir anlaşmaları vardır. Bağlanmak...