26

282 46 9
                                    


Haftanın en güzel günüydü, cumartesi. 

Şu son birkaç gündür depresif modda takıldığım için kendi başıma date yapıp bütün saçma düşüncelerimden kurtulmaya karar vermiştim. O yüzden okul olmamasına rağmen erkenden kalkıp hazırlanmaya başladım. 

Kahvaltımı yapıp en sevdiğim kitaplardan birini çantama attıktan sonra kulaklarımı da takarak evden çıktım. Yakınlardaki sahil kenarında çok fazla kişinin gitmediği bir kafe vardı, genelde kafam dolduğunda  oraya gidip her şeyin düzeleceği fikrini kendime aşılardım.

Bugün de o günlerden biriydi yine.

Ama kafeye girdiğimde her zamankinden farklı bir şey vardı, farklı bir yüz.

"Merhaba, hoş geldiniz!" Geldiğimden pek de hoşnut olmayan bir sesle beni selamlayan çocuk sanırım yeni işe girmişti. Çünkü buranın bir müdavimi olarak herkesi tanıyordum. 

Kasaya geçip içeceğimi söyledim.

"Adın neydi?" Acaba ben buraya gelmeyeli sistem değişti ve isimlerimizi bardaklara mı yazıyorlar diye düşünerek adımı söyledim, kasadaki çocuksa "Ben de Gyuvin, memnun oldum." deyip elini uzattı. 

Kahve için değil kendi için soruyormuş.

Nezaketen elini sıkarak kahvemi bekledim. 2-3 dakika sonra tezgaha koyduğu bardağı alarak denizin net gözüktüğü bir yere geçtim, çantamdaki kitabı çıkardım. Gerçeklikten uzaklaşmak için okumaya başladığım kitap hoşlandığı kişinin gözleri önünde ölmesinden sonra yaşadığı psikolojik buhranı dillendiren bir kız hakkındaydı. Bu sanırım beni daha fazla depresyona sürüklemişti.

"Sonunda kız intihar ediyor." Az önceki çocuk karşıma yayılarak oturup üzülmüş numarası yaptı, eğer kitabı ilk okuyuşum olsaydı bunu duyduğuma çok sinirlenirdim. Cevap vermediğimi görünce cebinden bir şey çıkarıp bana doğru uzattı. 

Paketlenmiş bir ev kurabiyesi.

"Bugün şanslı günündesin, ilk günümün şerefine ilk müşterime ellerimle yaptığım enfes kurabiyeyi veriyorum." Kurabiyeyi önüme doğru itekleyince aldım. "Sağ ol sen de olmasan..." Kafasını iyi bir şey söylemişim gibi salladı.

"Eee kim kalbini kırdı?" Sırtını koltuğa yaslayıp bacak bacak üzerine atmıştı, aşk doktoru sanıyordu kendini galiba. 

"Kalbimin kırık olduğunu nereden çıkardın?" 

"Niye senli benli konuşuyorsun?" Sorduğu soru karşısında afalladım, "Sen niye konuşuyorsun?" Gülmeye başlamıştı. Saçlarını hafifçe düzeltip önümde duran kahvemi bana sormadan alarak yudumlamıştı. "Seni tanıyorum da ondan." 

Beni tanıyor muydu? İlk defa görüştüğümüze emindim ben.

"Nereden tanıyorsun?" Kahveyi kendi önüne koyup dudaklarını yaladı. "Köpeğim senin, onun babası olduğunu söyledi. Her gün mama verdiğin o çocuk benim çocuğum evet, tek sorunu sabahları evden kaçmayı çok seviyor." 

Her gün olmasa da genelde kapımızın oralara gelen gri bir köpekten bahsediyordu sanırım, ben de tasması olan hayvanın sokakta ne yaptığını düşünüp duruyordum... 

"Teşekkürler ona mamasını verdiğin için." Samimi bir şekilde söylediği için gülümseyip bana verdiği kurabiyeyi ısırdım, gerçekten güzel olmuştu. 

"Peki numaranı ne zaman veriyorsun?" 

***************

ALO 155 INTERPOL INTERPOL YETİS!!!!

player || haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin