13-Usted es tan guapo (Çok yakışıklısın)

19 4 9
                                    

    

     - James, ya ailen onları da mı hatırlamıyorsun?

     - Ailem Japonya da otıruyormuş ama onları Amerikalı ajanlar öldürmüş yanlışlıkla. Babam ve annem Japon öğrendiğim kadarıyla. Gerisi boş, resimlerimiz filan vardı ailemle eski günlerden.

     Yu'nun ümidi yine kırılmıştı. Hep Sean yaşıyor hafızası ile oynandı diye düşünüyordu. Ama James aile resminden söz edince o değil düşüncesine saplanmıştı yine.

     - Biz biraz fazla konuştuk. Neden bunları sana anlattım bilmiyorum. Bunu şimdi geride bırakıp yola çıkıyoruz. Diğer yüzümü görmeye hazır ol.

     - Ben şunu anlayamadım. Ailen yanlışlıkla öldürülmüş sen ise bu çeteye katılmışsın. Sorgulama değil yanlış anlama. Mafyasınız sanırım. Ailenin intikamını almayı hiç düşünmedin mi?

     - Düşünsem ne olur? Koskoca Amerika'ya mı kafa tutacağım? Boş ver, bunlara yorma kafanı sen.

             ¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬

     Yu ve James kahvaltı sonrası yola çıkmışlardı. Birden kafasının içinde sesler duymaya başladı Yu.

     *Umarım James bana çok kızmaz. Yine onun yerine geçtim. Amaan bana kızmaz, o biliyor beni. Zaten ilk olarak yerime geç diyen oydu. Ben biraz daha hareketlendirdim ortalığı. Bu da harbi salakmış. Benim bayıldığımı sanıp sunni teneffüs bile yaptı aptal. Biraz oynamak istedim diye suçlu değilim ya. Gerçek James ortaya çıkınca bu iyice aptala dönecek. İçim içime sığmıyor. Neyse iki gün daha sabredeceğiz sonra zaten James ipleri alır. Nasıl acımasız görecek. Adamları işten kaçmazsa iyidir. Ben iyice duygusal bağlayayım da daha fazla şok olsun bu salak.

     - Yu, hey Yu sana diyorum beni duymuyor musun? Araba kullanırken bu kadar dalgın olman hiç iyi değil.

     - Merak etmeyin bay James, ben tüm dikkatimi yoluma veririm hep. O arada da çevremi görür, duyarım. Bir şey mi istemiştiniz.

     - Bu resmiyet niye? Hala yalnızız.

     - Ben bu şekilde olmasını istiyorum. Samimiyetten çok  hoşlanmam. Siz bizim müşterimizsiniz. Herkes yerini bilmeli.

     *Ne oldu buna birden? Hiç iyi duygular almıyorum ondan. Birden değişti. Bu haliyle James'e çok benzedi. Ne korkunç bir aura bu böyle. Yoksa düşüncelerimi mi okuyor? Yok canım olmaz. Bırrr James'i hatırlatıyor bana. O da sanki düşüncelerimi okurdu. Ama o normal. Sonuçta bir deney ürünü. O ajandan almışlar her şeyini doğru mu acaba? Bak şimdi bu da sorunca aklım takıldı. Daha önceden James diye biri yoktu. Bunu nereden keşfettiler acaba. Kesin evsiz barksız biri. Japon anne, baba, resim olayları da sahte bence. O ajanda ki donanımı buna yüklediler kesin. Neyse çok kurcalamamalıyım. Bunca yıl hayatta kalma sebebim bu. Ama şu maske olayı harika. Rahatlıkla James gibi görünüyorum. Acaba James'in gerçek yüzünü gören var mı?

     Yu bu düşüncelerden çok şeyi öğrenmişti. İyi ki erken harekete geçmemişti. Demek bu kişi örgüttendi ve bazı şeyleri biliyordu. Sınırlıydı bilgisi. Gece onu almış olsaydı, ortalık karışırdı.

     *Hımm demek benimle oyun oynamak istedin hala da istiyorsun. Görelim bakalım neler olacak. Seni James'e öldürttüreceğim. İki gün sabret. Taktik değiştirmeliyim.

     - James sana bir şey itiraf edebilir miyim?

     - Ohho bu da ne? Niye değiştin yine?

     - Bunu denemek istedim ama zorlanıyorum yalnızken. Merak etme başkaları varken dikkatli olurum.

     - Okeyy, tamam. Söyle bakalım derdini.

    Who am I?  Who are we? Ben kimim? Biz kimiz? ~ YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin