- Bay James bu resimdeki adam için mi çağırdınız beni yoksa?
James bir anda soğuk duşa girmiş gibi oldu.
- Evet. Eski bir ajan. Öldüğü söyleniyordu ama sanırım yaşıyormuş. Bunu bulmam gerekiyor. Sormadan söyleyeyim onu öldürmek için arıyorum.
Yu masadaki resme baktı. Bu onun Xian olduğu maskeli haliydi yine. Demek oyunları işlememişti. Şimdi iki düşman karşı karşıyaydı. Tek fark James bunu bilmiyordu henüz.
¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬
- Benimle alakası nedir?
- Şirketinin bu adamı araştırmasını istiyorum.
- Bay James siz bizi fazla büyütmüşsünüz gözünüzde. Biz kayıp bulma ajansı değiliz. Hele ki siz bu kişinin ajan olduğunu söylüyorsunuz, bu bizim için imkansız. Kuzey ve güney kutbunun birleşmesi kadar imkansız. Hem bir sürü dedektiflik bürosu varken neden biz?
- Bilmiyorum bir anda aklıma geldi. Yarın ki toplantıyı basabilme ihtimalleri de yüksek. Yakında sen olunca sana sordum bunu. Demek bulamazsınız. İyi yarın gözünü dört aç bu yüzü de aklına kazı. Görürsen yakala ve bana getir. Sakın onu öldürme. Bana canlı lazım.
- Şimdi saçmaladınız. Adam bana silah doğurultursa ne olacak. Afedersiniz sizi öldüremem ama siz beni buyurun öldürün. Bu mu beklediğiniz? Ben ölünce benim intikamımı da alın ki boşa ölmüş olmayayım.
- Sen böyle anlatınca tuhaf geldi. Neden bu kadar gerçekçi olmak zorundasın. Tamam bay James de, bildiğini oku. Elbette durup ölmeyi bekleyemezsin. Hem bakalım gelecek mi? Şimdiden gerilmeyelim. Şimdi istersen çekilebilirsin. Ya da burada yatabilirsin. Seçim senin.
Yu burada yatmayı istiyordu. Onun düşüncelerini okuyamaması yüzünden kalmalıydı. Konsantre olursa, belki bir bilgiye ulaşabilirdi.
- Siniriniz geçtiyse burada olmayı isterim. Şimdi bu adamı da gösterdiniz iyice kuşkulandım. Bu adam sizi tanıyor mu? Yani sizin peşinizde mi. Bakmayın öyle. Bunu bilmem lazım ki sizi koruyabileyim.
*Bu adam gerçek mi? İşini ne kadar ciddiye alıyor. Ah Mi bebé.(bebeğim) Beni zayıf biri sanmıyorsundur umarım.
- Konuşman gözlerimi doldurdu. Sen beni koruyacaksın yani. Kaç... Of fazla daldık. Sen önce kendini koru. Beni merak etme. Ola ki sıkışırsam kaç kendini kurtar.
- Bay James bana ne dediğinizi farkında mısınız? Ben niye varım öyleyse? Neden korumanızım?
- Aptal çocuk. Ben sıkışırsam kendim kurtulurum. Beni benden başkası kurtaramaz. Sakın bir delilik yapıp riske girme. Kurtulunca seni kurtarmak için bende tehlikeye düşmeyeyim yine.
*Aman Tanrım. Bu Sean'la konuşmamıza benziyor. Sen kimsin James? Sean'ın anıları niye sende? Ona ne yaptınız?
- Hey Yu nereye daldın?
- Konuşmanız beni geçmişe götürdü. Ben dejavu yaşadım sanki.
- Anlıyorum. Bana da oluyor arada. Evet bu geceyi kapatalım artık. Git kıyafetlerini getir tabi çıplak yatmayı planlamıyorsan.
- Hayır tabi ki. Hemen dönerim.
James telaşla koşan Yu'nun ardından gülüyordu. Sanki araları bir daha ılımlıydı. Yu ise müştemilata girip Charles ile bağlantı kurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who am I? Who are we? Ben kimim? Biz kimiz? ~ Yizhan
FanfictionYalnızlıktan bulduğum değildin. Aynı yolun yolcusu seçildik bilmeden. Aynı şehrin ayrı köşesinden, başka uzak, ayrı şehirde, aynı yerde buluştuk. Hırçındın. Deli dalgalar gibi. Benimle sakin sulara inmeni istedim. Mutluyduk, okyanusu...