23-Herkesi kurtarmak zorundayız

15 4 4
                                    

    

     - Aşkım tarihe bak saatinden. Hangi gündeyiz.

     - Siktir bu da ne böyle. Ben önce yarım şişe viski içtim. Ah evet işte burada. Sonra bir şişe şarap içtim. Hatta içerken araç sesi duydum ama yanılmışım, o uzaklaşıp gitti.

     - Of ilk zom olduğun an. Bana striptiz bile yaptın. Harikaydın sevgilim.

     - Neee? Yalan söyleme Zhan. Seni öl.. Seni.. Of yalancısın işte, sana inanmıyorum.

     - Tamam aşkım videonu izle ve sonra konuşalım.

          ¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬

     Yibo videoyu izlediğinde Zhan'a vuruyordu. Elbette dalga geçmişti Zhan. Striptiz yapmamıştı ama saçmalamıştı bazı yerde. Sonra ise duygu seline kapılacaktı. Zhan biraz olayı yumuşatıyordu böyle söyleyip.

             İki gün önce

     Yibo viskiyi bitirip sarhoş bir halde yere yığılmıştı. Ayağa kalkmaya çalışsa da anında yere düşüyordu. Bunun farkında bile değildi ama kendi kendine konuşuyordu.

     - Hah bu yarım şişe viski hiçmiş. Neden sarhoş olamıyorum? Kafam çok dolu. Ağlamalıyım ama olmuyor. Biraz oturayım şurda belki düşününce ağlamak isterim. Offf olmuyor. Yaa saat niye ilerlemiyor? Buzdolabı neredeydi? Orada şarap vardı. Neden Hiç gücüm yok? Biraz daha oturayım.

     Yibo bütün gece sızıp uyuduğunun farkında değildi saate bakınca hep yanlış görüyordu. Ona göre hiç zaman geçmemişti. Ertesi sabah uyandığında dün buraya geldiği saatlerdeydi. Aslında Zhan da ondan biraz sonra ardından gelmişti. Ona görünmüyordu. İlk sızdığında arabada bulunan küçük kamerayı kurmuştu içeriye. O kameranın olması şanstı. Zhan diğer odaya geçip onu izledi. Yibo sızıp kaldığında onu yatağa taşıyordu. Konuşması halleri görülmeye değerdi.

     - Sen kimsin? Aaa Sean ne zaman geldin? Beni özledin mi? Ama sen yoksun değil mi? Öldün. Ben hayal görüyorum. Sean beni öper misin?

     - Yibo saçmalama lütfen. Kendinde değilsin.

     - Yibo mu? Yibo kim? Beni aldatıyor musun yoksa? O yüzden mi öldü dedirtiyorsun kendine?

     - Sabır. Artık Yibo sensin unuttun mu? Seninle dün konuşmuştuk. Ben Zhan, sen Yibo.

     - Aa gerçekten mi? Yeni ajan isimlerimiz şimdi bu mu? Anladım. Tamam affettim seni. Gel şimdi buraya seni öpmek istiyorum.

     - Yibo çok sarhoşsun bu şekilde olmaz.

     - Ben sarhoş değilim tamam mı? Yarım şişe viski içtim ve daha sarhoş olamadım. Sean ay yok Zhan mıydı? Evet evet Zhan dolaptan şarabı verir misin?

     - Üzgünüm aşkım.

     Zhan Yibo'nun bir noktasına bastığında onu uyutmuştu.

     Ertesi günü, bugünün aynı saatinin biraz ilerisi zanneden Yibo, Zhan'dan önce uyanıp şarabı içmeye başlamıştı. Kısa sürede de bitirmişti. Son bir gayretle ikinciyi de almış yarıyı bulmuştu. Zhan da uyanmıştı ama müdahale edemiyordu. Yibo çok üzgündü ve kendi kendine konuşuyordu. İçini döksün diye onu yalnız bırakıyordu Zhan.

     - Benim ailem varmış. Annem ve babam varmış.

     Yibo bir anda havaya bakarak bağırdı.

     - Ben piç değilim işte, anladınız mı? Ben piç değilim. Ailem beni terk etmedi. Öldürdüler benim annemi babamı. Ey Tanrı bana cevap ver. Neden aldın benim annemi ve babamı? Hadi aldın neden onlarla gitmeme izin vermedin? Sen bilmiyor musun depoya gidip ağladığımı, annemi babamı aradığımı? Bana piç derlerken canımın ne kadar yandığını bilmiyor muydun? Bunlara neden izin verdin? Ya şimdi mükafat mı bu? Annen, baban varmış deniyor. Ama ben onları göremiyorum. Onlara sarılamıyorum. Bak Zhan ailesine sarılıyor. Ben, ya ben ne yapacağım? Külleri olan kavanozlara mı konuşacağım? Onlar sarılabilir mi bana? Oğlum diyebilirler mi? Keşke hiç öğrenmese miydim? Ne yapacağım şimdi ben?

    Who am I?  Who are we? Ben kimim? Biz kimiz? ~ YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin