Biz tam hareketlenmiştik ki binada elektrikler kesilmiş ve doğal olarak ekrandaki kamera görüntüleri kapanmıştı.
"Pekâlâ, hadi çocuklar bana Barnes'ı gösterin." Everett Ross'un kurduğu cümle ile kulağımdaki kulaklığa dokunmuştum. "Jarvis?"
"Kesintinin kaynağını arıyorum patron." Jarvis'in sesi ile Sharon'a döndüm. "Eksi beş, doğu kanadı."
Steve, Sam ve ben hızla ayaklanırken merdivenleri koşar adımlarla inmeye başlamıştık. Eksi beşinci kata vadığımızda bizi yerde yatan güvenlik görevlileri ve derin bir sessizlik karşılamıştı.
Steve ve Sam, yerdeki insanların nabızlarını kontol ederken ben sert adımlarla ilerlemiş ve yerde yatan psikoloğun yakalarından tutarak yere yapıştırmıştım onu.
Yüzüne eğildim hırsla.
"Gözlerinin rengi, resimlerdekinden çok daha parlak bir tonmuş." dedi alayla. Sinirle başını yere vurduğumda yüzünü buruşturdu.
"Ne istiyorsun?" diye sordum dişlerimin arasından. Bu sırada Steve de yanıma gelmişti.
"İmparatorluğun çöküşünü görmek." diye yanıtladı beni.
Arkamdan gelen yumruk sesi ile yerdeki adamın üstünden kalkarken ayakkabımın içindeki bıçağımı sağ elime almıştım.
Bucky, kontrolü kaybetmişti. Sam ve Steve, Bucky'ye saldırıyordu fakat kazanmalarının mümkün olmadığını bilmiyorlardı.
Onlar yere serilirken Bucky bana döndü. Sert adımları ile bana yaklaşırken kalbimin göğsümü parçaladığını hissettim. Aklımdan geçen onca senaryoya rağmen dudaklarımı araladım
"Солдат?" (Asker?)
Bucky durdu. Gözlerindeki ifadesizlik kaybolmazken bana baktı.
"Это я." (Benim.)
Elimdeki bıçağı yavaşça yere bıraktım.
"Ночной солдат." (Night Soldier)
Bucky'nin ifadesi bir anlığına yumuşasa da gelen adım sesleri ile hızla arkasına dönmüş ve merdivenlere ilerlemişti.
...
"Bucky, durman gerek." dedim soluk soluğa.
Bucky ise hiç oralı olmamıştı. Elindeki tabancayı Tony'ye doğrulttuğunda hızla Bucky'nin boynuna atlamıştım.
Bacaklarımı boynuna dolarken beni, belimden tutmuş ve masalardan birine fırlatmıştı. Sırtımdaki acıyla yüzümü buruştururken Bucky, yanıma gelmişti.
Yüzüme metal eli ile yumruk atacağı sırada yana dönmüş ve yumruğundan kaçmıştım. Bu sırada Natasha, yanımıza gelmiş, Bucky'ye sert bir tekme atmıştı. Bucky, umarsızca Natasha'nın hareketlerini savurup beni saçlarımdan çekmiş ve kafamı kaldırmıştı.
"Lanet olsun, benimle zorun ne?" diye bağırdım acıyla. Hareketlerim oldukça kısıtlıyken erkekliğine yumruk atmıştım. Fakat bu da onu durdurmamış üstelik daha da sinirlendirmişti.
Metal eli ile yüzüme yumruklarını sıralarken dudaklarımdan kopan iniltiye engel olamadım.
Aynı saniyelerde Bucky'ye saldıran herkes, Bucky tarafından bir kaç darbe ile savuşturuluyordu.
Yüzüm kanla boyanırken Bucky'nin durmaya hiç niyeti yoktu.
Hızlı bir hareketle metal eli, boğazıma gitmiş ve kafamı sert zemine vurmuştu. Boğazımı sıkmaya başladığında "Какова твоя миссия, солдат?" (Görevin ne, asker?) diye sordum güçlükle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVENGERS || Winter Night
Phiêu lưu"Bana metal bir kol verdiler ve geriye kalan her şeyimi benden aldılar. Ama Marin, o; içinde kaybolduğum karanlıkta tek umudum, tek aydınlığım oldu. Bana, yeniden insan olmanın nasıl hissettirdiğini hatırlattı...Ta ki onun aydınlığı, benim karanlığı...