three

163 17 1
                                    

(thv)

Şaşkındım. Uzun zaman olmuştu ve o şimdi bi kaç adım uzağımda öylece duruyor, kediyi andıran gözlerini gözlerime sabitlemişti. En az benim kadar şaşkın görünüyordu.

O hep güzeldi, tatlıydı. Fakat şimdi büyümüş bir kadın olmuştu. Bu ona olgunluk katmış daha çekici göstermişti.

Gözlerimi çekemedim bir süre. Özlemiştim.

Fakat buna birimiz son vermeliydik. Zamanı değildi. Şimdi ben eski Taehyung değildim. İkimizde eskisi gibi değildik.

Yıllar sonra karşı karşıya gelmiş olsak bile amacımız farklıydı. Rollerimiz belliydi ve dışına çıkamazdık, çıkmamalıydık.

'Asistanlık için görüşme yapacak olan sensin, değil mi?' Konuşmam ile Jennie irkilmiş ve kendine gelmişti. Gözlerini gözlerimden kısa bir süre ayırmış, özlediğim dudaklarında dilini gezdirmişti. Hafifçe kafasını sallamış ve onaylanmıştı beni.

'Dosyanı verir misin?' Kaşımı kaldırarak sorduğum soruyla bakışlarını ellerine çevirmiş dosyaya bakmıştı. Sonra masama doğru adımlamış ve dosyayı uzatmıştı. Dosyayı alıp masaya koyduğumda incelemeye başlamıştım.

Aslında incelemiyor sadece bakıyordum. Aklım çok farklı yerdeydi. Belli etmesem bile çok şaşırmıştım. Bu bir tesadüf değildi bunu biliyordum. Lisanın bir oyunuydu. Ancak Lisa ya kızmak içimden gelmiyordu. İyi ki yapmıştı. Bu yüzden sadece bu oyunu devam ettirecektim.

Lisa Jennie den bahsetmişti. Daha doğrusu arkadaşı olarak bahsettiği kişi Jennie olduğunu söylemeden anlatmıştı. Bu yüzden de dosyayı çokta incelememe gerek yoktu. Ama zaman kazanmalıydım. Sakinleşmeliydim.

Kafamı kaldırıp bakışlarımı ona çevirdim. Kafasını yere eğmiş dudaklarına işkence ediyordu. Elleri ise elbisesini sıkıyordu. Gergindi. Odaya girdiğinden beri hiç konuşmamıştı.

'Jennie' Ona seslendiğimde kafasını aniden kaldırmış ve bana bakmıştı. 'Dosyanı inceledim, Alabilirsin.' Yine hiçbir şey dememiş elime uzanıp dosyayı almış ve tekrar aynı yerde dikilmişti.

Artık konuşsun ve sesini duyayım diye bekliyordum. O naif, ince sesini duymayı çok istiyordum.

'Lisa senden bahsetmişti, bu işe uygunsun. Girişteki Sekreter masasına git. Orada sana işi öğreteceklerdir. Odanı da sor orayı da göstersinler.' Arkama yaslanarak konuştuğumda Jennie nin kaşları çatılmıştı. 'Benim geleceğimi biliyor muydun?'

Sesini uzun zaman sonra duydum şimdi. Ve bu ilk zamanki gibi kalp ritmimi bozdu. Gözlerimi kapatıp sesini hep duymayı diledim. Onun o naif sesi beni yatıltırıyor, kendimi huzurlu hissettiriyordu.

Girdiğim hayal dünyasından çıktım ve Jennie nin sesindeki siniri algıladım.

'Teknik olarak evet ama bizzat o kişinin sen olduğunu bilmiyordum.' Jennie dediğime ikna olmuş ve bakışlarını başka yöne çevirip dalgınca kafa sallamıştı.

'Bu arada biliyor muydun değil, biliyor muydunuz.' Jennie bakışlarını bana çevirmiş ve kaşlarını çatmıştı. Şuan ne düşünüyor bilmiyorum ama geçmiş bir şey değiştirmezdi. Ben onun patronuydum. Aramızda bir resmiyet vardı ve bu göz ardı edilmemeliydi. Ne o ne de ben karşılaşma amacımızı unutmamalıydık.

Geçmişte her ne kadar ben onu terk etsem de bunun sebebi oydu ve ben bunu da unutmayacaktım. Onu seviyor olabilirdim ama onu hala affetmedim. Bu yüzden hiçbir şey olmamış gibi yapamazdım.

Jennie sinir bozucu bir tebessüm ile başını sallamış ve arkasını dönerek odadan çıkmıştı.

O çıktığında iç sesimle yanlız kaldım. Keşke, dedim. Keşke şimdi sana sarılabilsem, saatlerce öpebilsem. Benimsin diyip bir daha gitmene hiç izin vermesem.

Yapmadım. İleride de yapacağımı sanmıyordum. Beni istemeyen birisini zorla tutamazdım yanımda.

Kafamı arkaya yasladım ve gözlerimi kapadım.

6 yıl önce

"Beni sevmeyi bıraktın mı?"

Jennie Taehyung un sorusuyla ona dönmüş ve öylece kala kalmıştı. Ne cevap verecekti ki. Hayır ben seni sevmeyi asla bırakmam falan mı? Hayır diyemezdi. Korkuyordu tekrar Taehyung a inanmaktan. Eğer sevdiğini söylerse Taehyung onu bırakmazdı biliyordu. Ama o gitmek istiyordu.

Jennie kalacak kadar cesaretli değildi çünkü.

Taehyung ise Jennie nin sessizliği ile şaşırmıştı. Jennie nin reddedeceğini, onu sevdiğini söyleyeceğini düşünmüştü. Ama şimdi o susuyor ve bir sessizlik oluşuyordu. Bu sessizlik Taehyung için korkutucu olmaya başlamıştı.

Hala bekliyordu ama. Jennie nin cevap vermesini bekliyordu çünkü istiyordu. Hala inanıyordu.

Jennie ise hala ne diyeceğini düşünüyordu. Sevmeyi bıraktım diyemezdi. Evet ondan gitmek istiyordu ama bunu diyemezdi, yapamazdı. Jennie Taehyung u seviyorken ona aksini söyleyemezdi. Ama sevdiğini de söyleyemiyordu.

Öylece birbirlerine bakarken Taehyung önüne döndü, kafasını eğdi ve gülümsedi.

Kabullenmişti. Bu mağlubiyetinden kaynaklanan acı bir gülümsemeydi. O sevdiği kızı kaybetmiş ve artık inkar edemiyordu.

Jennie onu sevmiyordu.

Kalbi acıdı bu gerçekle. Hep korktuğu şey başına gelmişti.

Onu sevmiyordu.

Onu istemiyordu.

Onu sevmeyi bırakmıştı.

Ondan vazgeçmişti.

Taehyung daha fazla dayanamadı. Eğer burada daha fazla kalırsa ağlayacaktı ve bunu yapmak istemiyordu.

O sırada jennie ağzını açıp inkar edecekti. Hayır seni sevmeyi bırakmadım diyecekti.

Gidecek cesareti yoktu. Kalacak cesareti de yoktu. Taehyung doğru sandığı gerçeklerle kalbi acırkem Jennie düşünmüştü.

Belki yeniden başlayabiliriz demişti. Kalbinin sesini dinleyip kendini Taehyung a teslim etmeliydi belkide.

Bunu söylemek için Taehyung a döndüğünde onun gülümsediğini gördü. Ama bu gülümsemenin iyi bir şey olmadığını biliyordu. Bu sefer o aceleye kapılmıştı. Taehyung un düşündüklerini anlamış ve reddetmeye hazırlamıştı kendi ancak tam o sırada Taehyung kalkmıştı. Jennie ise endişeli gözler ile Taehyung a bakmıştı.

'Pekala, kendine iyi bak.' Taehyung Jennie nin yüzüne bakmadan aceleyle konuştuktan sonra hemen arkasını dönmüş ve çıkışa ilerlemişti.

Jennie ise önüne dönmüş ne olduğunu anlamaya çalışmıştı.

Aklı yerine geldiğinde gözünden bir damla düşmüş ve hemen ayağa kalkmıştı. Taehyung'un gittiği yere doğru koşmaya başlamıştı. Çıkışa ulaştığı sırada önünden geçen Taehyung'un arabasıyla daha fazla kendini taşıyamamış koşmanın da yorgunluğuyla yere düşmüştü.

Onu kaybetmişti.

did you stop loving me | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin