nine

65 10 23
                                    

Uzun uğraşlar sonucu Bay Park ile olan görüşmeyi çarşambaya ertelemiştim. Bunu ne için yaptığımı düşündüğümde deliriyordum.

Bu akşam baş başa yemek yiyeceklerdi. Bunu bilmek ve bunun için onlara avantaj sağlamak beni çıldırtıyor.

Keşke bu buraya hiç gelmeseydim diye geçirdim içimden. Yine üzülen, kırılan ben olmuştum. Derin bir iç çektim ardından odamın kapısı açıldığında bakışlarım gelen kişiye döndü. Gelen kişi Bay Kim'den başkası değildi.

"Ben çıkıyorum. İşin bittiyse sen de çıkabilirsin."

Normalde bu saatte çıkmazdı. Henüz erkendi. Ama Sana ile yiyeceği yemek için erkenden çıkacaktı anlaşılan. Burukça gülümsedim.

"Peki Bay Kim."

Tam çıkacağı sırada aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü.

"Bay Park ile olan görüşme-"

Sabırsızca sözünü böldüm. "Ayarladım." Bir an önce çıksın gitsin istiyordum. "Çarşamba gününe erteledim." Kaşlarını çatarak kafasını salladı ve sessizce çıktı.

O çıkar çıkmaz omuzlarım kendini taşıyamıyormuş gibi çöktü ve başım öne eğildi. Ellerim ile başımın iki yanını uzandığımda saçlarıma tutundum. Gözlerim kapalı nefes almaya çalışıyordum.

O sırada kapı tekrar açıldı. Başımı tekrar kaldırıp bayık bakışlarımı oraya çevirdiğimde yine Bay Kim'i görmem ile gözlerimi kocaman açtım.

Ona 'ne oldu' dercesine baktığımda boğazını temizledi. "İstersen seni evine bırakabilirim." Zorla gülümsedim. Gözlerim kısılana kadar gülümsedim. "Çok incesiniz Bay Kim. Ancak kendim gidebilirim. Zaten yapacak birkaç işim daha vardı. Zahmet etmeyin, Sana Hanım beklemesin." Her söylediğim cümle ima doluyken anlamamasının imkanı yoktu.

Ancak o erkenden pes etmiş ve üstelemeden kafasını sallayarak odadan çıkmıştı. Belki de onun için biz bitmiştik. Üzerinden yıllar geçmişti ve o yıllar bizi bitirmişti.

Bana bir kere daha onla gelmemi söylese gelirdim. Ama o söylememişti. Onun için biz bitmiştik belki ancak benim için hala umut vardı sanki.

Doğrulup masamın üzerini toparladım. Bilgisayardaki son işlemleri halledip kapattım. Telefonumdan kamerayı açıp saçlarımı düzelttim. Ardından ceketimi üzerime geçirdiğimde kapım tıklatıldı. Bıkkın bakışlarım yine kapıyla buluştuğunda kapı çoktan Lisa tarafından açılmıştı.

"Selaa- Jennie?" Kaşlarını çatarak yüzümü incelendiğinde ifadem değişmedi. "Yanlış zaman da mı geldim? Tanrı aşkına, ben geldim diye bu kadar mutlu olma!" Dudaklarını büzerek söylendiğinde ofladım. "Taehyung çıktı."

Lisa kaşlarını çattığında bakışlarımı onun dışında her yerde gezdirdim. "Bu akşam Sana ile yemeğe çıkacaklarmış." Sonunda bakışlarımı Lisa'ya çevirdim ve tedirginlikle ne diyeceğini bekledim. "Gerçekten, artık sinirleniyorum." Ellerini iki yana açıp sallamaya başladı. "Bu işin aslını öğreneceğim! Çok hırslandım. Öğrenene kadar da durmayacağım!" Ellerini sinirle saçlarından geçirdi.

"Ne demek erkenden çıktı ya? Bu adam en son aramızda bir şey yok dedi! Noluyoruz ya Noluyoruz?!" Sinirle bana bakarak bağırdığında ona garip bakışlarımı yolluyordum. "Ama yok, bunun altından bir şey çıkacak ve ben bunu öğreneceğim."

Lisa'nın bu hali beni fazlasıyla korkuttuğundan hızla konuşmaya başladım.

"Lisa, lütfen bak öğreneceğim diye saçma sapan şeyler yapma, yalvarırım!"

Aniden bir şey olmamış gibi bana gülümsediğinde şaşkınlıkla ağzım aralandı. "Merak etme tatlım, bir şey olmayacak. Ben öğreneceğim ve sana söyleyeceğim, bu kadar!"

Gülümseyerek odadan çıktığında arkasından bakakaldım. Kaşlarım kalkık bir şekilde masanın üzerinden çantamı ve telefonumu alıp ben de odadan çıktım.

Çıkar çıkmaz Lisa'yı gördüğümde elimi korkuyla kalbime götürdüm. Ancak o gülümsemeye devam ediyordu. "Hadi seni ben bırakayım!" Tedirginlikle gülümsedim.

"Peki, beni sen bırak o zaman."

sizce taehyung ve sana ilişkisinin ardında bir şey var mı, lisa haklı olabilir mi?

did you stop loving me | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin