Bugün İtalyanlarla yenecek olan akşam yemeği için şirkette bir telaş hakimdi. Herkes bu toplantıya hazırlanıyordu. Çünkü İtalyanlar şirketin en önemli müşterisiydi bu nedenle hata olmamalıydı.
Dün akşamki yemek hakkında söyeleyecek pek bir şey yoktu. Taehyung'un dediği gibi iş için vardım. Yalnızca işimi yapacaktım. Bu nedenle erkenden şirkete gelmiş İtalyan müşterilerle ilgili birkaç şey araştırmıştım.
Müşteriyi kaybetmemek adına yapabileceğimiz stratejileri düşünüyordum. Her şeyi not ettim. Önemli dosyaları inceledim ve Bay Kim'in incelemesi için ayırdım.
Bu sırada kapım açıldığında bakışlarımı oraya çevirdim. "Jennie, odama." Bay Kim daha yeni gelmiş olmalıydı. Gelir gelmez odama gelmişti. Beni çağırdıktan sonra kapıyı kapatıp büyük ihtimalle odasına geçti.
Ben de hızlıca defterimi ve İtalyan müşterilere ait dosyayı elime alıp odadan çıktım.
Odanın kapısını tıklatıp 'Gir' konumunu aldıktan sonra içeri girdim.
İçeri girdiğimde paltosunu çıkarıp takım elbisesiyle kaldığında dudaklarımı araladım. "Günaydın, Bay Kim. Bu akşam İtalyanlarla yemek yenilecek. Onun öncesinde yapacağımız pek bir şey yok. Yalnızca şirket arasında akşam yemeği için bir toplantı olacak."
Paltosunu kenardaki askılıklara asıp koltuğuna oturduğunda bakışları bendeydi. "Ben de bu sabah birkaç şey araştırdım. Yemek sırasında onlara sunabilecek yeni şeyler baktım. Düşündüm ki-"
"Jennie." Sözümü kestiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Evet, başlıyorduk. Bunun olacağını zaten biliyordum. Dün gece, kesinlikle yaşanıp bitecek bir şey değildi.
Gözlerine baktım ve bekledim. Soracağı şeyi bilsemde bekledim. "Dün gece-"
"Bay Kim," ya da bekleyemedim. " Size açıkladım. Arkadaşımla yemeğe çıktık. Orada olduğunuzu bilmiyordum. Tatlı bir tesadüf olmuş." Kendimi açıkladığımda kafasını eğip gülümsedi. Bu gülümsemenin alaylı olduğunu fark ettiğimde kaşlarım çatıldı.
Ardından oturduğu yerde doğrulup tam karşıma geçti. Kalçasını masasına yaslayıp kollarını birbirine doladığında bakışlarımla onu takip ediyordum. Ancak kaşlarım hala çatıktı.
"Kanıtla."
Benimle dalga geçercesine söylediği şeye bağırıp çağırmam gerektiği yerde tıpkı onun gibi başımı hafifçe yana eğdim, onun gibi bir tebessüm kondurdum dudaklarıma.
"Size bunu kanıtlamak zorunda değilim Bay Kim. Dediğiniz gibi benim görevim belli. Ben bu şirketteki yerimi de haddimi de biliyorum. Fakat bu şirketten çıktıktan sonraki hayatım sizi ilgilendirmez. Yine de sizi takip ettiğimi düşünmenizi istemem. Sonuçta özellikle o restoranda gelmem için hiçbir sebep yok."
Dudaklarındaki gülüş gibi gözlerindeki özgüven de kayboldu.
"Değil mi Bay Kim?" Kaşlarımı kaldırıp yalancı bir merakla üsteledim. "Öyle." Umursamaz görünmeye çalışarak verdiği cevap tam olarak ondan beklediğim gibiydi. "O zaman bu konuyu hallettiğimizi düşünüyorum." Tepki vermediğinde gülümseyerek devam ettim. "İtalyan müşteriler ile ilgili düşüncelerimi de şirkette yapacağımız toplantıda söylerim, şuan da pek ilgilenmiyor gibisiniz. Müsaadenizle."
İzin vermesini beklemeden arkamı dönüp odadan çıktım. Hızla merdivenleri inip kendi odama girdiğimde elimdekileri masaya bıraktım. Ellerimi masaya dayayıp başımı öne eğdim. Gözlerimi kapatıp zihnimdeki sorularla yüzleştim.
Madem sevgilisi vardı o zaman neden böyle davranıyordu? Neden onu takip etmemi istiyor gibiydi? Neden bu ihtimal onun hoşuna gitmişti? Neden bu kadar ilgileniyordu?
Ona onu takip ettiğimi söylesem sanki az öncekinin aksine mutlu olacak gibiydi. Peki, neden?
Aklımda dönen binlerce soruya cevap bulamadım. Düşündüm, düşündüm ama bunların mantıklı bir açıklaması yoktu ya da ben bilmiyordum. Belki de her şeyi kafamdan uyduruyordum. Belki de sandığımın aksine umrunda değildim.
Kapım tıklatıldığında düşüncelerim kayboldu, kendimi toparladım. Saçlarımı elimle geriye tarayıp derin bir nefes aldım. Bu sırada kapı açıldığında görüş alanıma Lisa girdi. "Selam bebeğim!"
Zoraki gülümsedim. "Selam hayatım." Ancak o benim moralimin düşük olduğunu hemen anlamıştı. "Noldu!?" Hızla masamın önündeki karşılıklı iki koltuktan birine oturdu. Bende kendi koltuğuma oturup geriye yaslandım.
"Dünkü yemek-" Tam söze başladığım sırada heyecanla sözümü kesti. "Ay evet! Dün ki yemeği soracaktım. Ne oldu? Nasıl geçti? Çok merak ediyorum, Tanrım!" Bıkkınlıkla soludum. "Keşke bende senin kadar heyecanlı olabilsem."
"Ne oldu? Taehyung sana kötü bir şey mi dedi?!" Bu sefer sesi endişeli geldiğinde dudaklarımı araladım. "Onu takip ettiğimi düşündü. Ne işin var burda falan dedi. Ben de tesadüf falan dedim. Sonra işte, " Derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatıp devam ettim. "yemek sırasında Sana elini tuttu. Sonra Taehyung'ta tuttu."
"NE?!"
Lisa sesini kontrol edemeyip ani bir tepkiyle bağırdığında yüzümü buruşturdum.
"Ne?"
Bu sefer sesini fark etmiş ve daha kısık bir sesle sormuştu. Gözlerimi açıp bakışlarımı ona çevirdim. Burukça gülümsediğimde kaşlarını çattı. "Yanıldın." Bakışlarını benden kaçırdığında devam ettim. "Sen hep haklı olurdun. Ama demiştim sana bir gün yanılacaksın diye. Yanıldın Lisa. Onlar birbirlerine aşık."
Hızla ayağa kalkıp bakışlarını tekrar bana çevirdi. "Saçmalama! Bir el ele tutuştular diye birbirlerine aşık mı oluyorlar Jen!?"
Ellerini havada sallayarak konuşan ona karşı sakince konuştum. "Lisa hep haklı olamazd-"
"Gerizekalı! Sence derdim bu mu?" Omzumu silktiğimde az önceki yerine geri oturdu. "Ben ikna olmadım. Ne yani el ele tutuştular diye tamam mı yani? Bitti mi? Bu kadar mıydı?"
Derin bir iç çektiğimde bana döndü bakışları. "Lisa, ona nasıl baktığını görmedin." Ancak o bu dediğimi umursamadı ve konuyu değiştirdi. "Sen ne yaptın peki?" Ben de ona ayak uydurdum ve konunun değişmesine izin verdim. "Onları el ele görünce bir kaç kadeh içtim."
"Aptal! Sen 1 kadehle sarhoş olursun zaten." Bakışlarımı gördüğünde gözlerini kocaman açtı. "Tanrım, sarhoş mu oldun?" Kafasını iki yana salladığında yine omuz silktim.
Ve bu sefer konuyu ben değiştirdim. "İtalyanlarla akşam yemeği yenecek bugün."
Benim gibi o da bana uyum sağladı. "Ay evet! Çok stresliyim! Aslında buraya bunun için de konuşmaya geldim.""Sen bu akşam yemekte olacak mısın?" Gülümsedi. "Elbette olacağım!" Kafamı salladım. "Bir kaç saate şirkette toplantı olacak o zamana kadar birlikte çalışalım dedim." Dudaklarımı sevinçle araladım. " Bebeğim süper düşünmüşsün."
Ellerini çırpıp ayağa kalktı. Ardından yanıma geldiğinde masaya eğildi. Önümdeki dosyadan bir sayfayı açtı. "Şimdi şurdaki tarihi görüyorsun değil mi?" Eliyle gösterdiği tarihe baktım.
"Evet."
Tae kapak amk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
did you stop loving me | taennie
FanfictionSonra ne kadar korksa da sordu o soruyu. 'Beni sevmeyi bıraktın mı?'